•18-/Tehdit

387 18 2
                                    

Okudum kelimeler vücuduma ani bir sinir dalgası yayılmasına sebep oldu. Okuduklarıma inanamıyordum.Yağız beni bas baya tehdit ediyordu.
Sinirden titreyen parmaklarımı ekranda dolaştırdım.
"Ne diyorsun sen Yağız?"

Yağızhan:
"İstediğimi yapmazsan sana iftira atarım."
Sinirden delirecek durumdaydım.Bu çocuk ne dediğini sanıyordu böyle.
"Kimse sana inanmaz."

Yağızhan:
"Emin misin?Bir düşün bakalım.Sana mı inanırlar yoksa bana mı?"

Yağız'a inanırlardı.Yağız okulda çok popülerdi.Ben ise ortalarda bir şeydim.Ezik değildim ama okulun olmazsa olmazlarıdan da değildim.
Yağız'ın sosyal medyaya yazacağı bir yazı benim hayatımı alt üst edebilirdi. Eğer onun çok tersine gidersem dediğini yapar ve hakkımda iftira atardı ve insanlar bana değil,Yağız'a inanırlardı.
"Ne istiyorsun?"

Yağızhan:
"Benimle savaşamayacağını anladın değil mi?"

Görmeyeceğini bilsemde gözlerimi devirdim.
"Uzatma.Ne istiyorsun söyle."

Yağızhan:
"Aa,çok ayıp.İnsan sevgilisini böyle tersler mi?"

Okuduğum cümleyle kan beynime sıçradı.Bu gerizekalı ne dediğini sanıyordu?Salak değildim,neyi kast ettiğini anlamıştım.Fakat anlamamayı dilerdim.

"Saçmalamayı kes.Böyle bir şey olmayacak."

Ne olursa olsun,hakkımda ne derse desin böyle bir şeyi kabul edemezdim. Ross bu haldeyken mümkün değildi. Ben,Ross o illetle savaşırken onun yanında olmalıydım.Saçma bir iftira için onu üzemezdim.

Yağızhan:
"Bak kızım,eğer dediğimi yapmazsan bir iftirayla kalmazsın haberin olsun. Emin ol daha kötüleri elimden gelir."

Endişe,korku,üzüntü,çaresizlik ve kararsızlık bedenimi esir almıştı.Kabul etmek ve etmemek arasında kalmıştım.
Eğer kabul edersem kötü şeyler olacaktı.Eğer kabul etmezsem daha da kötü şeyler olacaktı.

"Ne zaman bu kadar kötü oldun sen?"

Gözlerim doluyordu.Daha bir kaç gün önce aynı masada oturduğum insan bana neler söylüyordu.

Yağızhan:
"Kabul ediyor musun,etmiyor musun?"

"Ediyorum."
Bu kelimeyi yazdıktan sonra gözlerimi kapadım.Sanırım şu an her şeyi mahvetmiştim.

Yağızhan:
"Harika.O zaman derhal ayrıl Ross'dan ve Türkiye'ye dön."

Ağlamamak için kendimi niye sıkıyordum ki.Göz yaşlarımı serbest bıraktım.
Ross'un gözlerine bakarak asla ondan ayrılamazdım.En iyisi ona önemli bir işim olduğunu ve Türkiye'ye dönmem gerektiğini söylemekti.Yağız'ı ikna eder ve buraya geri dönerdim.Planım buydu fakat Yağız'ı ikna etmek pek kolay olmayabilirdi.
Ross'un numarasını bulup üzerine dokundum.İkinci çalışta açtı.
"Güzelim?"bana böyle seslenmesi beni gülümsetmişti.
"Nasılsın?"diye sordum konuya birden girmek yerine yavaş,yavaş söylemeye karar verdiğimde.
"İyiyim.Sen iyi misin?Sesin pek iyi gelmiyor."

Boğazımı temizledim."Evet,ben iyiyim ama buraya gelmen gerekiyor."
Ross onaylayıp telefonu kapattıktan sonra yarım bıraktığım diziyi kapattım ve bilgisayarı sehpanın üzerine kaldırdım.
Ross'dan dolaylı yolla ayrılacaktım. Yani ona ayrılalım demeyecektim ama bir süre ayrı kalalım falan filan diye zırvalayacaktım.Çünkü aynı anda iki kişiyle çıkamazdım.Bu Ross'a ihanet olurdu.
Zaten Yağız'ı tanıyamıyordum.Ne ara bu kadar kötü olmuştu.Ne ara böyle pislikçe tehdit etmeye başlamıştı insanları.
Aşk yaptırıyor,dedi içimden bir ses ama ben öyle olduğunu sanmıyordum.Beni tehdit ediyorsa ben sevgisine inanmıyordum.
On beş dakika sonra Ross geldiğinde ona sıkıca sarılıp kanepeye oturmasını işaret ettim.
"Sorun nedir?"dedi ben onun yanına otururken.
Ellerini ellerimin arasına aldım."Benim Türkiye'ye dönmem gerekiyor.Önemli bir işim çıktı."

"Bende geleyim,"dedi yerinde dik otururken."Olmaz Ross.Sen gelirsen aileme açıklama yapamam."
Yüzü asılırken,"Ne kadar sürecek?"diye sordu.

"Bilmiyorum bir kaç hafta."ellerimi ellerinden çekip gözlerimi kaçırdım. Bunları söylemek işkence gibiydi.

