Puantiyeli

14.8K 833 227
                                    

Selim hoca yanıma gelerek yere oturdu. Boş gözlerle ona bakıyordum. Çocuğun teki okulun duvarını patlatmıştı, birde ateş saçarak. Ne demeliydim '' iyi patlatış.'' felan mı ?

Sağ elini bana uzatıp yanağıma dokundu. Hala ona - sen ne halt yiyorsun- bakışlarımı atıyordum.Komik birşey varmış gibi kendi kendine güldü. '' birşey hissetmiyorsun ?'' diye sordu. Bu daha da komikmiş gibi hala gülüyordu. Sanırım sıyırmıştı. '' Mide bulantısı, kusma, halsizlik. Hadi ama en kolayından bayıman gerekir.'' dedi.  Hala diretiyordu, acaba bir sorunu felan varmı diye düşündüm.

'' Neden ben hamile miyim ?'' dedim, gözlerimi devirip. Çocuk ateş saçmıştı, yetmezmiş gibi birde bu adamla uğraşıyordum.Elimin tersiyle alnıma vurup '' delireceğim.'' dye bağırdım. O an gözleri avucumdaki işarete kaydı.

'' Bu bir mühür.'' diye fısıldadığını duydum.

'' Bak , küçük kız. Burası normal bir okul değil. Herkesin belli bir yeteneği var. O çocuğu gördün değil mi? Yiğit. Ateş gücüne sahip. Ben ise dokunduğum insanı etki altına alabiliyorum.''

Cidden o çocuk okul duvarını patlatmıştı yani. Bir iki adım geriledim. Selim hoca alayla güldü.'' Elindeki işaret senin bu okulda olman gerektiğini belirtiyor.'' diye açıkladı.

Madem Şeyma buradaydı, bende burada olurdum. En önemlisi Gökçeyi bulmak zorundaydım.

Ateş çocuğu omzuna atarak -  sabah akşam spor salonunda mı yatıyor acaba  diye düşünmeden edemedim -  '' benimle gel.'' dedi. Büyük gösterişli beyaz kapı açıldığında , kocaman bir bahçe etrafımızı çevreliyordu. Arkasından ses çıkarmadan yürüyor, olanları sindirmeye çalışıyordum.

1- Çocuğun teki okulun duvarını patlatmıştı.

2- Okul normal olmamakla beraber, öğretmenleri bile anormaldi.

3- Buda yetmezmiş gibi birde benim buraya ait olduğum söylenmişti.

Etrafım kaçıklarla çevriliydi. Ve ben kaçık felan değildim, yani biraz. Tamam garip olduğum aşikardı ama bir gücüm olsaydı hissederdim. Yinede sesimi çıkarmadım, Şeyma için. O buradaydı. Ve onu almadan bir adım bile atmayacaktım.

Uzun bahçede yürüdükten sonra etrafı işlemelerle oyulmuş bir kapıdan içeri girdik. 2 kat merdiven çıktıktan sonra,- ki merdivenleri bile güzeldi- Selim hoca bir kapıyı açtı. Büyük genişçe  bir odaydı. Karşılıklı 2 kanepe olmasına rağmen toplantı salonuna benziyordu.

Omzundaki çocuğu kibar olmayacak br şekilde kanepeye yatırdığında bende etrafı inceliyordum.

''Okulumuza girişini bildireceğim, onun yanında kal. Geliyorum.'' ''Tamam'' dedim. Bana göz kırparak çıktığı kapıyı kapattı.

Acaba bu yaptığım iyi bir fikir miydi , merak ediyordum. Kanepede uzanan çocuğa baktım. Kömür karası saçları ve kaşındaki pirsingiyle adeta ''Ben Belayım.'' diye haykırıyordu. Buda yetmezmiş gibi kulağında garip bir küpe vardı. Ama bu bile ona asi bir hava katıyordu.

Derken kapı gürültüyle açıldı.

''Selim, seni işe yaramaz. Kırbaçlarımı sen mi aldın ?'' Nasıl olduğunu anlamadan kendimi yerde buldum. Yiğit miydi neydi, adı herneyse ise hala uyuyordu. Onca seste.

''Sen yeni yeteneksin galiba. '' dedi bana bakarak.  '' E - evet.'' diye kekeledim. Kim bir bezbol sopasıyla odaya dalardı ki? Cevabı tam karşımda duruyordu. Buradaki herkes mi manyaktı acaba?

''Ben Kenan, edebiyat öğretmeniyim.'' Yerde olduğumu farkedince '' gel konuşalım '' diye yanına çağırdı.

Yarım saat sonra bana tüm okul hakkında bilgi vermiş, güvenli olduğuna garanti vermişti. ''Peki şu çocuk'' dedim, uyuyan çocuğu göstererek.

''Yiğit, sürekli sorun çıkarıp , okuldan kaçar.'' '' ve'' diye ekledi. ''Selim öğretmeni savunduğuma inanamıyorum ama, sapık ve çatlak biri olarak görülebiliyor fakat kötü değil.'' gözlerimi ellerime indirdim. '' Şimdi söyle bakalım senin yeteneğin ne ?''

''Bilmiyorum. '' diye fısıldadım. Telefonu çalınca '' Kusura bakma gitmem gerek. Yiğit uyanırsa ve biri gelmezse, yangın düğmesine bas. Derhal.''

Arkamı döndüm ve yan kanepede yatan çocuğa baktım. Tehlikeliydi, bunu kendi gözlerinde görmüştüm. Ama uyurken sorun olacağa benzemiyordu.

Yavaşça çocuğa yaklaştım, o ateşi nasıl çıkarıyor merak etmiştim. Birden saçımdan tuttuğu gibi beni kanepede altına aldı.

''5 saniyen var, Kimsin ? Cevap vermezsen, saçını yakarım.''

Kahverengi gözlerimi gözlerine diktim. Tam cevap verecekken bulunduğumuz odadaki cam büyük bir gürültüyle kırıldı. İçeri sarışın bir çocuk atlamıştı.

Üstümde tüm ağırlığını bana verirken , çocuğa döndü. ''Geç kaldın, Doğu.'' içeri şahinle dalan tek çocuktu sanırım. '' Acaba kimin hatası?'' gözleri beni bulduğunda '' bu kim ?'' dedi. Namıdeğer Yiğit miydi neydi , üstümdeki çocuk '' Uyandığımda buradaydı. Kim olduğunu söylemiyor.''

Üstümde biraz kıpırdandıktan sonra gözleri beni buldu. Siyah irisleri alayla parlıyordu.

''Beni dinlemediği için onu ağlatacağım.'' Gözlerim büyürken, altında debeleniyordum.

''Yardım edin! '' diye bağırdım. Diğer adının Doğu olduğunu öğrendiğim çocuk sarı saçlarını düzeltirken '' Neden gücünü kullanmıyorsun? '' diyordu üstümdeki meşaleye.

Kapı bugün 2. kez açıldığında  kafamı hışımla oraya çevirdim. ''İyi misin , küçük kız.'' diyerek selim hoca bize doğru bir hamle yaptı. Yiğitin üstümden kalkmasıyla Selim hocaya koştum.

Yalnız hesapta olmayan birşey vardı.Üstümde olması gereken pantolon , Yiğitin elindeydi.

''Görüşürüz, puantiye külotlu kız.''

Yetenek AkademisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin