Emre biraz dinlenmem gerektiğinden bahsedip duruyordu. Kabul ettim. Çünkü biraz uyumak bana cidden iyi gelicekti.
" Sen istersen gidebilirsin. " dedim normale dönmüş sesimle .
" Hayır sen uyumana bak. Ben hep yanındayım meleğim. " dedi o nazik ses tonuyla.Gözlerim usulca kapanırken Emre mırıldanmaya başladı. Sesi o kadar güzeldi ki tüm pop starları geride bırakırdı. Evet benimde sesim güzeldi ancak bu kadar değildi.
Yum usulca gözlerini
Uzat üşümüş ellerini
Sakla o mahsum yüreğini
Zaman gibi sesiz uyu
Bu dünya dibsiz bir kuyuŞarkı güzeldi. Aslında hep ruhsuz bir şarkı olduğunu düşünürdüm.
Pamuktan kalbin solmadan
Hayat yüzüne vurmadan
Uyu yavrum uyu
Bu dünya dipsiz bir kuyu
Uyu melek yüzlüm uyu
Bu dünya dipsiz bir kuyuŞarkı onun sesinde hayat bulmuştu resmen. Bu tarz şarkı yada ninni vari şeylerden nefret ederdim. Çünkü yatmadan önce birinin benim çabuk uyumam için söyleyeceği şey bu olamazdı. Yani bi kere bu ninnilerin sözleri saçmaydı.
Yum usulca gözlerini
Uzat üsümüs ellerini
Sakla o mahsum yüregini
Zaman gibi sesiz uyu
Bu dünya dibsiz bir kuyuAma tüm bu söylediklerim onun sesiyle karışıp gitmişti. Artık saçma gelmiyordu. Uykuya dalmam için yer hazırlayan sesini duyamadığım an kafamda bir el hissettim.
Ben uyurken duymazdım. Sadece hissederdim. Zaten bu yüzdende üstüme su dökülerek uyandırılırdım.
Şimdi yorganımın altında sıcacık , duymasamda o güzel sesin söylediği şarkı , saçlarımda gezinen el.
Uyanmamla yanımda sızıp kalmış Emre'yi görmem bir oldu. Çok masumca uyuyordu. Dudakları büzülmüştü, kaşları buna karşılık serbest ve yayvandı.
Bir kaç dakika onu izledim öylece. Dikkatimi telefondan gelen mesaj sesi bölmüştü.
Kimden:KUZUM(Su)
İyi misin? Eğer iyiysen bize gelir misin? Sana çok ihtiyacım var.
Bu aralar Su'yu çok ihmal etmiştim. Ve şimdi bana ihtiyacı vardı. İyiydim ama iyi olmasamda geede giderdim.
Kime:KUZUM(Su)
Tabiki. Hemen geliyorum.
Emre'yi sarsmadan kalkmak içün yaptığım ilk hamlede yarı açık gözleriyle anlamazca bana baktı.
"Su. Su'yun yanına gidiyorum. Bana ihtiyacı var. " dedikten sonra kafasını salladı ve oda yataktan kalkmak için girişimde bulundu.
O odadan çıkıp gidince ıslak kıyafetlerimi - hala kurumamış olmaları saçmaydı- değiştirdim.
Pantolonumu giyerken yaptığım hareket canımı yakmıştı. Tabi ya. Bileklerim. Yaptığım ters hareketle yara çok acımıştı.Bileklerimde havluları görmemle gülmem bir oldu. Neyse. Pansuman yapmak için banyoya gittim. Duşakabin, yerler, çamaşır makinası hepsinin üzerinde benim kanım vardı. Yaptığım saçma hatanın izleri. Annemlerin görmemesini isteyerek bir ıslak mendille sildim o hatamın izlerini.
Hatamın geçici ıslak mendille geçerken kalıcı izini bileğimden nasıl çıkaracaktım?
Baticonu büyük bir pamuğun üstüne döktüm. Önce sol bileğime bastırdım. O yanma hissi beni mahvederken aynada Emre'nin yansımasına baktım. Ecza dolabında birşeyler arıyordu. Büyük ihtimalle sargı beziydi aradığı şey.
Elinde sargı beziyle yanıma geldi. Sargı bezini musluğun yanındaki tezgaha bıraktıktan sonra benimkinden daha büyük bir pamuk kopardı. Beyaz pamuk saniyeler sonra kahverengi ve tonlarıyla kaplandı. Ve kahverengi bileğimle buluştu. Sol bileğimde pamuğu tutmamı söyleyerek sargı bezini eline aldı. Bileğime sıkıca sarmaya başladı. Adını bilmediğim birşeyle sargı bezini tuttururken bende onun ki kadar büyük bir pamuğu baticonla buluşturdum.
O bileğime pansiyon yaparken yüzüne odaklandım. Pamuğu her bastırışında yüzü buruşuyordu. O avıdığını hissederken ben baticona karşı hissizleşmiştim.
Bileğimi tekrar sargı beziyle sardığında teşekkür etmek için küçük bir buse kondurdum dudağının tam kenarına.
Beraber evden çıktık. O sola ben sağa giderken dönüp dönüp birbirimize bakıyorduk. O endişeliydi bense buna karşın mutluydum. Çünkü ailem dışında benim için endişelenen kimse olmamıştı.
Otobüs durağına vardığımda Bora'yla karşılaştım.
" Selam " dedi mutlu görünmeye çalışan sesiyle. Ama ben onun kadar mutlu değildim o an. Onu görmemle hissizleşen suratım somurtarak bir cevap verdi; "Selam "
" Bunu bana yapma artık Duru! " diye çıkıştı."Neyi yapmayayım? Ve bana emir verme." Diye terslegi verdim bende onu.
"Bir kaç saat önce ölümden döndün. Mutluydun ama beni görünce yüzün düştü. Lütfen yapma. Her geçen gün kahroluyorum farkında değil misin? Yaptığım hatanın farkındayım. Ama neden saan seni sevmediğimi söyledim bilmiyorum. Ama ben sana deliler gibi aşığım. Sana onları Söyledikten sonra üzüleceğinin farkına vardım. Seni düşünmekten günlerce evden çıkma- " lafını yarıda böldüm. Gelen otobüse kartı okuttuktan sonra ilk boş yere oturdum. Hemen yanıma geldi.
"Bak dediklerimi düzeltmeye çalıştım ama sen anlamadın. O gün yani Emre'nin sana çıkma teklifi ettiği gün ben Çağla ile konuşmuştum yanında o Emre meraklısı kızda vardı. Emre'nin dedikleri aslında benim laflarımdı. İnanmazsan Çağla'ya sorbilirsin. Sonra büyük ihtimalle kız gitti Emre'ye yetiştirdi. Emre'de benimle arasındaki savaşı kazanmak için seni kullandı. Benim için en değerli insan olan seni. "
Beynimde söylediği şeyler yankılanırken doğru olup olamayacağını düşündüm. Dığru olma olasılığı yüksekti. Çağlayı öne sürmüştü. Ve Çağla bana yalan söylemezdi.
" O gün yani Emre'nin sana çıkma teklifi ettiği gün ben Çağla ile konuşmuştum yanında o Emre meraklısı kızda vardı. Emre'nin dedikleri aslında benim laflarımdı. İnanmazsan Çağla'ya sorbilirsin. Sonra büyük ihtimalle kız gitti Emre'ye yetiştirdi. Emre'de benimle arasındaki savaşı kazanmak için seni kullandı. Benim için en değerli insan olan seni."
Aklım almıyordu. Ne diyiceğimi bilmeden " İnanmıyorum sana " çıkıverdi ağzımdan.
Otobüs hareket ederken ayağa kalktı ve tam ortasına geçti; " Herkes bana bakabilir mi? Şimdi aranızdan biri var ki çok iyi biliyor kendini." Dedi ve bana bit bakış attı.
Devam etti; " Bana inanmıyormuş. Bende sizlerin önünde tekrar ilan etmek istedim belki inanır diye. -duraksadı, sesini düzeltti- Duru ben sana deliler gibi aşığım. Sen o adamla beraberken mutlusun diye bende mutluyum. Ve o gün sen o adamların eline düştün ya. Ya seni kurtaramazsam dedim. Beni öldürselerde umrumda değildi o an. Umrumda olan tek şey sendin. Ama şimdi bana inanmıyorsun. Lütfen dediklerim için affet beni. " tüm gözler bana dönmüştü. Dedikleri cidden doğruysa onu affetmeliydim. " Gel buraya. " dedim birden. Bu aralar ağzım beneçden bağımsızdı.
Alkış sesleri yükselirken yanıma geldi. Ama otobüs durdu. Biz tam sarılmıştık ki biri başımızda hızlı hızlı solumaya başladı. Önce camdan baktım. Iniceğim durağa bir durak vardı. Sonra sola çevirdim kafamı ve pat. Otobüs şöförü.
" Lan burası aşkınızı ilan etme yerimi? Anladık aşıksınızda otovüste aşk mı ilan edilir lan? İnin arabamdan!! "Şöför gittikçe sinirli bakıyordu. Bora elimden tutarak çekiştirmeye başladı. Koşa koşa indik otobüsten. Otobüs hareket eder etmez arkasından dil çıkarttık.
Elimi tuttu ve; " Nereye? " diye sordu. " Su'ya" dedim kısaca. " Ciddi olamazsın bakışı attı"
" Ya ne var yürümek istemedim hem kötümü oldu. Komik bi anımız oldu" dedim gülerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECEMİN GÜNEŞİ
ЧиклитEğer birini sevecekseniz içinizde usulca sevin. Lakin duygular dışarı çıktığında hırçınlaşabilir... Güneş Söndü, Karakter Karanlıktan Korktu... " Caaaan!!"