"Bir süre ayrı duralım Ross.Ben buraya dönünceye kadar."
Ross'a bakmaya cesaret edemiyordum. Parmaklarıyla yavaşça çenemi kavrayıp ona bakmamı sağladı.

"Beni artık sevmiyor musun?"ses tonu içimden bir şeyleri koparıp götürmüştü.
"Hayır,seni çok seviyorum.Sadece bir süre böyle olması gerekiyor.Ben buraya dönene kadar.Sonra yine beraber olacağız."
Ellerini çenemden çekti."Yani ayrılacağız."
Yanağını okşadım."Sadece kısa bir süre."
Yanağını okşadığım elimi alıp öptü. Kollarını belime doladığında bende kollarımı boynuna doladım."Seni seviyorum.Ben yokken kendine iyi bak."
Kollarımı yavaşça boynundan çektim."Bu kısa süreli bir ayrılık.Geri geleceğim.Hiç bir güç seni benden ayıramaz."
***
"Asya kızım Yağızhan arıyor!"annemin salondan bağırışını duyduğumda domatesleri dilimlemeyi bırakıp ellerimi yıkadım ve koşarcasına içeri geçtim.
Annemin elinden telefonu alıp yukarı çıkarken aramayı cevaplandırıp telefonu kulağıma götürdüm.
"Efendim?"
"Neredesin?"direk konuya girdiğinde gözlerimi devirdim.Öküz.İnsan bir nasıl olduğumu sorardı.
"Evdeyim."

"Ne zaman geldin?Niye haberim yok?"
Odama girip kapıyı kapatırken tekrar gözlerimi devirdim.
"Bir kaç saat önce geldiğim için olabilir mi?"

"Yarım saat içinde hazır ol,"deyip telefonu kapattığında tekrar ve tekrar gözlerimi devirip telefonu yatağa fırlattım.
Yağız'la bu gün ilk günümüzdü.Nasıl olacak bende bilmiyordum.
Dolabımın kapağını açıp içerisinden siyah şortumu ve sarı tişörtümü çıkardım.
Bunları giyip ayakkabılarımı da ayağıma geçirdikten sonra saçlarımı tarayıp parfüm sıktım.
Merdivenlerden ikişer,ikişer inerken bir yandan da telefonumu cebime koyuyordum.
Salonda televizyon izleyen annemin yanına gidip yanağını öptüm. "Annecim..."yalakalık sanatını konuşturma vaktiydi.
"Efendim?"dedi annem kumandayla kanalı değiştirirken.Efendinim tabii, demek istesemde sustum.Eğer para koparmak istiyorsam açık vermemeli ve yalakalığa tam gaz devam etmeliydim.
"Ya canım annecim,ben dışarı çıkıyorumda çok fakirim.Bana biraz harçlık verir misin?"
Annem göz ucuyla bana baktı. "Niye?" annem görmeden gözlerimi devirdim. "Anne söyledim ya."
Annem başını salladı."İyi,cüzdanım odada."sevinçle el çırpıp yukarı koştum.Nazikçe söyleyince annem hemen kabul ederdi.
Eğer 'anne bana para versene' yada 'Ama hep böyle yapıyorsunuz. Harçlıksız öleyim mi ben?"diye bağırsaydım annem,sen insan gibi konuşmayı öğrendikten sonra vereceğim para derdi.
Annemin cüzdanından biraz harçlık alıp aşağıya indim."Geç kalma!"diye arkamdan bağırdığında onayladığımı belirten mırıltılar çıkardım.
Evden çıktığım sırada telefonum çaldı. Kimin aradığını tahmin etmek zor değil.
Aramayı cevaplandırıp telefonu kulağıma götürdüm."Efendim Yağızhan?"
"Ben geldim,sizin evin önündeyim sen neredesin?"
Siteden çıktığımda karşıda beni bekleyen Yağız'ı gördüm.Telefonu kapattığımda yanıma geldi.
Beklemediğim bir anda bana sarıldığında içim bir tuhaf oldu. Eskiden böyle bir şey olsa mutluluktan havalara uçardım ama şimdi pek bir şey hissetmiyordum.
Kollarını belimden çekip elimi tuttu. Yine hiç bir şey hissetmedim. "Gidelim,"dedi gülümseyip.
Yağız'ın hızlı adımlarına ayak uydurmaya çalışırken konuştum. "Nereye?"
Yağız bana bakmadan cevap verdi."Bir şeyler içeriz diye düşündüm."
Bir kaç dakikalık yürüyüşün sonunda şirin bir kafeye geldik.Yağız ile birlikte cam kenarında tatlı bir masaya oturduk.
Yağız siparişleri verdikten sonra bana döndü."Nasılsın?"ona ters bir bakış attım."İyiyim."
Yağız gülümseyip bir şeyler anlatmaya başladığında onu dinlemiyordum. Onunla olmak beni geriyordu. Mutsuzdum.Bir şeyleri yoluma koymalıydım.İşler daha da kötüleşmeden her şeyi düzeltmeliydim.

Umudun Işığı isimli hikayeme bakarsanız sevinirim!
Not:Hikaye karakterleri hakkında kolaj yapamadım ama hikaye hakkında çalışma yapmak isteyen varsa bana ulaşsın.
Çalışmasını multimedyaya koyacağım.
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!Oylar ve yorumlar!

Bir Yaz Tatili HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin