"Seni öpebilir miyim?" diye sorunca afallamıştım.
Şaşkınca Çınar'a baktım.
"Çın-" diyemeden sözümü kesti dudaklarıyla.
Yavaş yavaş öpüyordu. İlk öpücüğüm onundu.
Bende acemice karşılık verdim.
Belimden biraz kendine ittirerek ona yapışmamı sağladı.
Karşılık vermeme hafifçe güldü.
Dudaklarını ayırdığında,
"Sen.."
"Çok farklısın." dedi.
"Çınar, Kaan orada. Bakışları hiç hoş değil açıkçası."
Belimdeki ellerini biraz gevşetti.
Kaan'a doğru çevirdi bakışlarını. Sinirlenmişti. Kasılan çenesinden belliydi.
Elimi yavaşça yanağına doğru götürdüm.
Elimi koymamla irkildi ve bana döndü.
"Asel şimdi bir kenarda oturuyorsun. İçki falan içmek yok. Başkalarıyla dans etmek hiç yok."
"Ama da-"
"Birazdan geleceğim, Sanem'in yanında olacaksın. Ben bırakacağım seni eve."
Tam ağzına açmıştım ki, kollarımı indirip ellerini çekip gitmişti.
Ne olacaktı şimdi?
Sevgili mi olacaktık?
Ya da hiç konuşmayız bundan sonra.
Ellerimi yanaklarıma götürdüğümde, yanaklarım sıcaktı.
Allah'ım hayır, lütfen kızardığımı söylemeyin.
Ben her şeye utanmazdım. Ama bu çok farklıydı.
Çok farklı.
Garip hissesiyordum.
Sanem'in yanına gittiğimde gülüyordu.
"Ne var?" dedim gülerek.
Güldüğümün farkında bile değildim.
"Çınar'ı seviyorsun." dedi gülerek.
"İlk öpücüğümdü, yani bilemiyorum."
Belime koyulan kolla irkildim.
"Neyi bilemiyorsun?" dedi Çınar.
"Hiç. Hiç bir şey."
"Güzelim, söyle hadi."
Güzelim kelimesi...
Bunu ondan duymaya bayılıyordum.
"Ya Çınar, cidden yok bir şey." dedim ona dönerek.
"Bu gece benimlesin. Seni bir yere götüreceğim."
"Başka bir zaman götürsen?"
"Olmaz, bu gece."
"Çınar, lütfen. Annem'den zar zor izin alabildim zaten."
"Annen'le aranız düzeldi mi?"
"Ne?"
"Geçen sahilde annene karşı geliyordun"
"Evet öyleydi. Kendini fazla sal-. Bir dakika. Sahilde olduğumu nereden biliyorsun sen ya?"
Gülerek,
"Hiç, denk geldi." dedi.
"Bende yedim."
"Bu gece benimlesin. Benimle."
Benimle'nin üstüne basa basa söylemişti.
"Yarın söz olur bak. Ama bu gece olmaz. Yarın Pazar ve Annem daha uyumamıştır. Geç gidersem beni keser."
"Peki. Öyle olsun. Şimdi arabaya eve götüreceğim seni."
Sanem'e döndüğümde,
"Sen ne yapacaksın?"
"Ufuk'la beraber gideceğiz."
Kafamı olumlu bir şekilde sallayıp Çınar'ın yanına gittim.
Arabanın yanına gittiğimizde Çınar oturmuş beni bekliyordu.
İnsan kapımı açar Öküz!
Arabaya bindiğimde Çınar bana bakarak güldü.
"Ne gülüyorsun ya?"
"Sahile gidiyorum. Biraz orada oturacağız."
"Neden baş başa kalalım?"
"Bilmem, öyle istiyorum."
"Kaan'la baş başa kalmak korkunç geliyordu. Ama şimdi.."
"Benimle yalnız kalmaktan korktuğunu söyleme."
Kaşları çatılmış, çenesi kasılmaya başlamıştı.
"Söylemiyorum, tedirginim. Bu belli olmuyor mu Çınar?"
"Kaan'ın da amına koyayım. Seni benden soğutuyor. Onunla konuştun değil mi?"
"Hayır."
"Sikerim lan böyle işi!" sesini yükseltmişti.
Bu hâli beni korkutuyordu.
Çok fazla hemde.
"Sakin olur musun?" dedim sessizce.
"Ne sakinliği lan!" diyerek direksiyona yumruk attı.
"Asel, benden uzaklaşma." dedi sakin olmaya çalışır bir sesle.
"Çınar.."
Ne diyeceğimi bilmiyordum.
"Sana olan ilgimi görmüyor musun?"
Dediği şeyle şaşırmıştım.
"Bana böyle davranma."
"Nasıl?"
"Uzak kalma."
"Uzak kalmıyorum."
"Kalıyorsun."
"Kalmıyorum."
"Kalıyorsun."
"Hayır, kalm-"
Sözümü kesmişti yine.
Susturdu beni dudaklarıyla.
Geri çekilip,
"Susman için."