Bölüm 5 -Mezarlık ve Rengarenk Çiçekler-

20 4 34
                                    

Büyük bir kilidi aralıyoruz bu bölüm, var mı tahminler?

Karanlık evrenimize hoş geldiniz efendim, oy ve yorumlar büyük ricadır :)

Keyifli okumalar 

⛓️⛓️⛓️

Hayat, bir yalanın içine bırakılmak ve orda hayatta kalmak için cebelleştiğimiz zamanlar silsilesinden ibaretti. Derin sularda boğulmadan, kor ateşlerde yanmadan ve kör umutlarla yalpalanmadan o yalanı geçemezdik. Arkamızda bırakamaz, yenemezdik. Havlu atardık bazen zamana, bazense nakavt ederdik.

Ya da sadece oturup ağlardık. Ağlayamadığımız ve bir daha ağlayamayacağımız her insan için. Her an için, her şey için.

Karşımda duruyordu. Elleri titremeye devam ediyordu ve o hala öylece duruyordu.

Bedenim alabora oluyordu. Kalbimdeki depremler sallarken acıları, karnım kıvrandırıyordu umutlarımı. Boğazımda sert bir yumru vardı.

Benim bir dünyam varsa şayet, o da şu an başıma yıkılmıştı.

"Kül."

Bir adım yaklaştı bedeni, ruhu kilometrelerce uzaklaşırken. Bir eli uzandı bana, kendisini en uzaklara iterken. Ve bir daha titremişti elleri, dudaklarımın depremini çalarken.

Kilitlenmiştim. Bedenimin kontrolü himayem altında değildi gözlerim ona değdiğinden beri. Ne gidebiliyordum ne de kalacak kadar güçlü hissediyordum.

"Senin ne işin var burada?"

Çağın etrafta değildi, olsaydı yüzümdeki acıyı görmek için eminim dibimde biterdi. Artık nefreti şaşırtmıyordu. Hayatından kimi ve neyi aldıysam o bunu bir neden bilmişti, sırf bu yüzden annemi almıştı benden. Kötülük yaptığını sanıp mutlu olurken, bana yaptığı en büyük iyiliğinde boğulacağını bilmeden.

"Ben mi?"

Bakışları bir daha gezindi üzerimde. Şu an bir rüya olmalıydı. Her şeye razıydım, annem gibi onu da hayallerimde yaşatmış olmayı, yaratmış olmayı hatta delirmiş olmayı bile göze alabilirdim.

Ama hayatımda ilk defa mesajı için beklediğim bir adamın aslında adice bir oyundan ibaret olmasını kaldıramazdım. Saçma olduğunun farkındaydım. Bu güven değildi, bu inançtı. Umutları kırılmış birine verilmiş merhametti. İnanmanın iyileştirdiği yaralar sayesinde hayatta kalabilmekti. Zaaf değil, ihtiyaçtı. Günlerdir aç olan birinin önünde duran ekmeği yemesiydi belki de. Acınası bir hali şiirlerle süslemekti varlığı.

Oyun olduğunu öğrenmeden, şu kapıdan içeriye girmeden öncesine kadar.

"Savaşta her yol mübahtır Kül, benim işim için senin yanına gelmem gerekirse gelirim. O eve girmem gerekirse girerim. Yani bunu kişiselleştirmemen gerektiğini beni ilk gördüğünde gayet net bir şekilde ifade etmiştim sana."

Sadece evime girmekle, yanıma gelmekle kalmamıştı. Bu nasıl bir zihniyetti bilinmez, oynadığı sandığı oyunda bir ateş üzerinden atlıyordu. O ateş benim için yakılmıştı ve içinde yine bir ben yanıyordum.

"Sen,,, sen iğrenç bir insansın."

Bir halat kopmuş ve ondan uzak durmam için beni tutan her şey özgürlüğüne kavuşmuştu. Koşar adımlarla karşısına geçtim.

Yüzünde hala sahte bir şaşkınlık vardı. Kim bilir ne olarak buraya gelmişti ve benim nasıl öğrenmiş olduğum gerçeğinin merakında boğuluyordu.

Sertçe omzuna vurdum.

Bu yüzdendi belki o akşam bana acıyışı, bundandı yüzüme bakınca gösterdiği ve şu an yerde duran o saçma kağıda uydurduğu yalanları.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 04 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Mum Işığı KülleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin