Safir -10- Yılan

144 50 1
                                    

Kafamı kitaptan kaldırıp "Artık bir şeyler yesek olmaz mı?" diye bağırdım. Etrafa dağılan arkadaşlarıma göz gezdirdiğimde hiçbirinin benimle aynı fikirde olmadığını gördüm. Tanrım! "Birazcık yeseydik bari, azıcık?"

Kafama fırlatılan kitapla "Ahh!" diye bağırdım. Ardından "Sus artık Lucia!" diye bağıran Afrodit'in sesini duydum. Göz devirip kitaba geri döndüm.

Evrenin dengesi
Olacak geleceği
Öldürülemeyenin geleceği gibi
Olacak hissettiği

Bir kehanet daha. Geçmişte yapılmış ve ne demek istediği anlaşıldıktan sonra diğer işi biten ve bir köşede çürümesi için yazılan diğer kehanetler gibi o da buradaydı. Harika.

Sabah uyandığımız gibi (Tabiki en son ben uyanmıştım, Azarath ve muhteşem soğuk suyu sayesinde, günlük rutinimiz çünkü. Olmazsa olmaz.) araştırma yapmamız gerektiğini söylemiştik. Bu fikir benden çıkmıştı ama şimdi herkes kendisini elindeki kitaplara yada internetten bulduğu şeylere o kadar kaptırmıştı ki yemek düşündükleri son şeydi. Bende elimdeki kitabı çözmeye çalışıyordum. İçinde Kandelya'ya dair bir şey arıyorduk. Sonuçta Kandelya sadece Okuyucu'nun okuyabildiği bir kehanet kitabıydı.

Hepimiz kitapları paylaşmıştık. 8 kişi için 11'er kitap. Endre gitmek zorunda olduğu için ona vereceğimiz 10 kitabı kendi aramızda paylaşmıştık, ona sadece 2 tanesi kalmıştı. Şanslı pislik.

Odada dağılmış arkadaşlarıma baktım. Aaron sırtını bilgisayar masasına dayamış elindeki kitapla ilgileniyordu. Afrodit'in sırtı yerde ayakları duvarda ters bir şekilde duruyordu. Caitlin koltukta bağdaş kurup elindeki deftere gömülmüştü. O el yazmalarını okuyordu. Milena kitaplığa başını dayamıştı. Lance kapı eşiğinin bir tarafına sırtını dayamış diğer tarafına ayaklarını uzatmıştı. Rodos ve Azarath orada yazanların bir çoğunu zaten biliyordu bu yüzden internetten araştırma yapıyorlardı. Rodos'un daha önce hacker olduğunu öğrenmiştik, bu yüzden Kharan ona çok farklı bir bilgisayar vermişti. Polis merkezlerindeki federal bilgisayarlar gibiydi.

Bende sandalyeye oturmuştum ve ayaklarımı masaya uzatmıştım. Ancak artık gerçekten acıkmıştım. Dün arkadaşlarımla bulustuğum için zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştım ve tek öğün yemiştim. Şimdi yine yemezsem, zayıflıktan yok olacaktım.

"Tamam, yeter artık! Fikir benden çıktı ama gerçekten açım! Ya benimle yemek yersiniz yada Lucia ve Azarath'dan ödünç aldığı soğuk suyu yersiniz!"

Azarath bana asker selamı yaptığında gülümsedim. Lance yerinden kalktı ve parmaklarını kütletti. Arkasındaki yastığı alıp Afrodit'e fırlattı. Hâla dalaşıyorlardı.

Afrodit kalktı ve Milena'yı kaldırdı. Caitlin de onlarla birlikte kalkınca Aaron, Rodos ve Azarath'ın omuzlarına vurup onları da kaldırdı. Sonuç olarak görevimi tamamlamıştım. Yemek salonuna giderken Azarath "Oraya gidemezsin!" dedi.

"Neden?"

"Sadece belirli zamanlarda yemek olur. Kahvaltı, öğle ve akşam yemeği. Onun haricinde küçük salona gidip kendin yapman gerekir."

"E gidelim madem." hepimiz Azarath'ı takip ederek küçük salona gittik. Küçük salon gerçekten küçüktü. Bir köşede televizyon (bir duvarı kaplıyordu) koltuklar ve minderler vardı. Diğer köşede ise amerikan mutfak. Erkekler kendilerini direk koltuklara attılar ve televizyonla ilgilenmeye başladılar. Biz kızlar birbirimize bakarken Lance "Kızlar, yemekler ellerinizden öper." dedi.

"O zaman biz yemek yapalım." Afrodit'e şok olmuş gözlerle baktık. Bunu o söylemiş olamazdı herhalde?

Tabiki o söylemişti, hatta Lance arkasına döndüğünde bize şeytani bir biçimde göz kırpmıştı. Bir planı olduğunu anlayınca kıkırdayarak mutfağa gittik. Afrodit ana yemekle ilgilenirken, Caitlin çorbayı hazırlıyordu. Bu sırada ben salatayı yapıyordum. Milena ise masayı hazırlıyor, arada sırada da Afrodit'e yardım ediyordu.

SAFİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin