17. BÖLÜM

330 28 21
                                    

♣️BİR DEVRİN SONU♣️

Kıvılcım etrafında dönen bağrış çağrışlara kendisini kapatmıştı. Sadece oturmuş karşısındaki duvara bakıyordu. Büyük bir boşluğun içerisinde kaybolmuş gibi hissediyordu. O depodan kurtulduğundan beri aklını kurcalayan "Başkan kim?" sorusuyla yaşıyordu ama şuan o sorunun cevabını bulmuş olmak onda büyük bir boşluk hissi oluşturmuştu.

Şimdi Başkan'dan intikamını alabilirdi. Ona türlü türlü işkenceler yapıp hatta öldürebilirdi ama Kıvılcım bunların hiçbirini istemediğini fark etti. Peki ne istiyordu? Başkan'ın kim olduğunu ortaya çıkarmıştı ama ne için? Onu öldürmek için mi yoksa hapise attırmak için mi?

Esma Hanım'ın ağlayışı, Tamer Bey'in yanılmadığını belirten hakaret içerikli bağrışları, Murat'ın bu hale gelmesinin sebebinin ailesi olduğunu söyleyerek kendini aklamaya çalışmaları, Ömer’in annesinin kollarından sıyrılıp Murat'a vurmaya çalışmaları... Kıvılcım tüm bu kargaşanın içinde bu soruların cevaplarını bulmaya çalışıyordu.

Adem kızının halini görünce bir an önce bu evden çıkmasının iyi olacağını düşündü. Adamlarını çağırıp Ünallar'ın kendi iç hesaplaşmaları bittikten sonra Murat'ı depoya götürmelerini istedi ve Kıvılcım'ı masadan kaldırıp evden çıktılar. Yol boyunca tek kelime bile konuşmadılar. Adem kendi evinin önünde durunca inip ceketini Kıvılcım'ın omuzlarına bıraktı alnına öpücük kondurup kollarının arasına aldı ve arabadan inmesine yardımcı oldu.

Kıvılcım kapıda durup büyüdüğü yalıya baktı. Her şey aynıydı... Kendisi bu kadar kırılmış ve yorgunken bu yalının görkeminden hiçbir şey kaybetmemiş olması sinirini bozmuştu.

"Hadi evimize girelim kızım" diye fısıldadı Adem. Kıvılcım babasına dönüp boş boş baktı sonra güçsüz adımlarına devam etti. Eve girince Adem kızını her zaman hazırda tutulan odasına götürdü.

"Banyo yapmak ister misin?" Kıvılcım sadece olumsuz anlamda kafasını salladı

"İlaçlarımdan hala var mı baba?"

"Ben Günay'a söylerim getirir şimdi sana" dedi ve odadan çıktı Adem.

Kıvılcım sadece ayakkabılarını çıkarıp yatağa uzandı. Odada gözlerini gezdirdiğinde yine her şeyin aynı olmasından rahatsızlık duymuştu. Her şey aynıydı ve kendisi yabancıydı artık. Adem kapıyı tıklatıp elinde bir bardak suyla ve sakinleştiriciyle odaya girdi. Kıvılcım'ı yavaşça doğrultup ilacı içmesine yardımcı oldu. Daha sonra tekrar yatırıp kızının üstünü örttü

"Baba neden her şey bu kadar aynı" diye sordu kırık bir sesle. "Sanki şuan ortaokuldayım ve hasta olmuşum sen bana ilacımı içiriyormuşsun gibi... A-ama ben kendimi çok yabancı hissediyorum baba. Ben o küçük kızın değilmişim gibi hissediyorum." Adem kırık bir gülümsemeyle kızına bakıp saçlarını okşadı ve alnından öptü

"Sen hala o küçük kızsın Kıvılcım. Evet yaşadıkların hiç kolay şeyler değildi kızım ama biz baba kız bunu da atlatacağız" Kıvılcım yanağından süzülen yaşı sildi "Şimdi biraz uyu bakalım sabah her şey daha güzel olacak" dedi. Yavaşça yataktan kalkıp odadan çıktı ve tuttuğu gözyaşlarını serbest bıraktı. Kızını böyle görüyor olmak onu kahrediyordu.

Odasına yönelirken aşağıdan kapı sesini duydu. Gelenin kim olduğunu biliyordu. Yüzündeki yaşları silip kendini toparladı ve aşağıya indiğinde Günay kapıyı açıyordu.

"Hoş geldiniz Ömer Bey" Ömer içeri girince Adem'le göz göze geldi

"Tamam Günay sen çekilebilirsin" Günay gidince Ömer'in yanına doğru ilerledi

TUTUKLU🍷Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin