Evettttt ben geldimmm :D Biliyorum geciktim. Kusura bakmayın. Evde olmadığımdan dolayı bölüm gelmedi ama şimdi tekrar tüm hızıyla yeni bölümler gelmeye başlayacak. Bilen bilir elimden geldiğince her gün yeni bölüm atmaya çalışıyorum atamazsam da iki günde bir mutlaka atıyorum. Sizde oylarını ve yorumlarınızı esirgemezseniz ben gaza gelirim ve mutlu olurum tabi ki :D Oy veren ve yorum yapan tatlışlarıma ve bütün okuyan bebeklerime teşekkür ederim. 1K ne zaman olucaz merak ediyorum :D Okumaya devam edin sizleri seviyorum :* Okuduğunuz için teşekkürler hadi yeni bölüme geçin :D :* ;)
Meriç'in tüm ağırlığı üzerime düşerken bu kadar fit bir çocuğun nasıl bu kadar ağır olabildiğini merak ettim. Sakalları boynuma çarparken huylanıyordum. Ellerimi yüzüne koyup kaldırdım ve Meriç'e baktım "Meriç!" Dedim sinirle cırlarken. Hiç bir tepki vermezken bedeni geriye yalpalayıp yere yığılacakken onu zorlukla tutup kafasını tekrar omzuna bıraktım. Elimi pantolonunun cebine sokup arabanın anahtarlarını aldım ve kapıları açtım. Sol kolumu Meriç'in beline sıkıca dolayıp sağ kolumu yana doğru uzatıp arka kapıyı açtım. Meriç'i açık kapıdan içeri sokmaya çalışırken kafasını çarpınca gülmeden edemedim. Oh olsun!
Arka koltuğa uzanırken yarısı dışarıda kalmıştı. Sırık! Arabanın etrafından dolaşıp diğer kapıya gittim ve kapıyı açıp sızan Meriç'e uzandım. Koltuk altlarından tutup kendime çektim. Yani çekmeye çalıştım "Öh ayı! Neyle besliyorlar ya seni! Nasıl bu kadar fitken çamış gibi ağır oluyorsun?!" Diye söyledim. Biraz da olsa onu kendime çekebilmiştim. Kapıyı kapatıp diğer tarafa geçtim yine. Bacaklarını da içeri koyup kapıyı kapattım ve ön koltuğa oturup bu kez kendi kapımı kapattım. Üşümüştüm. Arkama dönüm Meriç'e baktım sinirle "Şimdi gay biri bulup senin ırzına geçittirtmek vardı ama gay birini tanımıyorum malesef!" Kendi kendime güldüm.
Aklıma bana iltifat ettiği gelirken dudaklarım istemsizce yukarı kıvrıldı "Sen de yakışıklısın kabul" dedim yüzünü incelerken. "Umarım 9 olmadan uyanırsın Meriç. Yoksa seni burada bırakıp taciyle eve gideceğim" sırıttım. İçimdeki ona dokunma isteği , sızmış olduğu için artarken bedenimi ele geçirdi. Ona uzanıp yanağına dokundum. Sakalları elimi gıdıklamıştı. Telefonu çalınca irkildim ve elimi çektim hemen. Baş parmağımı üst dişlerime bastırıp kafamı geriye attım. Eğilip telefonunu çıkardım cebinden. Ekrandaki "Mert" yazısıyla açmak da bir sakınca bulmadım. Ona gelip bizi almasını da söyleyebilirdim hem. Aramayı cevapladım "Yemek nasıl gidiyor?" Dedi Mert direk konuya girerek. Kaşlarımı kaldırdım. Mert'e yemeğe gideceğimizi söylemiş miydi yani? Tamam bende Ceyda'ya söylemiştim ama Meriç'in Mert'e söyleyeceğini düşünmemiştim. "Mert, benim" saçma olsa da anlamıştı "Melis?" Sesi şaşırdığını belli ediyordu. "Evet benim" güldü "Meriç nerede?" Meriç'e baktım ve güldüm onunla dalga geçecek ve burnundan getirecektim "Sızdı ve şuan arabasının arka koltuğunda. Mahsur kaldım burada" dediğimde güldü yine "Tamam geliyorum. Kurtaracağım seni" gülümseyip kafamı salladım "Tamam" deyip telefonu kapattım. Kilitlenen ekrana bakarken tabi ki 'Şifresi ne acaba?' Diye düşünecek değildim. Sonuçta çocuğun Iphone 6 Plus'ı vardı. Parmakları ne işe yarıyor değil mi? Sağ elini tutup işaret parmağını bastığımda ekran aydınlandı. Zaferle sırıttım. Yine zehir gibiydim.
Hemen galerisine girdim. En son çekildiği fotoğrafı görünce kalp krizi geçiriyordum. Meriç insan mıydı? Yine üzerinde tişört yoktu ve elini sokak dövüşleri gibi sarıp yumruk yapmış ve çenesine dayamıştı. Karı kasları yoktu ama belli oluyordu ve göğüs kası vardı çocukta. Bu ne yakışıklılık vicdansız!
Aklıma instagram da paylaşmış olabileceği gelince hızla galeriden çıkıp instagrama girdim. Paylaştı resimlerde görmeyince gülümsedim "Aferin" dedim kendi kendime. Hesabından çıkıp galerisine girdim tekrar. Umarım Mert'in gelmesi uzun sürerdi. Fotoğraflarda kabaca göz gezdirirken topluca çekilmiş bir fotoğraf dikkatimi çekti ve açtım. 10 kişilerdi. Evet üşenmedim saydım ne olmuş? Meriç şirince sırıtırken arkasında tanıdık gülümsemesiyle Mete vardı. Gözlerim direk Mehmet ve Mert'i arasa da yoklardı. Diğer 8 kişiyi tanımıyordum. Fotoğraftakilerin çoğu erkek olsa da 4'ü kızdı. Meriç'e baktım "Umarım bunlardan biriyle yatmamışsındır Meriç" deyip ekrana geri döndüm. Raybanlı zilyonuncu resmi görünce "Raybanın var anladık" dedim isyankarca. "Bir benim yok ya raybanım. Adalet mi bu?!" Kendi kendime hayıflanırken raybanım olsa da Meriç'e yakıştığı kadar bana yakışmayacağı gerçeği yüzüme tokat gibi inmişti. Kendime kızdım. Niye büyütüyordum ki onu gözümde. O kimmiş? Meriç Keskin canım. Şu kaslı ve yakışıklı olan. İç sesime isteksizce hak verdim. Haklıydı kız.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Veliaht
Teen FictionAslında ben hayatımda en çok sevilmek değil sevmek istemiştim. Çok sevmek istemiştim. Böyle dolu dolu kocaman. Her sabah işkence gibi gelen okul sabahlarımın bir gün çekilebilir hatta halatla çekilir hale gelebileceği uçsuz bucaksız hayalimin uçurum...