Günlük rutin. Azarth. Su. Kalkma. Kalkmak mı! Şu an olmaz!
"Hadi Lucia! Bırak şu yorganı! Hepinizi uyandırdım ama bir tek sen bozuk atıyorsun!" yorganı üzerimden çekmeye çalışıyordu ama bacaklarımın arasındaki sıcaklık bunu yapmaması için bütün beynime alarm veriyordu.
"Bozuk atmak ne demek ya! Ayrıca bırakmıyorum, çıkarsan bırakırım!"
"Ben çıkarsam yeniden uyuyacaksın biliyorum!"
"Söz veriyorum uyumayacağım. Lütfen!" Yalan! Tabiki uyuyacaktım. Bütün gece hissettiğim duyguların kime ait olduğunu ve Kandelya'yla iligili 'Gece ve gündüzün birleştiği yer'i düşündüm. Bu yüzden uyuyamadım. Ancak öncelikli sorunum erken gelen regl dönemimdi.
"Uyursun sen." o an sadece Azarath'ın odamdan çıkmasını istedim. Kendi telaşım ve sinirimle ona baktım. Isınan avuç içlerimi hissettim. "Azarath. Lütfen. Çık." Azarath bana anlamadığı matematik sorularına bakan öğrenci gibi baktı. Sonra bir anda sinek ısırmış gibi elini göğsüne götürdü ve yorganı bıraktı. Yavaş adımlarla kapıdan çıktı ve arkasından kapattı.
Tanrım! Bu da neydi böyle?
Şaşkınlıkla yorganı üzerimden attım ve ayaklandım. Ancak kasıklarımdan karnıma süzülen sızıyla yeniden oturdum. Bir kaç gün daha vardı gelmesine, neden erken gelmişti ki! Yataktan fırladım ve kendimi banyoya kapattım. Bu dönemlerde hep daha hassas oluyordum. Her şeyi daha yoğun hissediyordum. Bazen dokunsalar ağlayacak gibi oluyordum. Banyoyu karıştırdım ve işime yarayacak şeyleri bulduktan sonra duş aldım.
Banyodan çıktıktan sonra diğerlerini aramaya koyuldum. Nerede olabilirlerdi ki? Odaklandım ve düşündüm. Yemek salonu, küçük salon, bahçe, aklıma neresi gelirse baktım. Yarım saat boyunca oradan oraya koşturdum. En sonunda bir duvarın dibine çöktüm ve ağrıyan karnıma söz geçirmeye çalıştım. Gittikçe gözlerim kararıyordu ve başım çatlayacak gibiydi.
Dizlerimi kendime çektim ve başımı geriye atıp gözlerimi kapadım. Dün hissettiğim ama bana ait olmayan hisleri düşündüm. Başkasının hislerini mi hissetmiştim? Neydi bu böyle?
Aklıma gelen fikirle gözlerimi aniden açtım. Yeniden yapabilir miydim?
Gözlerimi sımsıkı yumdum. Kaşlarımın çatıldığını hissediyordum. Ellerimi yumruk yapıp sıktım. Arkadaşlarıma odaklandım. Yürüdüğümü ve onlara doğru gittiğimi hayal ettim.
Göğsümde oluşan sıcaklık yavaş yavaş bütün bedenimi kaplarken kendimi odaklayabilmek için tırnaklarımı avuçlarıma geçirdim. O kadar sert bastırıyordum ki kanadığına yemin edebilirdim.
Bir anda kendimi kuş gibi hafiflemiş hissettim. Avuçlarımın acısı ve bedenimin ısısı geçmişti. Yavaşça tek gözümü araladım ancak pek bir şey göremeyince diğerini de açtım.
Her yer mordu. Mor ve morun tonlarında gördüğüm bu yeri tanıyordum. Bir adım attım, yürüyordum ancak bacaklarımı hissetmiyordum. Koridorda yürüdüm ve ışığa doğru gittim. Ben yaklaştıkça o uzaklaşıyormuş gibiydi. Adımlarımı hızlandırdım, en sonunda koşmaya başladım. Işığa yaklaşıyordum! Bütün gücümle koşmaya başladım. Yorulduğumu hissediyordum ama bedenimi hissetmiyordum. Hızla koşmaya devam ettim ve en sonunda ışığa ulaşıp sanki kaçacakmış gibi oraya zıpladım. O kadar yükseğe zıplamıştım ki yere çakılacaktım! Ellerimi yüzüme siper ettim ve yere düşmeyi bekledim. Bana sonsuz gibi gelen süre boyunca bekledim ama hâla yere düşmüyordum. Ellerimi yüzümden çektim ve gözlerimi açıp etrafa baktım. Bahçedeydim. Okulun bahçesinde! Ancak tek bir sorun vardı. Yukarıdaydım! Uçuyordum! Bedenimi hâla hissetmiyordum ve hâla her yer mordu! Aşağıya baktım. İşte! Arkadaşlarım oradaydı! Azarath bana verilen ders programlarından dağıtıyordu ve Endre onlara sınıflarının ne tarafta olduğunu gösteriyordu. Milena kendini kontrol edemediği için hâla revirdeydi. Onlara seslendim ama beni duymamış gibi konuşmalarına devam ettiler. Yanlarına inmeye çalıştı ama nasıl yapacağımı bilmiyordum. Koşmaya çalıştım ancak çırpınmaktan başka bir şey yapamıyordum. Ellerimi sıktım. Bunu görebiliyordum ama hissetmiyordum. Aklıma gelen fikirle durdum. Hiçbir şey hissetmiyorsam acıyı da hissetmezdim. Aklıma gelen düşünceyle kendimi yere bıraktım. Evet, aşağı düşüyordum! Tahmin ettiğim gibi yere düştüğümde hicbir şey hissetmedim. Arkadaşlarımın yanına gittim. "Hey! Bana bakın! Beni duymuyordu musunuz?" Afrodit aslında sarı olan ama benim mor gördüğüm saçlarını savurdu ve okula girdi. Diğerlerine döndüm "Beni dinleyin! Eğer bu bir şakaysa, hiç komik değil!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAFİR
Fantasy"Kaçtık, kaçırıldık, yakalandık, öldürüldük, öldürdük, bıçaklandık, kör olduk, savaştık, güçlerimizi kullandık, devrim yaptık. Ama bütün bunlar içinde doğru yaptığım tek şey sana aşık olmaktı Endre Morai." ------------------------- Lucia ve arkadaşl...