0.8

223 23 1
                                    

Merhabalar
Yeni bölüme hoşgeldiniz
Nasılsınız?
Bölümleri bu hafta belirlediğim sırayla atmayacağım ve bugünde bu kitabıma bölüm yazmaya karar verdim
Bir tık kısa bir bölüm oldu ama hiç yoktan iyidir
Bölüm altı yüz küsür kelimeden oluşmaktadır
Medyadaki şarkı isteğe bağlı açılabilir
Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum lütfen unutmayın
Beni takip ederseniz sevinirim
(Sezen Aksu-Biliyorsun)

<>

Boş bir masaya oturduğumda gözlerim Aksel ile buluştu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Boş bir masaya oturduğumda gözlerim Aksel ile buluştu. Yanıma ilerlediğinde arkasından gelen Ulaş'ı gördüm, Umay'ı aradı gözlerim. Evde uyudugunu duyunca rahatlamıştım, gelmediği zamanlar aklıma ilk gelen şey vurulduğu oluyordu yaralanma riski bizden çok olmasa da mesleğinden dolayı az değildi.

Garson sipariş ettiğimiz her şeyi peynir tabağı ile birlikte masaya bıraktı. Aksel'e tabağın yenmeyeceğini söylememe rağmen inatla sipariş etmiş Ulaş onu beni yalan çıkarmak için sonuna kadar yemişti.

Bardağın yarısı çoktan boşalmış, daha önce iki kez bardağı sıfırlamıştım. Sınırları zorlayacak kadar çok içmiştim bugün.

Aksel "Sen onun MIT'te olduğunu nasıl öğrendin be oğlum"dedi yarı sarhoş bir şekilde.

Ayaz öğrenmişti, Efken değil. Bu yüzden sustum. Yalan söylemeyi sevmezdim, sonuçta gerçekleri eksik anlatmak yalan değildi.

"Ne bileyim oğlum kadın boş boğazlıktan söyledi işte, zaten canım(!) ebeveynlerim dışında diğerleri ile iyi anlaştığım söylenemez"dedim ve yarıya kadar dolu içki bardağımı kafama diktim.

Ulaş "Karabiberim vur kadehlere. Hadi içelim, içelim her gece. Karabiberim vur kadehlere. Hadi içelim, içelim her gece. Zevki sefa, doldu gönlüme. Hadi içelim, acıların yerine"diyerek masaya çıkmaya yeltendi. Aksel onu yerine geri oturtmuş, Ulaş şarkıyı kaldığı yerden söylemeye devam etmişti.

Aksel "Len sussana kodumun karga seslisi"dedi, Ulaş bu isyanını dinlememiş, Aksel'den birkaç ufak dayak yemişti.

Kapıdan içeri tanıdık olduğum güzel bir yüz girdi. Sonrasında yeni bir tanıdık daha. Biyolojik olarak kuzenim Pamira ve hastanede sürekli karşılaştığım ama adını tam olarak hiç bilmediğim o kızdı.

Onların arkasından girmişti başka üç yabancı, ama benim gözlerim sadece ikisinde kalmıştı. Gözlerimi onlardan çekip Aksel'e döndüm, Ulaş ile kaldıkları yerden kavga ediyorlardı.

Ofladım sıkıntıyla, yakından geçen garsona elimi kaldırdığımda yanıma geldi. "Aslanım sen bize hesabı getir, bir de şu çaprazdaki masayı görüyon mu?", soruma yanıt olarak tarif ettiğim masaya bakmış ardındanda kafasını onaylar biçimde sallamıştı. "Heh, oraya bir peynir tabağı gönder. Bize yazarsın. Tamam mı koçum?"dediğimde tekrardan onayladı.

Cüzdanımdan saniyeler içinde aldığım iki yüzlüğü genç yaştaki garsonun cebine sıkıştırdım. Önce şaşırmış sonrada mahçup olduğunu belli edercesine bakıp yanımızdan uzaklaşmıştı. Arkama yaslandım son kadehi kafama dikerken. Mekanda yeni bir şarkı çalmaya başladı, efkarlı.

Gözlerim peynir tabağı gönderttiğim masaya kaydı. Gülerek arkadaşlarıyla konuşan kadında dolandı gözlerim, Allah vardı güzeldi.

"Öhö öhöm höm öhöm"

Gelen garip seslerle sesin kaynağına döndüm, ya da kaynaklarına. Saniyeler önce birbirlerini yiyen Ulaş ve Aksel yüzlerindeki imalı sırıtışlarla bana bakıyorlardı.

"Ne bakıyonuz lan"dedim dik dik onlara bakarken.

"Valla Efken'cim ben senin maviş gözlerine bakıyorumda sen o mavişlerle nereye bakıyorsun acaba", Ulaş'ın sözlerine sadece göz devirdim. Garson hesabı bırakmış ve onu çağıran bir başka masaya gitmişti.

Aksel'in uzanmaya kalktığı hesaba uçtum, ellerimiz tam üst üste dursada altta kalan el benimki olmuş ona sırıta sırıta hesabı ödemiştim. Ulaş'ın hesap ödemek gibi bir niyeti yoktu, arkasına yaslanmış keyifle bizi izliyordu.

Hesabın tutarı kadar para bıraktığım üstü olmayan tahta hediye kutusunu masanın kenarına bıraktım. "Yakında kamp kuracağız hadi"dedim ayaklanırken.

Ulaş ve Aksel de benimle ayaklanmış gözlerim tam çıkarken garsonun çapraz masaya peynir tabağını götürmesiyle o masadaki güzel kadınla buluşmuştu.

<>

"Kalk artık Aksel! Götüne o yorganı sokucam şimdi!"dedim sinirle. Fazla içtiğinden olsa gerek ayılmakta zorluk çeken Aksel mırıldanmış, yorgana kafasını gömerek uyumaya devam etmişti. Daha fazla dayanamayacağımı bile bile sabır çektim.

"ULAŞŞŞ"diye seslendim içeriye, Aksel'i uyandırsa uyandırsa bir o bir de Albay uyandırırdı. Ulaş uyuşuk adımlarla odaya giriş yaptı, uykulu gözleri önce bende durdu sonra Aksel'de. Ne istediğimi hâlâ anlamamıştı.

"Eti senin, kemiğide senin"dedim ve esneyerek sırtımı duvara dayadım. Yaslandığım duvardan her şeyi keyifle izleyebilecektim.

"KOĞUŞ KALK!"diye böğürdü Ulaş, Aksel'in kulağına yakınlaşarak. Aksel tam o geri çekilirken sertçe doğrulmuş, ufak bir hatayla ikisinin kafaları birbirlerine tokuşmuştu...

EFKENWhere stories live. Discover now