Medya: Kayra Mertoğlu
Bölüm Şarkısı: Passenger-Let Her Go
2.Bölüm
-*-*-*-İyi Okumalar-*-*-*-
"Burası otelse bizim gittiğimiz oteller nedir?"
"Sare görmemiş gibi davranmayı keser misin?" dedim. Yiğit varken olmuypr. Sonuçta o çocuk zengin. "Pardon," diyip kendine geldi. "Bana yol arkadaşı olduğunuz için teşekkür ederim,bayanlar. Umarın sonra görüşürüz," diyip resepsiyona gitti Yiğit. Bizde Sare ile yalnız kaldık.
"Hadi sende resepsiyona git. Odamızı öğrenelim. Sonra havuza gidip taş çocuk keselim."
Seslice nefes verip resepsiyona gittim. Yiğit işini bitirmiş asansöre doğru gidiyordu. Göz göze gelince bana göz kırptı. Bende gülümsedim. Arabadayken bize bahsettiğine göre 20 yaşındaymış. İşletme okuyormuş. Buraya tatil için gelmiş. Başka ne için gelebilir ki?
"Hoşgeldiniz," diyen kadına döndüm. Dar bir gömlek giymişyti. Yakasında gri bir kıravat gibi bir şey vardı. Kırmızı ruju dudağına sürmüş,boya küpüne benziyordu. Neden insanlar doğal olmak yerine boya küpüne dönmeyi seçiyor? "Hoşbulduk. Serenay Akbulut adına rezervasyonumuz vardı."
Kadın bilgisayarda bir şeyler yaptıktan sonra bana döndü. "Maalesef. O ada yapılmış bir rezervasyon yok," dedi. "Nasıl olmaz? Sâre Polatsoy olarak bakabilir misinz?" dedim. Kadın bu sefer bilgisayara yeniden baktım. "400 numaralı oda. Buyrun oda kartlarınız," diyip bana iki kart verdi. "Sağ oluni" diyip Sâre'n,-in yanına gittim.
"Vay çakal seni,rezervasyonu kendi adına yaptırmışsın. Bende Serenay Akbulut demiştim," dedim. O da gülüp,",İşi biliyorum,değil mi?" dedi. "Evet," diyip omzuna vurdum. Valizimi çeke çeke asansöre yürüdüm. Sâre 4 valiziyile şavasa girmişti. O kadar valizi neyine almıştı bilmiyorum. Ama Sâre'yi biliyorsam,kalıcağımız gün sayısı kadar değil. Dünyada yaşayacağımız gün sayısına yetecek kadar kıyaft almıştır.
"Sâre,valizlerinle debeleşmeyi bırakıp yanıma gelir misin? İnsanlar asansör bekliyor. Gel Allah'ın belası,bir tanesini ben alırım," diyip bir tane valiz ben aldım. Çünkü benim öküz bunu yapamazdı. Odamıza geldiğimizdeSâre ben açıcam diyip kartı elimden almış,kapıyı açmıştı. Odaya övgüler yağdırmış,sonra hemen bikinilerini giyip havuza inmişti. Ben ise onun bu hızına yetişememiş halen daha odada bikinilerimi arıyordum.
***
"Kanka baksana şu çocuk çok taş. Ya Allah'ım baklavalara bak. Altılı."
"Susar mısın? Tatilim tadını çıkarmaya çalışıyorum. Sevgili peşinde değilim. Onun peşinde olan sensin. Ben ise dinlenmenin peşindeyim."
"İyi,sustum. Havuzdayım ben."
Şezlongda oturup kitap okumaya devam ettim. Kendi dünyama girebilmiştim. Saatlerdir Sâre gibi neşeli gözükmeye çalışıyordum. İyi bir oyuncu olabilirdim ama o kız ben değildim. Ben elinden kitabı düşürmeyen kızdım. Çünkü kitapların içinde kaybolmayı seviyordum. O kurgulu güzel hayatın içindeymişim gibi hissetmeyi seviyordum. O aşkı yaşıyormuş gibi hissetmeyi seviyordum. Ama asla hissetmeyeceğimi biliyordum.
"Yalnızsın bakıyorum."
"Ne var?" diyip Yiğit'e baktım. "Bir sorun yok. Sadece bir kız tavlamak istedim. Ve senin fiziğin buna fazlasıyla uygun," dedi. Ona bakıp 'hemen burdan toz ol yoksa seni yok ederim' bakışımı attın. Ama o değişik anlamış olmalı ki yandan yandan güldü.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Doğan Güneş
RomanceBir kız düşünün. Kırılmış,üzgün ve depresyonda. Bir erkek düşünün. Aşık,içine kapanık ve yakışıklı. Ve bu ikisinin Antalya'da tanıştıkları. Sizce kader mi,tesadüf mü? ---- Serenay,çok sevdiği Bulut onu aldatınca depresyona girer. Bileklerina attığı...