Başını yana eğerek gülümsedi. Sonra poz değiştirerek dik durdu ve yine gülümsedi. "Elini beline koy," dedi fotoğrafçı. Denileni yaparak elini beline koydu ve açılan vantilatörden dolayı saçları uçuştu. Gözlerini kapatmamak için uğraşırken havanın gitmesi ile rahatladı.
"Çok iyi Mine Hanım. Bugünlük bu kadar yeter. Yarın katalog için çekimleriniz olacak," dedi yönetmen. Daha doğrusu mini patron. Büyük patron sevgilisiydi ne de olsa.
Başıyla onay vererek kameranın önünden ayrıldı. Yüzündeki ağır makyaj cildini yakmaya başlamıştı. Normalde pürüzsüz bir cildi vardı ancak yüzünün parlamaması için bu makyajın yapılması gerektiğini söylemişlerdi. Hızla makyajı temizledi ve yüzünü yıkadı. Saçındaki karışıklığı düzeltince işi bitmişti.
Ofisten çıkarken tanımadığı bir sürü kişinin selamına karşılık vermek zorunda kaldı. En sonunda iç çekerek başını eğdi ve dışarı çıktı. Güneş batmak üzereydi. Bir kısım maviye bürünmüşken, diğer bir kısım sarı turuncu karışımı olan renge tutunuyordu.
Çağırdığı taksi gelince içindeki hayal kırıklığının kırıntılarıyla tanıştı. O küçük kırıntıları hiç beklemiyordu. Karan'ın onu alacağını düşünmüştü. Saat yediydi. İşi bitmemiş olmalıydı. Yoksa alırdı diye düşündü genç kadın ve taksiye bindi. Adresi söyleyip eve gidişi on beş dakikasını aldı. Taksiciye yüklü bir bahşiş verdikten sonra indi ve evine baktı. Işıklar yanıyordu. Gelmişti ve onu almamıştı. Bu hızla kendine gelip eve girmesine neden oldu.
O sırada elini yıkayan genç adam masaya son kez baktı. Sonra saatine baktığında havanın kararması gerektiğini düşündü. Aklına gelen Mine ile daha çok tedirgin oldu. Tecavüz ve kaçırma olaylarının bu kadar fazla olduğu bir ülkede, onun gibi güzel bir kadın tek başına olmamalıydı.
Bunları düşünürken kapıdan gelen anahtar sesiyle mutfaktan çıktı. Üstündeki önlüğü bir an unutmuştu. İçeri giren Mine, Karan'ı o şekilde görünce şaşkınlıktan kapıyı zor kapattı. Evdeki harika kokular da neydi? "Merhaba," dedi Mine ve paltosunu çıkaracakken Karan ona yardım etti. "Merhaba."
"Üstümü değiştirip geliyorum," dedi Mine ancak Karan onun elini hızla yakalamıştı. Nazik bir şekilde mutfağa doğru çekerken gömleğin herkese bu kadar yakışmayacağını düşündü genç kadın. Sonra gördüğü yemek dolu masa, adeta ikinci bir şok dalgasıydı. Bu yüzden irkilerek yanan mumlara baktı. Akşam yemeği yapmıştı. İkisi için uğraşmıştı.
"Bu... çok güzel." Sesindeki mutlu parçalar genç adamı da mutlu etti. Yavaşça sevdiği eli bırakarak sandalyeyi, Mine'nin oturması için çekti. İkisi de yerini alınca karşı karşıyaydılar.
"Çok yoruldun mu?" dedi Karan karşısındaki güzelliğe. Onun gibi sabırsız birini bekleyen kişiye. Karan bir an, Mine'nin vereceği ufacık bir söz ile yıllarca onu bekleyeceğine inandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yanıltıcı
Ficción GeneralSayıner Ailesi #2# Dört kardeşin hayatlarının ele alındığı hikâyede, hüznü, azmi ve mutluluğu tadacaksınız. İzmir deki Sayıner Ailesini tanımaya hazır mısınız? ©Tüm Hakları Saklıdır