Kaan'la konuştuktan sonra, sınıfa geçtim. Sanem sırada defteri karalıyordu.
Yanına giderek, "Neden beni tek bıraktın?" diye sitem ettim.
"Kaan seninle baş başa konuşmak istediğini söyledi, bende yanınızdan ayrıldım."
"Bu arada okul çıkışında o güzel arkadaşına söyle, benimle beraber dedi. Yani okul çıkışı da berabersiniz." diye ekledi.
"Benim haberim yok ama? Nasıl olurda bu durumda dışarı çıkarabilir beni?"
"Bilemiyorum, Asel. Git belki önemlidir. Hem kafan dağılır. "
"Of, Sanem. " dediğimde bana tatlı tatlı gülmeye başladı.
"Gidiyorum tamam." dediğimde ellerini çırparak,
"Güzel olacak, herkes seni kıskanıyor biliyor musun Asel?" dedi heyecanla.
"Kıskanmak?"
"Kaan, okul başkanı ve bir o kadar da tatlı." dedi.
"Saçmalama, o kadar da iyi değil."
"Kim iyi değil?" diye sınıfın kapısından ses gelince oraya döndük.
"H..hiç." diye kekeledim.
Hoca geldiğinde,
"Kaan sınıfına hadi." diye söylendi.
"İyi dersler hocam." dedi gülerek.
Hoş çocuktu. Ama her şey tip değildi. Çınar'ın anlattıklarındaydım. Çınar'a ne kadar güvenebilirdim bilmiyorum ama bu konuda yalan söylenemezdi.
Birinin hayatı söz konusuydu, ve yalan olamazdı büyük ihtimalle.
Çınar, en arka sırada Doruk'la oturuyordu.
Doruk en iyi arkadaşıydı. Herhalde öyleydi. Çok tanımıyordum zaten.
Ama 4'lü takılırlardı.
Can, Ufuk, Doruk ve Çınar.
Hepsinin maşaAllah'ı vardı.
Bütün kızlar neredeyse hep onların peşindeydi.
Bunu 1. günü görmüştüm.
Zaten onda sonra 1 hafta okulda yoktum.
Ben daha sınıftakileri tanıyamadan, bütün okul babamı biliyordu. Değişik.
Zil çaldığında, Sanem'le kantine indik.
Kahve alıp bir masaya oturduktan sonra, Ceyda geldi.
"Yerimizde oturuyorsunuz, kalkın."
"Canım, senin yerin burası değil, erkeklerin kucağına yürü sen." dememle suratı düşmüş ve grubunu alıp uzaklaşmışlardı.
İntikam düşünüyordu aklınca.
Kahveleri içip, biraz daha konuştuktan sonra yarın için buluşma ayarladık.
Sınıflara giderken, Çınar'ın sesini duydum.
"Ondan uzak durmalı."
"Canı yanacak anlamıyor."
"Onunla yakın olması sinirlerimi bozuyor."
"Ne kıskanması? Onun o duruma düşmesini istemiyorum."
Sadece bunları duyabilmiştim.Sapıklığa da başlamıştım.
Kimin hakkına konuşuyordu acaba?
'Senin hakkında tabii salak.' dedi iç sesim.
Neden benim hakkımda konuşsun ki?
'Seni düşünüyor işte. Anlasana.'
İç sesimi bir kenara bırakıp sınıfa girdim.
"Sanem, Kaan'la buluşmasam olmaz mı?"
'Hayır, tabii ki. Gitmelisin' bakışlarını gördüğümde hocaya dönerek dinlemeye başladım.
Aklımda sadece, Kaan'la baş başa kalsam ne olur sorusu vardı. Bu sorunun cevabını da okul çıkışı görecektim.
Dersler bitmişti, ve okul çıkışı.
Defterlerimi toplarken Kaan geldi, "Hadi, Asel Hanım" dedi.
" Bu acele de ne böyle?" diye sordum.
"Sana bir şey açıklayacağım."
"Peki, tamam. Hadi gidelim bakalım."
Kaan'ın arabasının önüne geldiğimizde, kapımı açtı.
Ona garip garip bakarak, "Bu da ne şimdi?"
"Bin hadi." dedi gülerek.
"Tamam, tamam. Biniyorum."
Beni bir cafeye getirdiğinde, ona döndüm.
"Sana anlatacaklarım var. İn hadi."
Ne anlatacaktı ki?
Bir masaya oturduğumuzda, ben kola söyledim o da latte.
"Hadi anlat. Dinliyorum."
"Geçen gördüm ki Çınar'la beraberdiniz. Sahil kenarında."
"Karşılaştık." dedim.
"Her neyse işte. Aramızın neden kötü olduğunu anlattı mı?" diye sorduğunda, kafamı olumlu bir şekilde salladım.
"Bu yüzden mi uzak davranıyorsun bana? Asel uzak davranma bana cidden ilk defa bu kadar canım yandı."
"Kaan, ne diyorsun?"
"Çınar sana her ne anlattıysa yanlış. O kızla beraber oldum, evet seviyordum. Ama babası bana para teklif edip, kızından uzak durmamı istedi. Ben ondan zorla da olsa vazgeçmeye çalıştım. Kız şu an psikologta her hafta onu görmeye gidiyorum."
"Adı neydi?" diye sorduğumda,
"Azra." dedi.
"Çınar'a anlattın mı olayı? "
"Anlatmayı denedim. Bahane üretiyorsun diyip uzak durdu hep benden."
"Hâlâ seviyorsun değil mi onu?"
"Çınar, kardeşim gibidir. Asla vazgeçmem ondan. Güvenim sonsuzdur."
"Bunu anlatmana sevindim." dedim gülerek.
O da güldü.
İçim rahatlamıştı cidden.
Çınar'ın anlattığı gibi değildi olay.