Multimediada Umay'ın oymasının temsili resmi var.
Elimdeki kalemi ortasından tutup sallarken eğikmiş gibi gözükmesini sağlamaya çalışıyordum. Daha ikinci günden derse ne başlanırdı yahu? Seçtiğim dersler güzeldi aslında ama zorunlu matematik olmasa daha güzel olabilirdi.
Caitlin pür dikkat dersi dinlerken ve not tutarken Afrodit sıranın altında tırnaklarını töprülüyordu. Milena ise kızıl saçları bütün sırasını kaplayacak şekilde uzanmıştı. Neyse ki fark edilmiyordu.
Afrodit normalde 2. sınıf olduğu için şu anda bizimle ders görmemesi gerekiyordu ama çoğu dersten kaldığından bizimleydi. Balede birincilikleri olduğundan şu anda buradaydı. Arkasına dönüp önce pür dikkat dinleyen Caitlin'e baktı, ardından gözleri büyüdü ve büyümüş gözleriyle bana baktı. Çok çalışkan olmasına şaşırmıştı. Ve bu hali kıkırdamama sebep oldu.
"Bayan Kayrakan? Bize de açıklasanız da hep beraber gülsek?" evet, yıllar geçse de öğretmenlerin tavırları değişmiyordu.
"Bay Wolper, sadece hapşurmuştum."
Öğretmen bana dans eden orangutan görmüş gibi bakarken bu sefer de Afrodit kafasını cama çevirdi ve güldü. Gülmek istesem de sustum.
"Hapşurdun mu?" evet dercesine kafamı sallarken Bay Wolper'ın şaşkınlığı geçmemişti. "Bir insan nasıl böyle hapşurabilir? Yüce Tanrı'm nasıl yaratmış..." kendi kendine söylenerek önüne döndüğünde dinine hâlâ bağlı kalan az insandan biri olduğunu fark ettim.
Zil çaldığında Milena yerinden sıçrayıp "Geldik mi? Geldik mi?" diye hızlıca konuştu. Uyumaktan dolayı kızıl saçları her yerine dolaşmış ve kabarmıştı. Bu haliyle çok komikti ve Afrodit'le birbirimize bakıp sırıttık.
"Evet geldik, gidiyoruz. Hayat ne çabuk geçiyor değil mi? Şuradaki senin torunun değil mi?" Caitlin ders modundan çıkıp bize katıldığında Milena hâlâ uyku sersemiydi.
"Ne! Torunum mu! Çok mu yaşlandım?" Milena bu uyku sersemliğiyle konuşurken hepimiz kahkaha patlattık. "Hadi gel yüzünü yıkayalım." dedim ve hepimiz eşyalarımızı alıp tuvaletlere yöneldik.
"Burada bir alışveriş merkezi var biliyor musunuz? Bence hafta sonu kesinlikle oraya gitmeliyiz..."
Afrodit'in konuşmasından kendimi almama sebep olan şey yine aynı çocuğu görmemdi. Kumral-sarışın olan ve bana gülümseyen çocuktu bu. O beni görmemişti. Üstünde siyah deri ceket, siyah bot ve pantolon vardı. Elindeki sigarayı ağzına koydu ve yanakları içe çekilirken karşısındaki kahverengi saçlı yapılı çocuğa kafa salladı. Bir şeyler konuşuyorlardı. Onlarda bir şey vardı. Beni onlara çeken bir şey. Aynı şey Afrodit, Caitlin ve Milena'da da oluyordu ama onlar arkadaşım olduğu içindir diye düşünmüştüm. Caitlin beni dürttüğünde kendime geldim. Tuvaletin kapısındaydık. İçeri girdiğimizde önce yüzüme su çarptım, sonra makyajımı tazeledim.
"Bu gün yeni gelenler için bir seminer var, herkes ders seçecek onunla ilgili." dedi Afrodit.
"Ne zaman gideriz peki?" diye sordum.
"Büyük ihtimal öğlen saatlerinde olur. Anons yaparlar zaten."
"Burası neden diğer üniversiteler gibi değil, her şey belirli saatte?" Milena soruyu sorarken uykusundan tam olarak ayılmıştı.
"Zamandan tasarruf gibi bir şey."
Tam o sırada yapılan anons konuşmamızı kesmişti.
"Bütün 1. Sınıfların dikkatine! Hepiniz konferans salonuna."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAFİR
Fantasy"Kaçtık, kaçırıldık, yakalandık, öldürüldük, öldürdük, bıçaklandık, kör olduk, savaştık, güçlerimizi kullandık, devrim yaptık. Ama bütün bunlar içinde doğru yaptığım tek şey sana aşık olmaktı Endre Morai." ------------------------- Lucia ve arkadaşl...