Aynanın karşısında hırsla saçlarını tararken dudaklarını büzmüştü. Bir köşede oturmuş , kaşlarını kaldırarak onu izleyen çocuğun yansımasına baktı aynadan.''Saçları maviydi.'' dedi hırsla.''Bu nasıl olabilir? Benimkiler sadece kahverengi, sadece kahverengi. Onunkiler nasıl mavi olabilir?'' Çocuk kalkıp yanına gelirken omuz silkmişti.''Boyamıştır?'' Küçük kız gözlerini kıstı. Bunu hiç düşünmemişti.
Bu kadar ulaşılabilir ve basit olması canını sıkmıştı. Mavi renk değersizleşmişti birden.
Aklına gelen fikirle sırıttı. ''Bende boyayacağım.'' dedi gülümseyerek. Kahverengi saçlarını özleyecekti, ama maviyi de seviyordu.
''Hayır.'' dedi çocuk kaşlarını iyice çatarak. ''Bir şey mi dedin?''
''Hayır dedim.'' dedi dişlerinin arasından. ''Boyamayacaksın, Soles mea.''
Kız en az saçları kadar kahverengi olan gözlerini çocuğa çevirdi.'' Düşün biraz, hadi ama. Safir değerlidir. Bakırdan daha değerlidir. Yani saçlarımı boyadığımda daha değerli olacağım.''
''Bu önemli mi?'' dedi çocuk. ''Seni satmıyoruz ki.''
''Senden izin almıyorum.'' ayağa kalkıp hızla çocuğun yanından geçecekti ki, çocuk onu sertçe kolundan yakalamıştı. ''Sana izin vermeyeceğim ben de.''
''Niye ki?''
''Değişmene izin vermeyeceğim.'' dedi çocuk. ''Çünkü sen benimsin. Her zaman öyle olacaksın ve bu nasıl değişmeyecekse sen de değişmeyeceksin Soles mea.''
***
Merhaba arkadaşlar. Ben Sena bu da benim hayatımı zora sokuş hikayem.
Off, tamam tamam.
Şaka.
Beni bıraktığınız son zamana gidelim beraber, buyrun.
En son ağrıdan kıvranırken Yiğit bey tarafından tekrar ve tekrar terkedilmiştim.
Bakın bünyem artık alışmıştı. Bana ona küfür etmişim gibi bakıp zil çalınca da basıp gitmişti.
Beni tüm acımla beraber bırakırken.
Buradan devam edersek odama gitmiş, 1 sezon Flash devirip uyumuştum. Bakın, ne kadar da romantik değil mi? Haha. Siz bir de bana sorun.
Bunu takip eden günler de Manyak herifi ölümüne görmezden gelmiştim. Tam tamına 2 hafta boyunca. İyi de gidiyordum, ta ki cuma gününe kadar. Elim de coğrafya defterim, kızlar tuvaletinde 1 saatimin sonuna gelirken zil çalmıştı. Koşarak bahçeyi geçeceğim sırada Selim hoca beni yanına çağırmış, Yiğiti onun için soyunma odasından bulmamı konuşacağı şeyler olduğunu söylemişti.
'Acaba o manyak herifi ne yapacak?' diye düşünürken, Selim hoca bana gülümsemiş, ''Bireysel görüşme yapacağım Sena.'' demişti. ''Sorduğun için çok teşekkür ederim.'' Ellerimi ağzıma kapatıp, boğuk bir şekilde ''Hemenyanınızdaolacağındaneminolabilirsinizefendim.'' diyerek soyunma odasına koşmuştum.
Yiğit. Hepsi bu Manyak herifin suçuydu. Hepsi.
Kapıyı açtığımda aklımda ona ne söyleyeceğimi düşünüyordum. Şu olabilirdi ;
''Hey, manyak herif. Selim hoca seni çağırıyor.'' Ya da ''Milletle sürtmeyi kes de Selim hocayı bul. Seninle konuşacakmış.'' diyebilirdim. Tamam, bu söylediğimden sonra aynada kendime bakıp zenci olmadığımı kendime hatırlatmam gerekmişti. Birkaç adım attığımda en son duştaki buharı görmemle geri geri yürümem bir olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yetenek Akademisi
Fantasía''Yanan elleri bir tek bana işlemezken alev alev olan gözlerini bana dikti. O zaman sadece ellerinin değil gözlerininde ateş aldığını farkettim. Başlı başına bir yangındı ve benide yakıyordu.'' Birçok yetenek, güç, hayat. Hepsi bir okulda okurken...