Ocak 2010
"Baekhyun "
"Hı..."
"Baekhyunnn"
Baekyun, uyuşan kolunu başının altından çekip acısını dindirir umuduyla avucunu sıkmaya başladı.
"Günaydın" dedi Jongdae, Baekhyun'un bu uyku mamurluğu yaptığı hareketleri izlerken.
"S-sen ne zaman kalktın?"
"Immm... Yaklaşık iki saat oldu." Baekhyun şaşırdı. Sözde o bu gece Jongdae'yi bekleyecekti ama yine uyuyakalmıştı.
"Naptın o kadar saat televizyonu da açmamışsın."
Jongdae muzur bir edayla gülümsedi ve omuz silkti.
"Bak senle ne konuşacağım Baekhyun"
"Ne konuşacaksın bakalım?" Baekhyun koltuktan kalktı masanın üzerinden bir ıslak mendil alıp ağzının akan daha sonra da kuruyan suyunu sildi. Yatağın yanındaki daima yeri olan sandalyeye oturdu. "Seni dinliyorum." diye yeniledi Baekhyun.
Jongdae, Baekhyun'a dikkatle baktı ve heyecanlı bir sesle söyledi. "Aşık olmak istiyorum Baekkie yani en azından bir kız arkadaş."
Baekhyun afalladı. Kalbinde bir yerlerin acıdığını hissetti. O her an ölebilirdi bunu düşünmek istemese de o ölebilirdi ve son anlarda Baekhyun yerine bir kızla mı vakit geçirmek istiyordu?
"Aa tabi şey aşık olmak güzel yani güzeldir. Daha önce olmadım"
Jongdae başını kaldırdı. Yatakta oturur pozisyona geçti. Baekhyun'un saçları her kazıyışından sonra gürleşiyordu. Kendisininkiler ise seyrekleşmişti neyse en azından bir süredir uzun sayılabilecek saçları, kaşları ve en sevdiği kirpikleri vardı.
"Bence de güzel kötü olsaydı adına onca şiirler, romanlar yazılmaz filmler çekilmezdi."
Baekhyun dolan gözlerine anlam veremiyordu beynini toplayamıyordu.
"Aşk..." diyebildi sessizce. Jongdae, eliyle Baekhyun'un yüzünü tuttu. "Sen ne düşünüyorsun yoksa ben yokken aşık olduğun bir kız mı oldu Baekkie?"
Baekhyun atak bir şekilde cevapladı. "HAYIR!" duraksadıktan sonra "Sadece Jongdae s-sadece aşk bu kadar güzelse yani evet güzeldir ama tüm aşk filmlerinde kitaplarda insanlar ağlıyor ve üzülüyor güzelse neden?"
Jongdae, açık olmayan televizyona bakışlarını sabitledi. "Genelde tek biri gerçekten aşık oluyor Baekkie ikisi sevdiğindeyse sonuç belli"
"Evet biri hep ölü-" cümlesini tamamlayacakken kendine geldi Baekhyun. Bu dediği de nesiydi? Karşısında kanserle defalarca savaşan ve her savaştan daha büyük yenilgilerle çıkan arkadaşı vardı. O ise geçmiş ölümden bahsediyordu.
"Bence insanlar sevebilmeyi beceremedikleri için suçu hayata ve ölüme atıyorlar." Baekhyun, Jongdae'nin dediklerini dinler 'hayır' diye bağırmak istiyordu. Çünkü Baekhyun sevmeyi biliyordu. Baekhyun sevmeyi beceriyordu. Jongdae de öyle ama hayat Jongdae'yi ondan alıyordu bunun suçlusu hayattı ne kendisi ne de Jongdae'ydi. Bu aşk olmaya bilir ama dostluktu, 'sonsuza kadar' sürecek bir dostluk.
"Belkide" Baekhyun içinden geçenleri susturmaya çalışıp konuştu. "İnsanlar aşkı tensel bir şey zevkler, para, huzur, mutluluk bunlar için var sanıyorlar ama aşk his değil mi? Ait olma hissi, onu sevmenin verdiği mutluluk, ona olan aşkının verdiği huzur, karşılıksız ya da yaşayan bir bedene ihtiyaç duymadan. İnsanlar yaşamsal zevkleri aşk sandığından her film öyle bitiyordur belkide. Ama bizim arkadaşlığımızı bir kitaba yazsalar öyle olmaz Jongdae." akan göz yaşlarını tişörtünün koluna silip devam etti. "çünkü biz sonsuza kadar beraberiz sonsuza kadar şuan ben bana bir şey olur ya da sana bu mühim değil Jongdae,biz sonsuza kadar arkadaşız."
Jongdae gülümsüyordu ama onunda çoktan gözlerinden aşağıya yaşlar akıyordu. Arkadaşına sıkıca sarıldı. "Sana bir şey olmasına izin vermem Baekkie asla."
