Evren'den
Gözlerimi açtığımda, etraf beyazdı. İlaç kokusuna bakılırsa burası hastaneydi. İyi, ölüpte o salağın eline bırakmamıştım Ediz'i... Ediz demişken, öğrendi o her şeyi, uzaklaşır benden kesin... Ama artık saklamanın anlamı yoktu...
Birden kapı açıldı ve herkes içeri girdi. Kalabalığı görünce biraz endişelendim. Ardından annem ve babam gelip sarıldılar. Bende onlara sarıldım. Baya korkmuşlar belli... Onlarla sarılmam bitince bizimkilere baktım, dokunsalar ağlayacaklardı.
"Hey! Yaşıyorum ölmedim daha...! " dedim gülerek. Ben öyle diyince kızların gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı. Hay dee... Sonra gülmeye çalıştılar ama gülemediler ve bana gelip sarıldılar.
" Sakın ölme sen zaten... " dedi İrem. Ardından saçlarımı karıştırdı. "Ya kanka, bozma karizmamı... Olmadı bu ha!.." diyince güldü. Ardından babamın sesiyle hepimiz ciddileştik."Anlatın bakalım, neden bu haldesin kızım? " ne diyeceğimizi şaşırmıştık. Ediz gözümün içine bakıyordu. Ondan gözümü ayırdığımda anneme baktım. O ne olduğunu anlamıştı.
" Baba şöyle ki... "derken, "Berkay'la ayrıldık." diyi verdim. Herkes şaşırmıştı. Ediz bile. Gözlerini benden kaçırarak dışarı çıktı. Ardından Eren babamdan izin isteyerek Ediz'in peşinden dışarı çıktı. "Takma bu kadar kızım, kendi kaybeder.." dedi babam ve alnımdan öptü.
Ediz'den
Hani beni seviyordu? Berkay kimdi ki? Ayrıca ben niye bu kadar üzülmüştüm ki? O beni seviyor diye onu sevecek değildim tabii ki... Benim, sevgilim vardı hem.
"Ediz! Bekle! " dedi Eren, bütün sinirimi ondan çıkaracaktım. Arkamı döndüm ve onun yanıma gelmesini izledim. Ardından kolundan tutarak, hastanenin arka bahçesine götürdüm. Ortalıkta kimse yoktu.
"Berkay? Dimi? Yani sevgilisinin adı?" diye sordum. "Bak onlar sevgili falan değildir kesin, Evren'in mantıklı bir açıklaması..." derken suratına bir yumruk geçirdim. Sendeledi ama yere düşmedi.
"Hani beni seviyordu lan noldu? Az kalsın bu acıklı hikayeye beni de kandırıyordunuz! O bir fahişeden başka bir şey değil! " diye kükreyince, yakama yakışıp beni duvara itti ve suratıma bir yumruk geçirdi. "O kıza bir daha Fahişe dersen, dedirttirirsen... Seni mahvederim Ediz Günday!" dedikten sonra beni yumruklamaya devam etti. Ona kafa atıp sendelemesini sağladım. Bu sefer ben onu dövmeye başladım.
Evren'den
"Baba, izninle biz biraz hava alacağız." "Tamam kızım fazla uzaklaşmayın. Bekliyoruz." dedi. Bizde hastanenin arka bahçesine gitmeye karar verdik.
"Ediz her şeyi öğrendi... " dedi İrem. "Daha fazla saklayamazdık zaten." dedim. "Bence bu Berkay yalanı hiç iyi olmayacak." dedi Selin. Tam cevap verecektim ki Ceren cevap verdi. "Zaten hiç iyi olmamış baksanıza.." dedi onun baktığı yöne bakınca, birbirlerini öldüresiye döven Eren ve Ediz'i gördük.
Savaş hemen o yöne koştu. Bizde peşinden gittik. Savaş Eren'i uzaklaştırmaya çalışırken, Ediz inadına Eren'in üstüne gidiyordu. "Abi bırak döveyim şu pezevengi!" diye bağırdı Eren. Hızla Eren'in yanına gidip onu kolundan çektim bana baktı "Lütfen Eren... Hadi.." dedim yalvararak. Onu biraz uzaklaştırmıştım. Kızlar da Ediz'i tutmaya çalışıyorlardı.
"Bırakın beni! " diye bağırdı Ediz. Kızlar onu bıraktılar. Ediz silkilenip, bana doğru yürüdü. Aramızda sadece santimler vardı. İyice dibime girdi ve konuştu.
" Sen kendini acındırmaktan başka bir şey yapmayan bir Fahişesin... " dedi ve arkasını dönüp gitti...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çocukluk Aşkım -ASKIDA-
Non-FictionO'nu ilk gördüğüm anda kalbim teklemişti... Oysa daha 6 yaşındaydım... Yıllar geçince, biraz daha büyüyünce adını koymuştum onun. Çocukluk Aşkım'dı O benim. Ve galiba hep öyle kalacaktı...