instagram & twitter: cordeleimaayrıca wattpad hesabımı takip ederseniz bölüm bildirimlerine ulaşabilirsiniz.
kitabımız çok güzel okunuyor, bunun için çok teşekkür ederim ama oy ve yorum sayıları o kadar düşük ki yazma hevesim kırılıyor. sizden ricam, bolca yorum yapıp düşüncelerinizi benimle paylaşmanız. şimdiden hepinize çok teşekkür ederim.
Bölüm Üç: PİŞMANLIK
Selena Gomez, People You Know.
Bazı kararlar insanın tüm hayatını baştan aşağıya değiştirecek kadar önemli bir yere sahip olurdu. Lakin biz, bu kararları alırken bundan bir haber, bize neler getireceğini bilmeden hareket eder ve işin sonunda, kendi kendimize kızardık. İşin sonunu bilmeden hareket ederken her şeyi kabul etmiş dahi olsak, sonunda istediğimiz gibi gitmeyen her karardan ötürü kendimizi yargılardık.
Sadece bir not takıntısı yüzünden kabul ettiğim bu teklifin, bana neler getireceğinden bir haberdim.
Pek iyi düşünemiyordum, aldığım bu kararın bana getirecekleri konusunda. Düşündükçe, bu işin sonunda arttıracağım notum bile yeterli gelmiyordu bana çünkü daha ilk dakikalardan kabul ettiğim bu tekliften nefret etmeye başlamıştım.
Tek bir not için üç ayımı çöpe atıyordum ve bunu, daha ilk anlardan fark etmiş olmak içimdeki Mayıs'ın iyiden iyiye kızmasına neden oluyordu. Dışarıdan sakin duran ben, kendi içimde kendimle kavga ediyordum.
Çünkü Doruk Acar, hayatımda gördüğüm en huysuz insandı.
Daha ameliyata girmeden önce bile bunu hissettirmişti ama şimdi, daha da ortadaydı.
Ameliyattan çıkmıştı. Bir süre uyumuştu ameliyatın ardından. Sonrasında ise narkozun etkisini daha üstünden atmadan konuşmaya başlamıştı ve susmuyordu. Asla susmuyor, konuşurken de insanı delirtiyordu. Hiçbir şeyden memnun değildi.
Ona içirmediğimiz sudan, yattığı yataktan, içinde olduğu odadan, etrafını aydınlatan ışıklardan, karşısında duran televizyonun yerinden, üstüne giydirilmiş olan hastane kıyafetinden, odanın her yerini kaplamış çiçeklerden, koluna takılmış olan serumdan...
Tam anlamı ile hiçbir şeyi beğenmemişti.
Ve sanırım, beğenmediği bu şeylerden birisi de saçlarımdı.
"Saçların gerçek mi?" Sorusunu bana bakmadan, gözleri tavana bakarken sormuştu ve bu yüzden ilk soruşunda sorunun muhatabının ben olduğumu anlamamıştım. Sonra ise bana dönüp tekrarlamıştı. "Saçların gerçek mi senin?"
Saçlarım turuncunun birkaç farklı tonuna ev sahipliği yapıyordu ve hiç de yapay durmuyordu. Aksine, saçlarımla birebir aynı tonda olan kaşlarım sayesinde hayatımın hiçbir anında böyle bir soru ile karşılaşmamıştım. Her bakan saçlarımın doğal olduğunu anlıyordu. Kimse saçlarımın doğal mı yoksa yapay mı olduğunu sorma gereği görmüyordu.
Ta ki Doruk Acar'a kadar.
Sorusuna cevap verip vermeme konusunda arada kalışımın nedeni, odanın içindeki insan topluluğuydu. Babam, takımın birkaç yönetim üyesi, milli takımın teknik direktörü, eski takımının yöneticisi olduğunu düşündüğüm bir adam ve Olgun Hocanın yanında böyle bir soruya maruz kalmayı sevmemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TAM İSABET
Short StoryGalatasaray teknik direktörünün büyük kızı olan Mayıs, derbide attığı golün ardından sakatlanan yıldız oyuncuya babasının ne kadar üzüldüğünü görünce dayanamaz. Hem babası için hem de düşük not aldığı stajının puanını yükseltmek için fakülte hocalar...