"En son ne zaman saraya gelmiştin?"
Bu soruya karşı hazırlıksızdım çünkü ben hiç saraya gitmemiştim.
"Şey.. Hatırlamıyorum. Bir süre oldu."
"Sanki uzun süredir seni tanıyormuşum gibi.. Yüzüne aşinayım."
"Bende."
Bir süre daha yüzüme baktı. Birşeyler arıyor gibiydi, yakın zamanda kaybettiği birşeyler.
İkimiz de yolu izlerken ağaçlar mı bu akarsuyu güzelleştiriyor yoksa doğaya bu güzelliği veren akarsu mu diye düşünüyordum. Buraları daha önce hiç gezme fırsatım olmamıştı. Saray'a giden nehirli yol, doğal güzelliğiyle birçok gezginin dilinde dolanırdı ve buraları görmek neredeyse bütün köylülerin hayaliydi ama pek de imkanlı değildi.
Tam kendimce düşüncelere dalmışken at arabası yoldaki küçük tümsekten hızla geçti ve bu harekete hazırlıksız yakalandığımdan dolayı kendimi şovalyenin kollarında buldum.
"Ben.."
"Önemli değil."
Güldü. Sıcak bir gülümsemeydi.
Beni belimden ve kolumdan tutuyor olmasıyla birlikte bu gülümseme beni cok utandırmıştı.
Bunu farkedince beni bıraktı, gülümsemesini bozmadan yola döndü ve profesyonel bir şekilde 1 dakika öncesindeki gibi yolu izlemeye devam etti.Bir süre yüzünü izlemeye devam ettim, o da birşeyler düşünüyordu, dalgındı. Ona bakmadığımı düşünerek bana döndü, bende onu izlemeye dalmıştım.
"Ne düşünüyorsun?"
"Ben.. Seni birisine benzettim."
"Bende."
"Nasıl?"
"Seni burada ilk defa görmüyor gibiyim ama.. Sarayda da hiç görmedim."
"Kasabada denk gelmişizdir.."
"Olabilir."
İkimiz de pes ettik ve yolu izlemeye daldık.
Saray'ın görkemli duvarları gözükmeye başladığında heyecanımı gizlemekte zorlanıyordum. Kocaman kapılar açıldı ve at arabası muhafızların arasından geçip Saray'ın yolunu tuttu.
Çok geçmeden araba durdu, aşağı indik. Herkes bize bakarken şovalye ile birlikte saraya doğru yürüyorduk.
"Çok garip bakıyorlar."
"Halk arasında bişeyler çabuk yayılıyor."
"Neyler?"
"Sözler, dedikodular."
"Benim hakkımda nasıl bir dedikodu yayılmış olabilir ki?"
"Kraliçe anlatır."
"Sen hiçbir şey söylemiyorsun ki zaten."
"Demek ki bana birşey sormamalısın."
Saray'ın büyük kapılarından içeri girdiğimizde atmosferin kokusuna kadar herşeyi değişmişti. Şövalye, beni geniş ve oldukça şık dekore edilmiş bir odaya soktu.
"Burada bekle, sana haber vereceğim. Hiçbir yere ayrılma ve kimseyi dinleme, birşey isteyen olursa benimle olduğunu ve benim misafirim olduğunu söyle."
"Tamam, tamam.."
Odada tek başıma kaldığımda inceleyecek çok şey vardı. Süslü dolap, kitaplık, komidin, minik sehpalar ve masa..
Yavaş adımlarla tozlu raflarda elimi gezdirerek odada dolaşmaya başladım. Eski kitaplar Saray'ın tarihini saklıyor gibiydi. Kitapların arasından bi aile resmi düşmüştü, merak ettim ve elime aldım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pare
Novela JuvenilBabasının illegal işleri yüzünden büyük bir iş adamıyla evlendirilmeye zorlanan Pare'nin, hayatını mesleğine ve intikam yeminine adamış bir polisin yardımıyla kurtarmaya çalışması. Ninesinin ona verdiği -annesinden kalma- yüzük ile 𝙖𝙮𝙣ı 𝙠𝙞𝙨̧𝙞...