BÖLÜM 2 Başlangıç.
Keyifli okumalar...
Annemin uyumadan önce verdiği adresi bulana kadar saat gece yarısını geçiyordu. Karşımda ki bina beş katlı bir apartmandı arabadan inip arka kapıyı açtım
" Annecim hadi uyan geldik " diyerek yavaşça dürtmeye başladım. Annem gözlerini yavaşça açtı. Etrafa göz gezdirip bakışlarını bana çevirerek beklediğim o soruyu sordu
" Geldik mi? " hayır gelmediğimiz için çağırdım demek istesemde annemin uykusundan uyanınca ki huysuzluğunu bildiğim için
" Hıhım geldik hadi kalk " diyebilmiştim. Annem arabadan yavaşça inerken bende anahtar ve cep telefonumu almak için ön tarafa gittim. Bavulları yarın almak üzere arabada bırakıp apartmana girdik. Annem uyumak ve uyumamak arasında ki o ince çizgi de süründüğü sırada
" Dördüncü kat " dedi. Tabi onun zeki ve bir o kadar da yakışıklı oğlu hemen köfteyi çakmıştı.
Annem merdivenleri bir kaplumbağa misali tırmanırken bende ona eşlik ediyordum. Asansör olmadığı için merdivenle çıkıyorduk. Annem tabiri caizse üzerinde bayılıyordu. Onun bu haline dayanamayıp koluna girdim ve ağırlığının bir kısmını bana vermesini sağladım. Böyle daha hızlı çıkabilirdik. Annemin gözleri fal taşı gibi açılırken bende sırıtarak merdivenleri çıkıyordum.
" Ayy Doruk. Oğlum napıyorsun çık kolumdan sırtın ağrır."
"Ayy anne sen beni dokuz ay karında taşımışsın çok mu? " dedim sesimi onun gibi yaparak
" Ama oğlu- "
" Şişt sen uyu! "
Dördüncü kata geldiğimizde önüme çıkan kapıya yürüdüm. Çünkü her katta bir daire vardı. Kapıyı açmak için annemin kolundan çıkıp, belinden tuttum. Annemin sabah verdiği anahtarı cebimden çıkarıp kapıyı açıp geriye çekilerek annemin geçmesine müsaade ettim.
Annemin hazırladığı yer yatağına uzanarak üzerime pikeyi çektim. Ellerimi başımın altında birleştirerek tavanı izlemeye başladım. Yeni evin ilk uykusu. Yarından itibaren yeni bir ev, yeni bir sokak, yeni arkadaşlar, yeni komşular, yeni bir okul, hatta ve hatta yerini tutmasa bile yeni bir Ayşe teyze olacaktı. Kim bilir belki hiç olmayacak biz ikimiz de hayatımıza iki kişi olarak devam edecektik. Tabi bunları görmek için zamana ihtiyacımız vardı zamana...
Süpürge makinesinin sesiyle gözlerimi açtım. Anlaşıldı adam gibi ne uyuyacaktım ne de uyanacaktım. Annem kaldırma operasyonunu yapmadan kendim kalktım. Annemin hazırladığı yatağı katlamadan kenara ittim. üzerimde dünden kalma kıyafetlerim vardı. Değiştirme zahmetine dahi girmeden tuvalet olarak tahmin ettiğim yere yürüdüm. Kapının önüne gelince yavaşça kolu indirdim. Bingo! annesinin zeki ve yakışıklı oğlunu zekası yine yanıltmamıştı.
Banyo ve tuvalette ki işlerimi halledince koridorun sonun da olan annemin yanına gittim. Evin koridoru te şeklindeydi ve odalar az da olsa karıştırılıyordu. Mübarek ev ev değil labirent gibi.
Odaya girince annem camları siliyordu, henüz beni fark etmemişti. Odaya göz gezdirince benim odam olduğunu anlamıştım. Çünkü mavinin en güzel tonuyla boyanmıştı. Annem de maviden nefret ettiği için geriye bir tek ben kalıyordum.
"Doruk gel tut elimi inicem." Düşünce aleminden çıkıp annemin elini tuttum. O belini tutup gerinirken, bende camdan dışarıya baktım. Evet evet kesinlikle burası benim odam olmalıydı. Odamın olduğu camdan ön değil, arka tarafı gözüküyordu. Bu da demek oluyordu sürekli bağırışan, çağırışan çocuklar olmayacaktı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kız Lisesi #Watys2016
Fiksi RemajaBazen hayat bazı şeyleri yapmak için çok kısa. Bir oğlan düşünün; Tatlı mı tatlı bir o kadar da kendini beğenmiş, biraz da ukala, azıcık da talihsiz bizim tatlı oğlan. Bunlara rağmen kocaman kalbinde senin içinde bir odacık ayırmış. Bir kız düşün...