08. I Love You So

96 13 47
                                    

Geleceğimden daha parlak ve ışıl ışıl duran bardağa baktım. Biri beni öldürmezse bu karamsar ruh halimle kendi kendime ölecektim zaten. O kadar keyfim yoktu ki, barın arkasında silinecek ne varsa en ince ayrıntısına kadar silmiştim. Allahtan Hyunjin canımın sıkkın olduğunu anladığımdan bana hiç ilişmiyor, bütün müşterilerle kendisi ilgileniyordu. Jisung geleceğim dediği halde gelmemişti, ben de sormamıştım. Tabii bu on dakika aralıklarla telefonuma baktığım gerçeğini değiştirmiyordu. Benden vazgeçmesi gerekiyordu ama daha sabah bunu yapmayacağını söyleyip şu an gelmemiş olması yüzümün asılmasına sebep oluyordu. Aptal Minho. Cebimdeki telefon titreyince heyecanla elime aldım.

Biraz yüzünü dönebilir misin? Poponun resmini çizmek pek keyifli olmaz.

O lanet çocuksu heyecanımla arkamı dönmüştüm. Döndüğüm an bana gülümseyerek bakan minik kuzuyla karşılaşmıştım. Ona gülümsememeliydim. Benden yüz bulmamalıydı ama yapamıyordum. Sadece yüzünü görünce bile ağzım kulaklarıma kadar varıyordu. Yüzüme yapışan şapşal gülümsememi silemiyordum. Elimdeki bezi kenara koyup yanına yaklaştım. Öne eğilerek beni duyabilmesi için kulağına yaklaştım.

"Geç kaldın."

"Beni mi bekledin?"

"Yoo... yani hayır beklemedim. Sadece erken gelirsin diye düşünmüştüm."

"Anladım anladım. Sınav haftam demiştim ya ders çalışıyordum."

"Bir şeyler içmek ister misin?"

"Sen yapacaksan olur."

İşte o hep bahsettiği gerçekçi gülümsemelerimden birini sunarak bardaki şurupların üzerinde bakışlarımı gezdirdim. Çilekli bir kokteyl hazırlarsam kesin beğenecekti ama biraz risk almak istiyordum. Belki de kendi zevkime göre bir şeyler hazırlamayı deneyebilirdim. Nedense alkol içmek istemiyordu ve barda alkol içmek istemezseniz içeceğiniz şey sadece meyve suyundan öteye geçmeyecektir.

Blenderı elime alıp içine biraz buz, beyaz rom ve ananas suyu ekledim. Blenderı çalıştırırken bakışlarım Jisung'a kaymıştı. İlgiyle beni izlediğini görmek kendimi fazlasıyla havalı hissettiriyordu. Hoşlandığı kişiyi etkilemeye çalışan abartılı hareketlerim ileride bana bakan Hyunjin'i fazlasıyla eğlendirse de onu şu an pek umursamayacaktım. Blenderla olan işlemim bitince dolaptan çıkardığım hindistan çevizi sütünü de shakera ekleyerek kol kaslarımı göstereceğime emin olacak şekilde sallamaya başladım. Güzel uzun bir bardak seçerek hazırladığım kokteyli içine döktüm. En son da minik bir ananas dilimini süslü gözükmesi için bardağın kenarına iliştirdim. Bardağı Jisung'un önüne bırakarak havalı bir reverans yaptım. Ben şovumu sürdürürken Jisung gülümseyerek alkış tutmuştu.

Biraz öne eğilip kokteyli kokladı. Yüzündeki memnun ifade baya hoşuma gitmişti doğrusu. Zaten benim yapım da böyle. Takdir görmeyi ve insanları şaşırtmayı her zaman sevmişimdir. Yaptığım her işte en iyi olmanın sebebi de buydu. Jisung tadına bakmak için bardağı eline aldığı sırada telaşla elini tuttum. Kulağına eğildim.

"Şey... içmiyorsun biliyorum ama içine biraz rom koydum. Yani istemezsen içmek zorunda değilsin."

Dudaklarını kulak hizama çıkardı.

"Bir kereden bir şey olmaz. Yine de söylediğin için teşekkür ederim."

Bankta oturduğumuz gece Jisung'un bana baktığı gibi heyecandan kocaman açılmış gözlerimle tatmasını izliyordum. Beğenmezse muhtemelen yerin dibine falan girerdim. Bir yudum aldığında yüzünde şaşkın bir ifade ardından da tatlı bir tebessüm oluşmuştu. Bu beğendi demek mi? Başardım sanırım.

Kurt ve Kuzu / MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin