Mayıs 2009
Baekhyun, kaçıncı adımı olduğunu bilmiyordu. Aklına Jongdae'yle geçirdiği zamanlar geliyordu. Oyuncağı orada bırakmıştı, kendince Jongdae'den intikam alıyordu ama neden bu canını acıtıyordu?
Baekhyun adımlarını yavaşlattı, arkasına dönüp gözlerini elinin tersiyle sildi. Koşarak oyuncağı bıraktığı banka doğru gitti.
Baekhyun, yağan yağmura inat, kendi oyuncağını almak için kendini nehrin suyuna attı. Oyuncağı yakalamak için elinden geleni yapıyor, bedeni suya batmasın diye olanca kuvvetiyle çırpınıyordu, yağan yağmur şuan ona hiç mi hiç yardımcı olmuyordu. Bir de Baekhyun yüzmesini pek bilmiyordu. Çünkü O, Jongdae'nin yüzme eğlencesine Cony* kolluklarıyla katılıyordu.
[Cony*: Line'da beyaz tavşan karakterinin adı.]
Baekhyun'un artık kolları tutmuyordu soğuk iyice içine işlemişti. Oyuncağa her yaklaştığında sanki oyuncak ona daha da uzaklaşıyor gibiydi. Baekhyun 'gerçektende benim gibi' diye düşünmeden edemedi. Hep inat, sürekli inat!
Az kalmıştı, son bir kulaç Baekkie, heh işte oldu! Baekhyun sonunda oyuncağı kapmıştı. Sevinciyle çırpmayı unuttuğu kollarından ötürü ağzına sular dolmaya başlamıştı. Bir anlık paniklese de kendini toparladı Baekhyun. Jongdae'ye söyleyecek yeni bir şeyi vardı. Baekhyun yüzmeyi öğrenmişti.
---
Yoldan geçen herkes Baekhyuna bakıyordu. Bir elinde köpek diğer elinde dinazoru tutarak her yeri sırılsıklam bir şekilde yürüyordu. Haliyle gören onun 'özürlü' olduğunu düşünmeden edemiyordu.
Baekhyun sonunda Jongdae'ye giden kapıya varmıştı. Gülümsemeliydi ama onun neden sürekli ağlayası geliyordu? Baekhyun'un gözleri hainliklerini bir kez daha göstererek zaten ıslak olan yüzünü bir kaç damla göz yaşıyla dahada ıslatmaya kararlıydı. Baekhyun, hain gözlerine son kez izin verdi. Çünkü içeriye girdikten sonra artık yasaktı. Ağlayamazdı.
Baekhyun, merdivenleri birer birer derin nefes alarak çıkıyordu. Az önce Han Nehri'nin soğuk sularına kendini atmış olan bu çocuğa bu merdivenlerden çıkmak daha zor geliyordu.
Baekhyun içeriye girince aklına Jongdae'nin söyledikleri gelmişti. Bir gün yüksek ateşle Baekhyun'u hastaneye yatırdıkları gün, Baekhyun'a zatüre teşisi konduğu ve üç gün hastane de kaldığı o zamanda ne demişti Jongdae?
"Köpecik bir daha hasta olma! Bu iğrenç kokuyu koklamak istemiyorum. Biricik arkadaşın için hasta olmamalısın çünkü ben hastane kokusunu hiç sevmiyorum." Baekhyun, gülerek arkadaşına bakmıştı. "Tabiki Dae-shi içimdeki kibritlere söylerim yanmazlar artık."
Peki bunca zamandır 'biricik' arkadaşı nasıl bu kokuya dayanıyordu bu kadar zamandır?
Baekhyun, kendine geldiğinde danışmada ona seslenen kadını anca fark edebilmişti.
"Kime bakmıştınız? Hey, ufaklık sorun nediir?" Baekhyun, elinde ki dinozora bakıp saçlarını yukardan toplamış, yanakları ağır yükten aşağıya sarkmış ajummaya döndü. "Arkadaşım için geldim." gayet ciddi çıkmıştı sesi az önceki ufaklık için onu müdürüne şikayet edebilirdi ama şuan daha önemli işi vardı.
"Peki kimmiş arkadaşın bakalım?" Baekhyun, onun sesini daha fazla duymak istemiyordu. "Kim Jongdae" dedi.
Kadın bilgisayardan Jongdae'nin odasına bakarken yan tarafta formları doldurmakla meşgul olan hemşire Baekhyun'a baktı. "Sen Baekhyun musun?" Baekhyun, şaşırarak ona bakan tatlı hemşireye baktı. "E-evet nerden biliyorsunuz?" Hemşire elindeki kağıtları bırakıp Baekhyun'a baktı. "Jongdae senden çok bahsetti Baekkie bende uzun zamandır seninle tanışmayı bekliyordum." Baekhyun gülmek ve ağlamak arasında kalırken kendine kızmayı da ihmal etmedi. Jongdae'nin onu unuttuğunu nasıl düşünmüştü? Ve bu kadar zamandır bu işin peşine düşmediği için kendine bir kez daha kızdı. Bunca zamandır neden gelmemiştim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Best Friend Forever
Fanfictionİlk kez biriyle arkadaş olunca 'sonsuza' kadar beraber olacaksın sanırsın. Zamanla araya mesafeler girer 'unutulur' onlar ve bir kaç anıda 'çocukluk arkadaşım' diyerek anımsarız. Tüm bildiklerinizi unutun. Ayrılmayan bu arkadaşlara bir kaç dakik...