BÖLÜM.15

133 3 0
                                    


Sabah kahvaltısını hazırlarken Elif aklıma düştü. Aynı köyde olduğumuz halde evlendikten sonra onunla doğru düzgün görüşememiştik. Elif, sağlık ocağında hemşireydi; işi yoğundu, benim de evliliğin ilk günleri karmaşık geçmişti. Ama bugün kararımı verdim. Onu ziyaret edecektim. Hem biraz dertleşir, hem de bu sessiz evin havasından biraz uzaklaşırdım.

Hasan kahvaltı masasına oturup çayını yudumlarken fırsatı kaçırmadan konuya girdim. "Hasan, bugün Elif'i ziyaret etmek istiyorum," dedim. Sanki daha fazlasını söylemeye gerek yokmuş gibi sesim kararlıydı.

O her zamanki gibi sessiz kaldı. Gözlerini bir an yüzüme kaldırıp tekrar çayına döndü. Sonra yavaşça defterine bir şeyler karaladı ve bana doğru itti:

"Elif iyidir inşallah. Neden gitmek istiyorsun?"

Bir yandan ekmek dilimleyip diğer yandan ona cevap verdim. "Hasan, neden olacak? Görüşmeyeli çok oldu. Hem arkadaşımı özledim, hem de evde sıkıldım biraz. Birkaç saatliğine yanına gitsem ne olur?"

Defteri alıp düşünceli bir ifadeyle yazmaya devam etti. Bu kadar ince düşünmesi bazen beni güldürüyor, bazen de sinirlendiriyordu. Yazdığı cümleyi bana çevirdiğinde gülümsememi zor tuttum:

"Sadece birkaç saat mi? Uzun kalma, olur mu?"

Başımı sallayıp tatlı bir sesle cevap verdim. "Evet, Hasan. Söz, çok kalmam. Hem Elif sağlık ocağında, onun da işi yoğun zaten."

Ama Hasan'ın yüzündeki ciddiyet geçmedi. Tekrar deftere bir şeyler yazdı:

"Git, ama dikkatli ol. Yolda biriyle karşılaşırsan mesafeni koru. Herkes iyi niyetli değil."

Gözlerimi devirip hafifçe güldüm. "Hasan, ben küçük bir çocuk değilim. Kendime dikkat ederim, merak etme."

Yazmak yerine bu kez sadece kaşlarını kaldırıp bana baktı. İfadesi her zamanki gibi sessiz ama uyarıcıydı. Elimi masanın üzerine koyup ona doğru eğildim. "Bak, söz veriyorum. Elif'le görüşüp eve geri geleceğim. Seni endişelendirecek bir şey yapmam. Tamam mı?"

Hasan, dudaklarının kenarında hafif bir tebessümle başını salladı. Bu ifadesi, onun sessiz bir şekilde 'tamam' dediği anlamına geliyordu. İçim rahatlamıştı. Hasan'ın endişeleri tatlıydı, ama bazen gerçekten gereksiz yere büyütüyordu.

Hasan'a teşekkür edip sofrayı topladıktan sonra hazırlanmak için odama gittim. En sevdiğim şalı omuzlarıma alıp aynaya baktım. Kendimi bir nebze olsun daha neşeli hissettim. Elif'le konuşmak bana iyi gelecekti.

Evden çıkarken Hasan'ın bana baktığını hissettim. Kapıdan çıkmadan önce bir kez daha dönüp gülümsedim. "Merak etme, Hasan. Söz verdiğim gibi döneceğim," dedim. O da hafifçe gülümsedi ve başını salladı.

Köy yollarında yürürken Hasan'ın söylediklerini düşündüm. Yolda biriyle karşılaşma ihtimalim elbette vardı, ama onun bu kadar endişelenmesi hoşuma gitse de biraz komik geliyordu.

•••

Köy yolunda yürürken, içimde hafif bir huzursuzluk vardı. Hasan'ın uyarıları, hafif bir tebessümle karşıladığım bir tatlılık gibi görünse de, zihnimin bir köşesinde yankılanıyordu.

Bu yollar, çocukluğumdan beri aşina olduğum, bir zamanlar güvenle yürüdüğüm yollardı. Ama şimdi, sanki her şey biraz daha farklıydı. Belki de evli bir kadın olarak sokaklarda yürümenin anlamı değişmişti.

Elif'in çalıştığı sağlık ocağına yaklaşırken yol kenarında oturan birkaç tanıdık sima gördüm. Genç yaşlarından beri köyün baş belası olarak bilinen Cemal de oradaydı.

YANKISIZ - BERDELWhere stories live. Discover now