Yavaşça gözlerini açtığında yatağında yattığını gördü. Hızla sağına soluna bakıp battaniyesini tepti. Buraya nasıl gelmişti? Doğrulup aynaya bakınca yüzünün haline küfretti. Rimeli akmış, yüzü, burnu ve dudakları kızarmıştı. Topuz olan saçı özgürlüğünü ilan etmiş ona bakıyor gibiydi. Genç kadın hışımla ayağa kalktı ve makyajını temizlemeye çalıştı.
En son ne olmuştu? Eve gelmişti ve... ve ağlamıştı. Odaya kadar gelip mi ağlamıştı? Hayır merdivene yığıldığını hatırlıyordu. Hatta yanına birisi gelmiş ona bağırmıştı. Yanına gelen kimdi?! Hatırlamıyordu. Hiç bakmamıştı ki yüzüne. Ne kadar aptaldı. Herhangi bir hizmetçi olabilirdi ya da babası. Belki de Affan Bey!
Son seçenekle kalbi hızlandı ve düşünmemeye çalıştı. İşi bitince üstünü değiştirdi ve en rahat pijamasını giydi. Saate bakınca akşam sekiz olduğunu gördü. Gün neredeyse bitmişti. Kaç saat uyumuştu?
Odasının kapısını açar açmaz koyu gözlerle karşı karşıya, sert yüz ile burun buruna geldi. Şaşkınlıkla bir adım gerileyerek mesafe yarattı. O an çığlık bile atabilirdi. "Affan Bey?" dedi Zülal ince sesiyle. Karşısındaki adam ceketsiz, beyaz gömleğinin iki düğmesi açık bir şekilde duruyordu. Onun günah kadar çekici olduğunu düşündü. İnsana günah işletecek kadar.
"Zülal Hanım. Yemek için sizi çağırmaya gelmiştim. Daha iyi misiniz?" dedi Affan ve karşısındaki güzel kadını izledi. Çoğu kişiye sıradan gelebilirdi. Ancak Affan'a ona ait bir ben bile muntazam görünüyordu. Garipti. Buna söyleyebileceği tek şey buydu.
Zülal utançtan ne diyeceğini bilmiyordu. Adamın karşısında pijama ile duruyordu. Ve o çok nazik bakarken cevap vermemek zordu. "Ah... üstümü değiştirip geliyorum," dedi Zülal. Kapıyı kapatacakken Affan eliyle buna engel oldu. Bu kadar güçlü müydü yoksa Zülal mi güçsüzdü?
"Beni düşünüyorsanız eğer sorun değil. Böyle de gelebilirsiniz."
Bunu söyledikten sonra güldü. Gülünce Zülal'in kalbi bir kez daha hopladı. Yanağına dokunmak istese de yapmadı. "Ama... size çok büyük... saygısızlık olur," dedi Zülal kesik kesik. Kelimeleri toparlayamıyordu. Sanki aklı, vücudu, ses telleri donmuştu.
"Lütfen," dedi Affan ve elini uzattı. Zülal çekinerek elini tuttu ve halini düşünmeden edemedi. Pembe renkli olanı giymişti. Kırmızı, siyah ya da çekici bir şey değil. Pembe düz bir pijama giymişti. Üstünde tavşan olan pijamasını giymediği için şükretti. "Uyku iyi gelmiş olmalı. Daha iyi görünüyorsunuz. "
Merdiveni tek tek iniyorlardı. Zülal yutkunarak durakladı. Bağırdığı kişi o muydu? Önünde ağlamıştı ve çok kötü şeyler söylemişti. Ne kadar rezildi! "Ben sizden özür dilerim. Gerçekten ikinci kez çok kaba davrandım."
Bu cümleleri kurana kadar en az iki üç dakika susmuştu. Affan bir şey demedi ve yemek masasına ilerlediler.
"Bu halin ne kızım?" dedi Bülent Bey. Zülal dudağını ısırarak durdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yanıltıcı
Narrativa generaleSayıner Ailesi #2# Dört kardeşin hayatlarının ele alındığı hikâyede, hüznü, azmi ve mutluluğu tadacaksınız. İzmir deki Sayıner Ailesini tanımaya hazır mısınız? ©Tüm Hakları Saklıdır