Rüyamda gördüklerim yüzünden geç uyuduğum halde sabah olmadan uyanmıştım. Önce Selim endişeli bir şekilde bana bakıyordu. Sonra bir anda ağlamaya başlıyor. Ama gözlerinden damlayan şey dehşete düşürüyor beni. Kanlar yüzünden akarken ben yerimden kımıldayamıyorum bile. O sevdiğim yüzü yavaş yavaş yok oluyor kanın içinde. Uzanamıyorum, yetişemiyorum. Sıçrayarak uyandığım rüya nefesimi kesmişti. Kalbimi sıkıştıran etkisi yadsınamaz derecedeydi. Gerçek gibiydi, tamamen gerçekti sanki. Açık pencerelerden gelen havanın yetmediğini hissettiğim an kendimi balkona attım. Derin nefesler alarak hâlâ karanlık olan gökyüzüne kaldırdım bakışlarımı. Selim'in yüzü gözümün önünden gitmiyordu. Neden uzun zamandan sonra rüyalarımı ziyaret etmişti?
Hafif bir öksürük sesi ile yerimde sıçradım. Başımı sesin geldiği yöne çevirdiğimde esmer karşımda duruyordu. Balkonun önünün dışarıdaki merdivenlere bakıyor olmasından dolayı basamaklarda dikilen kişi tam karşımda duruyordu. Kaşlarım istemsiz çatıldı. Yüzüme dikkatle bakarken merakla neden orada olduğunu düşünüyordum. Gençti. Benden küçük olduğu pek belli olmasa da gençti. Aramızda epey bir yaş farkı olduğunu annesinin genç olmasından da çıkarabilirdim. Simsiyah saçları gecenin karanlığında bile parlıyor tutanları kendini belli edercesine alnına dökülüyordu. Gözleri anlamadığım bir şekilde parlak ve canlıydı. Tuhaf bakıyordu. Daha önce görmediğim bakışları biraz ötemde bana çevriliydi. Dikkatle beni süzen gözleri yüzüğüme takıldı. Sonrasında yüzüme çıkan bakışları sertti. Nedenini anlamadığım onca şeyden biri de bu sert bakışlardı. Çatık kaşları da bakışlarını destekliyordu. Yutkunup kendime geldiğimde gözlerimi kaçırdım. Geri gidip kanepeye oturdum. Aynı yerde dikilmeye devam ederken bakışları hâlâ bendeydi. Tek kelime çıkmayan dudakları kalkık duruyor ön dişlerini sergiliyordu. Seyrek sakalları genç olduğunu vurguluyordu. Esmer teni pürüssüzdü. Erkeksi bir çenesi ve burnu vardı. Kokusu burnuma doluyordu sessiz esen rüzgarla. Hafif bir kokuydu. Aynı zamanda erkesiydi. Bakışlarımı ondan çekip ellerime çevirdim. Yüzüklerim gecenin karanlığını aşıp parlıyordu. Yüzümde gülümsemem ile incelerken göz ucuyla hızla merdivenleri tırmanıp yukarı çıktığını ve yanımdan geçip apartmana çıktığını gördüm. Birkaç dakika daha kendi kendime rüzgarı dinledikten sonra kanepeye uzandım. Gözlerimi kapattığımdan sonra biraz zaman geçmişti ki hızla inilen basamakların sesini duydum. Yanımda duran adımlarla gözlerimi sımsıkı kapattım. Birkaç saniye sonra adım sesleri yeniden geldi ve basamaklar inilmeye başladı tekrar. Sonrasında duyduğum şey ise araba motoru sesiydi. Sonrası ise uykunun sessizliğiydi.
Uyandığımda ev halkı ayaklanmış kahvaltı telaşı ile koşuşturuyordu. Bir yandan yataklar toplanıyor bir yandan hazırlık yapılıyordu. Erken saatlerin güneşi gözlerimi deliyordu. Yattığım yerden kalkıp balkon demirlerine dirseklerimi dayadım. Etrafa bakarken esniyordum. Aşağıdaki koltuktaki kişiyi görünce esnemem kesildi. Yine dik dik bakıyordu. Ama bu bakışlar farklıydı. Gece gördüğüm bakışların gerçek olmadığını düşündüm. Yine ellerime bakan gözleri sertleşti ve yüzüme çıktı. Yüzümde gezindikten sonra dikkatle gözlerimde sabitlendi. Şaşkın ve uyku mahmuru bakarken bir de merak eklendi bakışlarıma. Tuhaf bir şekilde gözlerimi çekemedim. Kilitli gibi bakıyordum. Bu gencin amacının ne olduğunu deli gibi merak ediyordum. Mavi gömleği, açık renk kotu ve parmak arası terlikleri ile yayıldığı koltukta eline dayadığı yüzü sert duruyordu. Düşünceli bakışları ve çatık kaşlarıyla yaşından büyük görünüyordu. Ki yaşının otuz olmadığından emindim. İçeriden bana seslenen kişi ile gözlerimi ondan çekip kendimi mutfağa gitmeye zorladım.
Kahvaltı faslından sonra millet yelpaze ve vantilatör yardımıyla serinlemeye çalışıyordu. Dönen sohbetten kopmuş telefonum yardımıyla internette dolaşıyordum. Haberler falan bir süre oyaladı beni. Ama sıkılıp bir kenara atmam gecikmedi. Oflayıp etrafı keşfetme isteği ile ayaklandım. Evden kamera ve telefonumla çıktım. Evin sokağında bir koşuşturma vardı. Etraf süsleniyor düğün için hazırlanıyordu. Işıklandırmalar takılırken dikkatle izleyerek ilerledim. Sıcak hava iyice bunaltınca saçlarımı yukarıdan topladım. Önüme düşen tutamlar 'kestir beni' diyordu. Kaküllerim uzamış artık kısalmak istiyordu. Birkaç fotoğraf çekerek ilerledim biraz. Çok uzaklaşmak istemiyordum. Çünkü kaybolmaktan korkuyordum. O yüzden etrafa dikkatle bakıyordum. Yolun kenarında gençlerin oluşturduğu topluluk nedense dikkatimi cezb etmişti bir anda. İyice bakınca yine onu gördüm ve hemen başka yönlere bakmaya çalıştım. Sokakta oynayan çocuklara yöneldim. Neşeli hallerini gülümseyerek fotoğrafladıktan sonra kaldırıma oturup kameramla ilgilendim. Güneşten dolayı tam göremediğim resimleri elimle gölge edip inceledim uzun uzun. İşim bittiğinde biraz da çocukları izledim. Selim hayatta olsaydı o hayalini kurduğumuz kızımız belki de bu çocukların arasında oynuyor olacaktı. Dolu gözlerle neşeli çocukları izledim. Birbirlerini tanımadan kolayca arkadaş olabiliyorlar uyum içinde eğlenebiliyorlardı. Hayran kalmamak elde değildi. Hep çocuk kalmak yetişkin olunca ettiğimiz hayallerden sadece biriydi. Çocukların dünyadan habersiz ve kopmuş halleri bu hayali kurduruyordu. Derin bir of çektikten sonra biraz daha dolaşıp eve döndüm.
![](https://img.wattpad.com/cover/47715918-288-k397613.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vuslat #Perspektif2016
RomanceArkamı döndüğüm anda çok şaşırdım. Yaşlı teyzenin torunu dikilmiş bana bakıyordu. Ne zaman geldi, nasıl duymadım geldiğini, dialoğumuz olmadığı halde neden takip etmiş olabilirdi beni? Kafamdaki soruları takmadan ve tek kelime etmeden hızla dört adı...