5.Bölüm

0 0 0
                                    

"Yeğeninizin, kızınızın, evladınızın ahı bir ömür yakanızdan düşmesin."

Belli etmeseler de yüzleri kızarmıştı.

Bu kimin umrunda ki? Tek dertleri paraydı.

Babam yanıma geldi.

"Bende geliyorum."

"Nereye?"

"İstanbul'a."

Birşey demedim, kimse de bana birşey demek istemiyordu zaten. Barış'tan kurtulmak için bir kurban gerekiyordu, onlar da beni seçmişti.

Babama cevap vermeden dışarı çıktım, ninem arabaya binene kadar bizi izledi.

Babam, şoför koltuğunun yanına oturdu, Barış da şoför koltuğuna geçti. Araba hareket ettiğinde son anda gördüğüm ayrıntı ağlamam için yeterliydi. Derin benimle vedalaşmaya gelmişti ama yetişememişti. Arabanın peşinden koşmak istedi ama nafileydi.

"Dur lütfen, arkadaşımı görmeliyim."

"Erken gelseymiş."

Ve gaza bastı. Babam Barış'a baktı.

"Beş dakika dursan birşey olmazdı."

"Umrumda değil."

Derin'e son bir kez sarılamamış olmanın verdiği burukluk canımı çok yakmıştı, ağloyordum ama ses çıkarmak istemiyordum. Barış, aynadan bana baktı.

"Ağlama, bir süre sonra yine görüşürsünüz."

"Çok kötü bi insansın."

"Teşekkür ederim."

Babam, Barış'a bakmadan konuştu.

"Uraz'ın çevirmeleri kaldırdığına eminsin değil mi?"

"Evet."

"Peki nasıl bu kadar eminsin? Ne yaptın ona?"

"Babasını öldürdüğün videoyu izlettim."

"Ne?! Sen aklını mı kaçırdın?"

Babam bembeyaz olmuştu.

"Türkiye'de kalmayacaksın, gideceksin. Bulamayacak seni."

"Söylemesi kolay. Kafana göre saçma sapan iş yapıyorsun."

"Sen o malları İngiltere'ye teslim etmezsen o zaman görürsün saçma sapan işi. Gemi yarın akşam üzeri kalkacak, onunla İngiltere'ye gideceksin. Malların teslim edildiğinden de emin olacaksın."

Duyduklarımı anlamaya ve sindirmeye çalışmak çok zordu, her geçen gün bir yenisi ekleniyordu. Yolu baştan sona kapatan polis arabalarını gördüğümde bir anlık umudum yükselmişti.

"Bu ne? Ne oluyor?"

Babam durumu anlayınca panik yapmıştı.

"Uraz. Kaçacağını anlamış."

Oh çok şükür..

Arabaların önünde bize karşı dikilen polis çok tanıdıktı, o Uraz'dı.

"Yavaş ol, kaza yapacağız, adama çarpacaksın."

Uraz'a çok yakındık ama hareket etme gereği bile duymuyordu.

"Frenler.. Frenler tutmuyor. Kahretsin."

Uraz'ı korkutmaya çalışırken bizi ölüme sürüklemişti. Ya Uraz'a çarpıp polis arabalarının arasına dalacaktık, yada sağa kırıp dağdan yuvarlanacaktık.

Uraz'ın arkasındaki polisler silahını arabaya doğrulttu, Uraz'a çok yakındık ama araba durmadı.

"Çarpacaksın!"

Pare Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin