03. Kurt ve Kuzu

81 10 5
                                    

Devirdiğim gözlerimle bir kedi gibi ensesinden tuttuğum adamı barın arkasındaki çöp kutusuna doğru savurdum. Elimi kirletmek istemiyordum. Eğer benim olduğum barda çöp gibi davranırsanız, Rhino sizi çöpe atmaktan çekinmez. Adamı dövmekle falan uğraşmak istemiyordum zaten fazlasıyla sarhoştu. Fakat arkamı döndüğüm sırada adam kollarını boynuma dolamıştı. Gözlerimi kapatıp içimdeki öfkeyi dindirmek adına derin bir nefes verdim. Dövmemek için uğraşıyorum işte kaşınmasana.

Geriye doğru savurduğum dirseğim midesine denk gelince boynumu bırakıp geri savrulmuştu. Üzerine yürüyüp yakalarından tutarak sırtını duvara vurdum. Duvara yapışmasıyla birlikte bir elimle boğazını sıkmaya başlamıştım. Nefes alamadığından olsa gerek bir eli boğazını sıktığım elimden kurtulmaya çalışırken diğeri göğsüme bastırarak beni ittirmeye çalışıyordu. Çırpınışları midemi bulandırıyordu. Pislik herif içip içip insanları taciz ettikten sonra bir de nefes almayı umuyordu. Yüzümdeki iğrenmeyle karışık gülümsememle konuştum.

"Buraya herkes insan gibi eğlenmeye geliyor. Müşterilere sarkıntılık etmeye utanmıyor musun?"

Neredeyse boğulacağından emin olacağım ana kadar sıktım boğazını. Yani ellerindeki kuvvetin azalmasıyla birlikte gözleri kaymaya başladığı ana kadar. Bayılmasına kısa bir süre kalmıştı ki, konuşabilsin diye elimi biraz gevşettim. Önce bir süre kavuştuğu oksijeniyle öksürmeye başlamıştı.

"O sarışın-" biraz daha öksürdü. Önce nefes al sonra konuş, salak herif. "Orospu bunu haketmişti."

Boynumu sağa sola esneterek hafifçe gülümsedim. Ecelini çağırıyordu ama farkında bile değildi. İçimden yapma diye kendime fısıldıyordum. Sen Know değilsin. O üç yıl önce de kaldı. Yapma. Fakat bazı şeyler değişmez. Sadece değiştiğine inanırsınız.

Tam çenesinin üzerine temiz bir yumruk indirdim. Ardından yakalarından tutarak yere savurdum. Midesine birkaç kez tekme savurduğumda kan tükürmüştü. Hatta bir iki tekmem yüzüne bile denk gelmiş olabilir. Tabii tamamen yanlışlıkla. Yine de dua etsin ki Hyunjin, Changbin'i tutmuştu da bana kalmıştı. Ben Changbin'den daha tehlikeli olsam da daha sakin ve mantıklıydım. Sefil gibi yerde yatan adamın önünde diz çöktüm. Çenesinden tutup kafasını kaldırdım.

"Bir daha seni bu barda görürsem yürüme yetini kaybettiğinden emin olurum. Anladın mı beni?"

Bir süre cevap bekledim ama sadece yarı açık yarı kapalı gözleriyle yüzüme bakıyordu. Canını yeterince yakmadığımı düşünerek çenesinde duran elimi saçlarına daldırıp sıkıca çekerek bana bakmasını sağladım.

"Anladın mı dedim!" Baya yüksek tonla konuşmuştum. Korkusundan gözlerini kapatmıştı.

Hafifçe kafasına sallayınca bıraktım. İlk bakışta çöplerin arasına bırakılmış bir ceset gibi duruyordu. Son kez yüzümdeki iğrenen ifadeyle adama bakıp arkamı döndüm ama gördüğüm görüntü yüzümü bir şaşkınlığın kaplamasına sebep olmuştu.

"Jisung? Senin ne işin var burada?"

"Ben... Şey... seni arıyordum. O iyi mi?"

Omzumun üzerinden göz ucuyla yerde yatan şerefsize baktım. Yaşamasa daha iyiydi ama yaşıyordu maalesef. Neyse iyi değildi en azından.

"İyileşir. Hadi gir içeri."

Sol elimi kontrol ettikten sonra ittirerek içeri girmesini sağladım. Sağ elim kan içindeydi ve Jisung'un üstüne kan bulaştırmak istemiyordum. Biraz ilerideki personel tuvaletine girip Jisung'u bekledim o da arkamdan girince kapıyı kapatıp ellerimi yıkamaya başladım. Lavabonun giderinden akan kanı görmek kaşlarımın çatılmasına sebep oluyordu.

Kurt ve Kuzu / MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin