Perşembe sabahı erkenden kalktık saat onda uçak kalkacaktı şuan saat 9.30'du ve arabayı park edecek bir yer bulamıyorduk "sana ilk gösterdiğim yere girmeliydin William"
"Evet ama orası havalimanı girişine çok uzak buralarda yer var diye düşünmüştüm"
William'ın koluna hafifçe vurdum "Bak orası kırmızı arabanın çıktığı yer"William direksiyonu kırdı ve tek hamlede arabayı park etti arabadan inerken "Ben harika bir şöförüm" dedi
Arkadan Bavullarımızı aldık ve havalimanına koştuk tam saat 9.54'de uçakdaydık büyük bir rahatlamayla koltuğuma yerleştim.
*****
Yaklaşık bir günlük yolculuktan sonra Türkiye görüş alanımıza girdi gece olduğu için çok daha güzel görünüyordu. Uçak İstanbul'a indi havalimanındayken Willim "Burası değişmiş hiç hatırladığım gibi değil""Ya da sen yaşlandın baba"dedi Cedrick
İstanbul sokaklarında dolaşırken Bell her gördüğü şeyi çekiyordu. Willim'ın yanın gelip
"Didim'e mi gideceğiz?" Diye sordum
"Evet,Didimde çok sevdiğimiz bir lokanta vardı yanılmıyorsam ve Neptarya oradaysa orada oturuyordur. Sence Neptarya gerçekten burda mıdır?""Eğer dediğiniz gibi o benim kardeşimse üç aşağı beş yukarı benim gibi düşünüyordur. Buna inanmaktan başka çaremiz yok"
Kesinlikle kardeşimin burada olmasını çok isterim. Burada değilse bile bir ipucu bırakmasını isterdim.
Zorda olsa Didime giden bir otobüs bulduk. Kaç saatlik yoldan gelmiştik bilmiyorum ama sonunda Didim'e vardık. Her ay geldikleri için bir yazlıkları varmış. Yazlığa vardığımızda William duygulandı ve hemen dışarı çıktı,peşinden gittim. Ellerini ceplerine koymuş denizi seyrediyordu. Yanına geldim "Hey,sen iyi misin?"
Derin bir nefes aldı "bilmiyorum,buraya çok sık gelirdik."Omzuna hafifçe vurdum "üzgünüm,keşke gelmeseydin"
"Gelmeseydim kalcak yer bulamazdınız. Bak üzgünüm Venüs biliyorum kendimi sana aşık ettim belki sen beni severken ben sana kardeşinle evlendiğimi söyledim. Biliyorum ben çok...""Aşalık mı,şerefsiz mi,pislik mi evet aynen öylesin ama kardeşime -hiç görmediğim kardeşime- gerçekten aşıksın bunu takdir ederim sorun değil ancak içerideki iki hatta üç çocuğa yaptıklarını asla affetmem."
Hafifçe gülümsedi "Biliyorum bende kendimi bunun için asla affetmiycem"
Kolunu tutup sıktım kısa bir sessizlikten sonra "Evet patron aramaya nerden başlıyoruz"
"Aşada güzel bir restorant var Neptarya'yla orada yemek yerdik hem orda yemek yer hemde orada çalışanlara sorarız yakın zamanda buralarda mıydı diye?"On dakikaya hazırdık ve yola çıktık araba kiralamamıştık ,Cedrick ilk defa geldiği için yürümek istiyormuş,arabada giderken etrafı yeterince inceleyemiyormuş. Tamam inceleyemiyorsun anlıyorumda ayaklarımın ağrısını kim ödeyecek. Bu gece ful koşturacaktık ama ben topuklu ayakkabı giymiştim hangi hakka hizmetse?
Restoranta oturduk,siparişlerimizi verdik. Yemekler gelince hemen patates kızartmasına saldırdım. Biri sırtıma hafifçe vurdu "Affedersiniz" patates kızartmasını ketcaptan kurtardım ve ağzıma attım "Buyrun" kız acayip hızlı bir şekilde İngilizce konuşuyordu "Şey daha yirmi dakika önce burdaydınızda sanırım restorantımızdan çok memnum kaldınız rica etsem şu formu doldurur musunuz?"
Ağzımdaki patatesi yutamıyordum herkes şaşkınlıkla öne eyilmiş,merakla kıza bakıyordu. Dolu ağzımla konuştum "Pardon anlamadım. Ben yirmi dakika önce mi burdaydım?"
"Şey evet, ama size yakından bakınca fark ettim sizden önce gelen kadın sizden daha daha açık saçlıydı ve gözleri zümrüt yeşiliydi sanırım"
Heyecanala ayağa fırladım William'da aynı şekilde. Kıza pörtlemiş gözlerle baktım "Tam olarak nereye gitti"
"Şey şuradaki sokaktan yürüdü ve gözden kayboldu"
William söze karıştı
"O sokak hediyelik eşya mağzalarına ve Apollon tapınağına çıkar"Ellerimi ceplerime soktum ve seksen dolar çıkarıp kıza verdim ve var gücümle sokağa daldım. Bellki çok hızlı koşmuştum ki anında hediyelik dükanların olduğu yere çıkmıştım. Önüme gelen ilk dükkandaki adama kendimi göstererek "bana benzeyen bir kızı gördünüz mü?"diye sordum adam görmedim der gibi ellerini salladı,bir yanındaki dükkandaki adama sordum oda Türkçe bir şeyler dedi sanırım İngilizce bilmiyordu.
Yanıma William geldi ve beni göstererek Türkçe "Bu kıza benzeyen bir kız gördünüz mü?" diye sordu sanırım. Arkamı döndüm ve Apollon Tapınağı tüm gösterişliliğiyle önümde duruyordu ve...Bir kız,gerçekten bir kız vardı. Uçuş uçuş beyaz bir elbise giymişti ve uzun saçları rüzgarda dalgalanıyordu. Bu o olabir miydi? Bu Neptarya mıydı?
Hiç düşünmeden tapınağın girişine koştum ama biletçi adam beni durdurup bilet almamı söylüyordu bende adamı itip tapınağa girdim. Neptarya yavaşça tapınağın etrafında yürüyordu arkasından bağırdım "Neptarya! Neptarya!" Beni duydu ve arkasını döndü o dönünce bende koşmayı bıraktım. Tanrım, gözleri gerçek olamayacak kadar güzel ve yeşildi ve bana tıpa tıp benziyordu. Kısık sesle "Venüs" dedi bir adım yaklaştım.
Yanıma birisi geldi Neptarya ona bakınca gözleri yaşardı ve yine sessizce "Cedric. Bell" dedi. Cedrick ağlamak üzereydi Bell zaten salya sümük ağlıyordu. Neptarya tekrar bana baktı gözlerinden iki damla yaş döküldü bu sefer bağırırcasına "Venüs!" dedi ve bana doğru koşmaya başladı bende kollarım açıkta beklemeye başladım derken Neptarya yolun yarısında durdu ve şaşkınlıkla bir kaç adım geriledi kısık sesle "William" dedi.
William önüme geçti "Merhaba Neptarya" dedi Neptarya uzaylıca bağırarak "Taprak kayrin!" ve koşmaya başladı William arkasından gitti onu kolundan yakaladı bir şeyler söyledi ama anlayamıyordum, Neptarya ona bağırıyordu ve William'ı itip duruyordu sonunda Neptarya William'a kısık sesle bir şey söyledi sonra elini kaldırdı. Bell ve Cedrick sanki onları bir mıtlatıs çekiyormuş gibi Neptarya'ya ilerlediler, Neptarya onları tutunca William'a son bir şey söyledi ve bir hava akımıyla William'ı duvara fırlattı.
Daha ne olduğunu anlayamadan Neptarya'nın yanındaydım bana "Benimle gel oraya" diyerek Marsı gösterdi ona şaşkınlıkla baktım "Marsa mı? Üzgünüm,uzaylı olan sensin. Orada yaşayabileceğimi sanmıyorum. Kardeşim"
Neptarya gülümsedi ve alt dudağını ısırdı "O zaman bizde Dünya sınırlarında yaşarız. Kardeşim"
Birden kör edici mavi ışık her yana yayıldı ve Neptarya'nın zümrüt yeşili gözlerinin yeşili daha çok yayıldı gözlerine.