9.Bölüm

43 6 53
                                    

"Sen gelmesen de,
Beklerim ben seni.
Hiç gitmesen de,
Orada bekleyen bir deniz gibi."

💫

Murat ve Salih, göreve gitmeden önce kızların onlardan istedikleri oyuncakları almış eve doğru yürüyorlardı, Muratlara kahvaltıya gideceklerdi eşleri ve kızları da oradaydı. Kızlar onları her aradığında aynı oyuncakları sayıklıyorlardı. Anneleri ne kadar olumlu bakmasa da ikili, kızların ısrarlarına dayanamadığından başka şansları kalmamıştı.

Salih yanındaki boncukları taşıyan devremine bakıp"Devrem oyuncakları aldık ama bizimkilerin pek olumlu bakacağını düşünmüyorum." dediğinde eşlerinden bahsediyordu.

Murat kafasını iki yana salladı. "Bir yönden haklılar da. Kızlar tutturdu arada kaldık, ne yapsaydık? İki türlü de biz yanacağız."

Salih dediğine gülerken aklına gelen tezatlıkla gülümsemesi genişledi. Dağda çayırda korku salarken, evde iki kadının sözüne ezilip büzülüyorlardı. Görevde öttürdükleri boru, evde münasip yerlerine kaçıyordu. Aynı şey kızlarında da geçerliydi. Bu yüzden bazennhangi tarafı dinlemeleri gerektiğine karar veremiyorlardı.

Aileleri onlar için her şey demekti. Yuvaları onların vazgeçilmeziydi ve herkes için böyle olması gerektiklerine inanıyorlardı. Dağlarda düşürdükleri benliklerini, dört duvar arasında onları bekleyen eşleri ve çocuklarında buluyorlardı.

Uzun süredir vakit geçiremiyorlardı çünkü terör durmuyordu. Bir planları vardı, Murat ve Salih bir aylık bir görevden dönmüşlerdi. Epey zorlu geçmişti ama şehit vermeden evelallah şehit vermeden bitirdiklerinde rahat nefes alabilmişlerdi.

Eve geldiklerinde ise kızları ve eşleri ile tüm yorgunlukları silinmişti. Asker olmak zordu evet ama asker yareni, asker çocuğu olmak daha zordu. Her gün korkuyla uyanırlardı, acaba nasıl? Sağlığı sıhati yerinde mi yoksa vuruldu ? Şehit mi düştü? Ya bugün o askerlerin dayandığı kapı bizim kapımız olursa? Diye kendilerini yiyip bitirirlerdi. Ve eğer o askerler kara haber için kapıya dayanırsa ağlamak haram olurdu, dik durmak ise zorunluluk. Çocukların için dik durur, teröristlerin ağlamanı beklediği yerde ise gülümserdin. Çocuklar ise al bayraklı tabuta selam verir, dillerinden isyanlar değil sadece üç kelime dökülürdü.

Vatan sağ olsun.

Salih lojmandaki çocuklara gülümseyerek baktıktan sonra Murat ile apartmana girmişlerdi. Kapıya gelince kapıyı tıklatması ile açılması bir oldu. Karşılarında bir çift boncuk gözle karşılaşmışlardı. Efsa koşarak kapıyı açtığında çarşıdan geldikleri elindeki poşetlerden beli olan babasına ve amcasına baktı. Damla ise arkadan gelip ikiyle bakarken, babasının ona baktığını fark edince omuz silkip tripli bir şekilde annesine yürüdü ve kucağına oturdu. Derya kızını sıkıca sarmalayıp saçlarına öpücük kondururken, babasına benzeyen bu tripli halleri onu güldürmüştü. Murat ise kızının arkasından melül melül bakarken ne yaptığını sorguluyordu.

Salih, Damla ve murat ikilisine gülerken ona bakan boncuklara çevirmişti bakışlarını. Ayakkabılarını çıkarıp, kızını kucakladı ve eve girdi. "Boncuğum insan ilk bir babayı öper, senin yüzünden bir oyuncakları kıskanmadığım kalmıştı o da oluyor."

Efsa babasının dediğine kıkır kıkır gülerken poşetlere bakıp heyecanla ellerini çırptı. "Boncuklu mu? Mavi mi boncuğu? Yoksa yeşil mi? Mavi olsun! Damla çok seviyor!"

Salih mırıltı çıkartarak onayladı kızını. "Hm hm, masmavi gözlerin gibi."

Efsa heyecanla el çırparken babasının elindeki poşetlere bakıyordu. "Hani hani! Nerede!"

EFSA(+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin