Hastane'den döneli tam 6 saat olmuştu. Ben ise ağzıma bıçak açmamıştım.
Konuşamıyordum sanki. Boğuluyordum düşüncelerimde.
Babamın beynine tümör yerleşmişti ve sırf benim için daha fazla çalışmıştı. Hastalıklı haliyle.
Bunların suçlusu bendim. 'Baba daha fazla çalışmana gerek yok. Normal lise neyime yetmiyor.' diyemedim.
Herşeyin suçlusu bendim.
Babam, gitmişti. Sonsuza kadar. Yoktu o.
Annem sağımda, Çınar ise solumdaydı. Çınar gitmemişti hâlâ.
Neden yanımdaydı ki hâlâ? Belki yardım edebileceği bir şeyler vardı. Ama ben bu konuda kimseden yardım istemezdim.
"Biliyordum.." diye fısıldadım.
Geçen babamı sorduğumda annem işte dediğinde anlamıştım.
Çınar ve Annem bana döndüklerinde hiç bir şeyden anlamadıkları hâllerinden belliydi.
"Babama bir şey olacağını hissetmiştim. Biliyordum." dedim sessizce.
"Asel." dedi annem sakince.
"Kendine gel artık. " diye de tamamladı.
"Anne, nasıl kendime geleyim? Babamdı o benim. Babam!" diye sesimi yükselttiğimde,
Annem yavaşça yanımdan kalktıp odasına gitti.
"Annene fazla yükleniyorsun. O öldürmedi babanı." diyince Çınar'a döndü bakışlarım.
"Ama bu konuyu bana söyleselerdi babam şu an yanımızda olurdu."
"Asel, saçma düşüncelerini at kenara."
"Çınar sen ne anlarsın ki?!"
"Ben baba sevgisiyle büyüdüm. Onun yokluğu nasıl haberin var mı?!" diye bağırdığımda Çınar'ın yüzü gerilmişti.
Hiddetle yanımdan kalkıp, oturduğum yerin karşına geçti.
"Sen var ya Asel! Baba sevgisi gördüğüne şükret! Ben babama kavuştuktan 2 sene sonra onu kaybettim! Sizin birlikte geçirdiğiniz zaman kadar ben babamı bekledim lan! Lanet olsun keşke senin kadar sevgi görebilseydim ben!" diye bağırarak evi terk etti.
O da mı babasını kaybetmişti?
1 hafta sonra
1 hafta sonunda okula gidecektim. Anca toparlanmaya başlamıştım.
Çınar'dan da bugün özür dileyecek, gönlünü alacaktım.
Kabalık etmiştim. Babasını kaybettiğini bilseydim asla öyle konuşmazdım.
Bilekten bir pantolon giyip, üstüne beyaz sade bir tişört giydim. Tişörtün eteklerini pantolonun içine sokup, boy aynamın önüme geçtim.
Dağılan saçlarımı tarayıp, arkaya attım. Gözaltlarıma kapatıcı sürüp odamdan çıktım.
Siyah vanslarımı giyip, çantamı da aldıktan sonra okul beni beklerdi.
Taksiye bindikten sonra, direk okula geldim.
Çınar umarım okuldasındır.
Hızlıca sınıfa çıktım. Çınar ordaydı. Cesaretimi toplayıp çantamı masama koyduktan sonra, masasına ilerledim.
Bakışları bana dönünce,
"Hayret erken toparlanmışsın." dedi.
"Evet, yani toparlanmaya çalışıyorum hâlâ. Neyse ben sadece.."
"Özür dileme. Senin hatan yok. Bu konuda sadece biraz sinirleniyorum."
"Peki o zaman." diyerek kalktım,masama doğru ilerlerken kolumdan tutup kendine çekti.
"Güçlü görünmeye çalış. Sana güveniyorum." dedi tebessüm ederken.
Ben kendime güvenemiyorum ama.
Bende ona gülerek cevap verdim.
Dersin başlamasına 10 dakika vardı.
Sanem içeriye girince ona baktım.
"Asel çok üzüldüm duyunca." diyerek sarılmaya başladı.
Bende sarıldım hemen.
"Şu an iyisin değil mi canım?"
"İyiyim Sanem." dedim tebessüm ederek.
Çantasını yanıma bırakıp,
"Hadi kalk, bahçeye inelim. Kaan da seni bana sordu." diyince istemsizce Çınar'a döndüm.
Çınar ifadesizce bana bakınca, bende Sanem'le bahçeye indim.
Zaten az bir zamanımız vardı.
Bahçeye inene kadar Sanem'le sohbet ettik. Kaan beni görünce hemen yanıma geldi.
Sanem yanımdan ayrılınca, tedirgin olmuştum.
Kaan'la baş başa kalmak.
"Başın sağ olsun Asel." dedi Kaan.
"Sağ ol." dedim soğukkanlılıkla.
"Ee neden geldin okula?" diye sorunca,
" Toparlanmam için insan içine çıkmam gerekiyordu. Hem bir haftadır sadece odamdayım. Evden dışarı çıkmadım, hatta odamdan bile. Yemekleri bile odamda yedim." diye açıklama yapınca gülerek,
"Özlemiştim zaten seni." diyerek makas aldı.
Bende bu hareketine güldüm. Zil çalınca,
"Sonra görüşürüz. " diyerek yanından ayrıldım.