Saatlerce gözüne uyku girmemişti Narin'in. Uzandığı yerden bitkin bir halde doğrulurken üzerindeki çarşafı ayaklarıyla kendinden uzaklaştırdı. Kuş yuvasından farksız gür saçlarını omuzunda toplarken gözü çarşaftaydı. Imam nikahlı kocası yapması gerekeni yapmış ve gitmişti. Tekrar gelmesini beklememişti Narin ya da gittiğinde üzülmedi. Sadece biraz kullanılmışlık hissiyle boğuştu. Sonrasında yaptığı tek şey sonraki hayatında da güne yapayalnız uyanmak için dua etmekti. O ikinci kadındı , yerini çok iyi biliyordu. Daha fazlasında gözü yoktu. Rojin'e bunu yaşatmaya hiç ama hiç niyeti yoktu. Her ne kadar yaşadığı şeyden tarif edemediği duygular hissetsede.
Yataktan ayaklarını sarkıtırken bacaklarının arasında ki sızlama yaşananları bir kez daha gözler önüne sermişti. Yerinden kalkıp kendini banyo ya atan Narin daha sonrasında dolaptan çıkardığı beyaz keten eteğini üzerine geçirip aynı tonda gömleğini de giymiş başına beyaz yemenisini bağlamıştı. (Oraların adetiydi bu. Gelin evliliğinin ilk günü gelen misafirleri karşılamak adına beyazlara bürünürdü.) Aynada ki aksine bakmaktan kaçınıyordu. Adı gibi biliyordu ki mavi harelerinin etrafını şişmiş göz kapakları sarmalıyordu. Makyaj masasının üzerinde duran ahşap kutudan aldığı bileziklerini zar zor koluna geçirdikten sonra derin bir nefes alıp odada gözlerini gezdirmisti. El cabukluğuyla yatağın çarşafını değiştirmiş yerlerde sürünen yirmi yıllık hayatı boyunca sahip çıktığı bekaretinin simgesini içinde tutamadığı gözyaşının eşliğinde alıp,dörte katlayıp kayın validesinin bakması icin kapının girisinde duran aynalığın önüne bıraktı. Ağır adımlarla odadan çıkıp mutfağa doğru yola koyulmuştu.
Hiç ummadığı eve bir anda gelin gelmişti. Ne gariptir ki bir hafta öncesinde misafirliğe gelmek için sözleştiği dosttu görümcesi oluvermişti. Ev ahalisini hemen hemen tanıyordu. Kötü bir muamele görmeyeceğini bildiği halde adımlarından da hissedilir çekingenliği üzerinden atamıyordu. Bunun nedeni de üstüne kuma geldiği hamile arkadaşıydı elbet. Ne yüzle karşısına çıkabileceğini düşünüyordu. Eskiden kocasını kullanıp az uğrasmamıştı Rojin'le. Nerden bilebilirdi ki bir gün o adamın onunda kocası olacağını.
Mutfağa girdiğinde kahvaltı hazırlığına girişmiş Zerda xanımla göz göze geldi Narin. Zerda xanım buruk bir gülümsemeyle karşısında başını eğmiş parmaklarıyla oynayan genc kadına baktı. Ne de severdi Narin'i. Evin cadaloz kızı Bulut'un sesi soluğu çıkmayan arkadaşı Narin. Birbirinden uzak iki karakterin dostluğu.
"Rojbaş kecamin!"
"Rojbaş Zerda xanım"
Zerda Sultan bir iki adımla yeni gelinin yanına varmış kolları arasına almıştı.
"Hayırdır bûke Zerda sultan rahmetlimi olmuştur?"
Telaşla Zerda sultanın kollarından kurtulmuş bir eliyle kulak memesini kavrarken diğer yandan dudaklarını büzmüş irilesen hareleriyle öpücük sesini mutfakta yankılatmıştı Narin. Hızlı hızlı yumruk yaptığı elini asırlık mutfak dolaplarına vururken az önce ki cekingenliğini üzerinden atmıştı.
"Tövbe de Zerda Sultan! Allah uzun ömürler versin sensiz Yiğitoğlu konağı görmemiş bilmemişim ben. Rabbim göstermesin!"
Zerda xanım okkalı kahkahsini koy verirken Narin'in omuzunu sıvazlıyordu.
"Elbet bir gün geldiğimiz yere göçüp gideceğiz keçamin. Merak etme henüz göçmeye niyetim yoktur."
Yüzüne yerleştirdiği samimi gülümsemesiyle karşısındaki tombul kadına baktı Narin. Içten içe şükretti Rojin'e kuma geldiğini yüzüne vurmamış olmasına.
"Iyimisin keçamin neden bu vakitte inip kocanı yalnız bıraktın. Çık odana ilk günden ne işin varmış mutfakta."
Gülümsemesi silinirken boğazına birşey takılmışcasına öksürdü Narin. Bir yandan da gömleğinin kollarını yukarı kıvırıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİRİNA DILEMIN
Ficção GeralBir adam ve iki kadının hikayesidir. Acılarını omuzlamaya çalışan iki kadın , Ve iki kadın arasında kalan Botan Ağa'ya şahitlik edeceksiniz. Henüz aşkı tatmamış bir adam, Kocasına delilercesine aşık bir kadın, Berdel'e kurban edilmiş, evli...