Bölüm 3

125 15 8
                                    

**Sır ;Öğrenilmesini asla istemediğimiz, saklı kaldığı sürece bizi güçlü kılan yaşanmış olaylar. Genç bir kızın okul tuvaletinde, istemeden de olsa başka biri hakkında duyduğu bir olay... İş arkadaşının usulsüzlük yaptığını görüp, bunu kimseye söylemeyerek sır olarak saklayan bir personel... Evet, sırlar kimseye söylenmemesi gereken çirkin şeylerdir.**

Zafer oturma odasında televizyon izlerken, Jale ve Gülay akşam yemeği için servis tabaklarını çıkarıyordu. Gülay Jale'ye doğru döndü ve ''Nasıl bu kadar kolay yalan söyleyebiliyorsun anne. Tiyatroya yazıldığıma ben bile inandım.'' Jale ise elindeki tabağı masanın üzerine koydu ve ''Böyle söyleme. Bana yalancı bir insanmışım gibi davranma canım.Bazen gerçeği söylemek daha kötüdür.'' Gülay '' Bilmiyorum. Zaten bildiklerimizi sakladığımız için içim hiç rahat değil, Birde babama yalan söylüyoruz. Bu hoşuma gitmedi.'' Jale ''Onu bunu bırak ta, yaz tatiline nereye gidiyoruz? Bil bakalım.'' Diye sordu. Gülay ise ''Nereye gidiyoruz. Kesin her zamanki gibi Londra. Sıkıldım anne, bu seferde farklı bir şey yapalım.'' Jale yüzündeki ''Hayır.'' Gülümsemesiyle eline mutfak eldivenlerini geçirdi ve fırına koyduğu yemeği çıkardı.Tepsideki yemeğin buharından Jale'nin yüzünü bile göremeyen Gülay ''O halde nereye gidiyoruz anne ? '' Diye sordu. Jale ise fırından çıkardığı yemeği servis tabaklarına dağıtırken, yüzünde mutlu bir ifade ile Gülay'a baktı ve ''Yazlığımıza gidiyoruz.'' Dedi neşeli bir sesle.

****

Cemre biyoloji sınavına çalışıyordu. Ama sınavın pazartesi ilk ders olması odaklanmasına engel oluyordu ve bir türlü okuduklarını anlayamıyordu.Defterinin yanında duran cep telefonunu aldı ve rehberden Gülay'ın adını buldu, ardından da yeşil tuşa bastı.

Gülay anne ve babası ile yemek yerken birden telefonu çaldı.Zafer ''Kim bu saatte?.'' Gülay ''Cemre ,iki dakika bile sürmez.'' Diye yanıt verdi ve telefonu açtı.

Cemre kulağında telefon, Gülay'la konuşurken bir taraftan da pencereden mahalleye bakıyordu.Evlerin ve sokak lambalarının ışıkları mahalleyi fazlasıyla aydınlatıyordu.

Gülay telefonda beyaz çerçeveli bahçe kapısının önünde Cemre ile konuşuyordu.Cemre'nin ''Fikrin değişti mi? Her şeyi polislere anlatacak mıyız ?'' Sorusuna annesi ve babasının yanında cevap veremeyeceğinden masadan kalkmak zorunda kalmıştı. Gülay ''Hayır,fikrimi değiştirmedim.Şimdilik bu bilginin aramızda kalmasını istiyorum Cemre.Sende sakın kimseye söyleme.Bütün bunları yarın okulda konuşuruz.'' Cemre Gülay'a ''Peki, yarın sabah görüşürüz.'' Dedi ve iki tarafta telefonu kapattı.

Cemre iki eli ile telefonu tutarak arkasını döndü ve masanın üzerinde duran biyoloji kitabına baktı.Daha fazla çalışması sabaha gazetelerde ölüm ilanının verilmesi demekti.Kitaplarını çantasına kaldırdı ve içinden ''Canın cehenneme Cemil Taş.'' Diye söylenmeden edemedi.

****

Ertesi sabah güneş ışıkları yavaş yavaş Nisan sokağını aydınlatmaya başlamıştı.Güzel bir gün olması gerekiyordu.Ama ne tuhaf ki güneşin sağladığı aydınlık ve sıcaklık hissi Nisan sokağı sakinleri için geçerli değildi.

Necla yine bir gladyatör gibi sokaktaki herkesten daha erken kalkmıştı.Üzerinde sabahlığı ile gazeteci çocuğun dağıttığı gazeteyi almak için dışarıya çıktı.Güneşin tadını çıkarmak için her zaman erken kalkar ve ilk iş olarak ta sabah gazetesini alırdı.Ama bilmediği bir şey vardı,bu sabah diğer sabahlar gibi değildi.

Jale her hafta içi olduğu gibi erkenden kalktı ve ekmek kızartma makinesine koyduğu son iki dilimi de kızartmış olduğu diğer ekmeklere ilave etti.Mutfak penceresinden dışarıya baktığında güneşin bahçedeki çimlerini ne kadar güzel gösterdiğini düşünmeden edemedi.Bu günün son üç gün gibi olmayacağını düşündü.Kötü olan her şeyi bu güzel güne yakıştıramadı ve bu günün mükemmel geçeceğine kendini inandırdı.Tabi Jale sabahları önce kahvaltıyı hazırlamak yerine gazeteye baksaydı, birkaç dakikalığına bile bu günün mükemmel olacağına kendini inandıramazdı.

NİSAN SOKAĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin