Başkan oturduğu büyük masadaki yüzlere baktı.
"İnsanlar maymunlardan gelir. Dünyaya gök taşı çarptığı sırada mutasyona uğramıştır." deyip yerine oturan çok bilmiş adam kollarını önünde kavuşturduğunda karşısındaki adam "Hiçbir varlık o kadar büyük bir mutasyona uğrayamaz. İnsanlar insanlardan gelir." deyip başını iki yana salladı.
Başkan ise sadece olacakları düşünüyordu. Bu mutasyon nelere yol açabilirdi? Daha öncesinde mavi ve yeşil gözün mutasyon sonucu oluştuğu biliniyordu. Ancak insanların, bahsettikleri kadar büyük bir mutasyon geçirmeleri onlara neler yapardı bilinmezdi.
3. Dünya savaşı tüm şiddetiyle devam ederken onlar düşmanlarını yok etmeyi düşünüyorlardı. Başkan hariç. O sadece bir emir eriydi. Konsey karar verir, başkan duyururdu.
Düşmanları yok etmenin en kolay yolunun bir nükleer bombadan geçtiğini düşündüler. Ancak istedikleri onları zihinsel olarak yok etmekti. Bedenleri lazımdı. Düşünemeyen, üretken olmayan, robot insanlar üretmekti. İstedikleri gibi yetenekleri, özellikleri olmalıydı ki bütün insanlar topluluğa (ve konseye) hizmet edebilsinler.
Mutasyonun amacı belliydi. Ancak insanlar eğer maymunlardan geliyorsa, bu kadar büyük bir mutasyon onları eski hallerine döndürebilirdi. Eğer insanlardan geliyorsa (ki bu ortaya dini inançlardaki Adem ve Havva olayıyla açıklanırdı ve bu konsey için iyi değildi, bu yüzden din yok edilmeliydi) mutasyon köklü değişikliklere yol açabilirdi.
Konsey tartışırken başkan onlar arasındaki elektriği ve öfkeyi hissetti. Bu sadece şimdilik olan bir öfkeydi, daha sonrasında büyük bir yıkım olabilirdi. Başkan diğer insanları hissetmek istedi. Savaş bütün şiddetiyle devam ederken insanların nasıl hissettiğini bilmek istedi. Gözlerini kapattı, ellerini şakaklarına gelecek olan ani baskıyı önlemek için bastırdı. Düşündü. Aç çocukları, savaşan adamları, akrabası ölenleri. Hepsini hissetti. Evet, o farklıydı ve kendisi gibi farklı olanları hissedebiliyordu. Konseyin öfkesini, çocukların üzüntüsünü, insanların çaresizliğini, hepsini hissetti. Kendisi gibi hissedebilen birileri var mıydı bilmiyordu. Ancak hepsi farklıydı. Bazıları görünmez oluyor, bazıları bilgisayar sistemlerini zihniyle kontrol edebiliyordu. Farklı oldukları için dışlanıyorlardı, bu yüzden güçleri onları boğuyordu. Işığı kontrol etmeye çalışırken kör olan çocuk gibi.
Savaşın o ve onun gibilere yapabileceklerini düşündü. Mutasyon onları farklı etkileyecekti. İnsanın zihin yapısıyla ilgili bir mutasyonun onlara yapamayacağı şey yoktu. Kurtulmaları gerekiyordu. Konsey bilmeden. Çok uzaklara gitmelilerdi.
Başkan çözümü bulduğunda anında içinde bir güneş doğdu. Gideceklerdi. Farklı olanların hepsi gideceklerdi.
Dünyadan da öteye gideceklerdi.
-----
Önümdeki kuru bir yaprağı ezerken Lance'nin sesini duydum. "Bizi neden çağırmış olabilir ki?"
Dorgo arkada, Rijena'da kalmıştı. Aaron bizimle birlikte geliyordu.
"Asıl soru 'Hepimizin orada olduğunu nerden biliyor?' olmalı." Aaron Lance'ye bakmadan konuşmuştu.Afrodit bir anda "Lance!" diye seslendi. Hepimiz ona döndük. "Bizim farklı olduğumuzu hissetmiştin, tehlike olup olmadığını da hissedemez misin?"
Kızlardan onaylayan mırıltılar çıkmıştı ancak Lance kafasını iki yana sallayıp önüne bakarak yürüdü. "Benim gibi farklı olanları algılayabiliyorum. Bazıları benden de gelişmiştir, kilometrelerce ötedekileri algılayabilir ve hissedebilir, ama benim güçlerim hava yani bu pek mümkün değil."
"Hepimiz bir anda ormandaydık, barış askerleri bir tuhaflık olduğunu sezip öğretmenlere haber vermiş olabilir mi?"
"Barış askerleriyle ilgili bir durum olsaydı Aysel Hoca söylerdi. O da bizden, biliyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAFİR
Fantastik"Kaçtık, kaçırıldık, yakalandık, öldürüldük, öldürdük, bıçaklandık, kör olduk, savaştık, güçlerimizi kullandık, devrim yaptık. Ama bütün bunlar içinde doğru yaptığım tek şey sana aşık olmaktı Endre Morai." ------------------------- Lucia ve arkadaşl...