---
Jongdae'nin ağrıları çok olsa da artık sürekli uyumuyordu. Bazı günler yataktan çıkamayacak kadar kötü durumda olsa da yatağa bağımlı değildi. Bildiği kadarıyla kemoterapi görecek kadar kötü bir durumu kalmamıştı, şimdilik. Bu yüzden saçları seyrelmiş olsa da simsiyah bir şekilde tekrar çıkıyordu. Kilosu ise hala aşırı derecek zayıf olarak adlandırılıyordu. Eskiden de zayıf olan dinozor şimdilerde dahada zayıftı.
Akşam yemek için genellikle -Jongdae kötü olmadığı zamanlar- hastanenin kafetaryasına gidiyorlar ve sanki hastanede değillermiş gibi davranıyorlardı. Bu onlar için yeni bir oyun olmuştu. Baekhyun, Jongdae'nin pijamalarını çıkarmasına yardım ediyor ve ona annesinin evden getirdiği ilaç yerine deterjan kokan kıyafetleri giydiriyordu. Saçlarını güzelce tarıyor ve şekil veriyordu. Abisinden çaldığı parfümü hem kendi üzerine hemde Jongdae'nin üzerine sıkmayı ihmal etmiyordu. Son olarak ise Jongdae'yi ferrarisine -tekerlikli sandalye- bindirip o gün kararlaştırdıkları yere götürüyordu.
Bugün de udong yemek için Gimpo'ya gitmeye karar verdiler.
"Para biriktirip gerçek bir ferrari alacağım ve seni bu sefer ben gezdireceğim Baekkie"
Baekhyun çubukla istiridyeyi yakalamaya çalışıyordu. "Tabi Jongdae-yaa bende özel jetimle seni Amerika'ya götüreceğim."
Jongdae o kadar büyük bir kahkaha attı ki oradaki hasta yakınları ve hastalar onlara bakıp içlerinde "cıkcıkcık" diye geçirdiler.
--
"Yakında okula tekrar geleceğim."
"Gerçekten mi?" Baekhyun duraksadı. Bundan nasıl daha yeni haberi olmuştu. Tanrım! Jongdae gerçekten iyileşmiş demek oluyordu bu!
"Evet duyduğuma göre sınavlardan zor geçiyormuşsun Baekkie hemen bir kopya taktiği geliştirmeliyiz."
"S-sen gelirsen kopya çekmeme gerek kalmaz sana sözüm var tüm derslere çalışacağım sen geldiğin an!"
"Umarım Baekkie çalışırsın yoksa çocuğum bile senden önce mezun olacak liseden." Baekhyun, sadece sırıtmakla yetindi. Bir kaç ay önce konuştukları konu aklına geldi.
--
*******
Jongdae'nin testislerine kanserin sıçradığını öğrendiğinde Baekhyun her şeye küfrediyordu. Kendi testislerine bile! Doktorlar onun tüm organlarını acımadan alıyorlardı. Onu içi boş sadece iskelet ve kalpten oluşan bir şeye çevirmeye çalışıyorlardı. Şimdi onun erkekliğini alıyorlardı. Tanrım Jongdae'nin artık çocuğu asla olmayacaktı. Baekhyun kendini onun yerine koymaya çalışıyordu ama bunu yapamıyordu. O kadar acı vericiydi ki hayal bile edemiyordu.
Jongdae haberi duyduğu ilk iki gün hiç konuşmadı ne annesiyle ne abisiyle ne de Baekhyun'la sadece ameliyattan önce "bu bir sır" demişti. Babasının bile bilmesini istemiyordu. Zavallı adamcağız oğlunun acısını yaşıyordu birde bundan haberi yokmuş gibi davranmaya çalışıyordu. O gün Jongdae'nin anne ve babasına bakıp düşünmeden edemedim. Oğulları bir kere ölmek yerine, her gün bir parçası eksilerek ölüyordu ve onlar buna sadece seyirci kalıyorlardı. Ellerinde dua etmek dışında hiçbir şey gelmiyordu.
Baekhyun o gün karar verdi Çocuğu olsun istemiyordu. Jongdae'ninde çocuğu olmayacaktı onunda olmayacaktı.
Jongdae ameliyattan çıktıktan sonrada uzun bir süre konuşmadı.
Sadece bir gece Baekhyun onun uyuduğunu sanarken şu söylediklerini duymuştu.
"Sanırım en çok üzüldüğüm şey çocuklarımızın sonsuza kadar en iyi arkadaş olup bizim kadar güzel anlar yaşayamayacak oldukları Baekhyun. O yüzden iki tane çocuk yapmalısın ben yapamayacağım için. Biri Baekhyun biri Jongdae olmalı."
*******
Geç oldu güç olmasın.
yorumlar?
son bir kaç bölüm kaldı hızlı bir şekilde gelecek inşallah.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Best Friend Forever
Fanficİlk kez biriyle arkadaş olunca 'sonsuza' kadar beraber olacaksın sanırsın. Zamanla araya mesafeler girer 'unutulur' onlar ve bir kaç anıda 'çocukluk arkadaşım' diyerek anımsarız. Tüm bildiklerinizi unutun. Ayrılmayan bu arkadaşlara bir kaç dakik...