9. Yıllar Sonra

217 18 0
                                    

Şimdi acının ne olduğunu gerçekten biliyordum. Elini bir cam parçasıyla kesmek ve gidip bir eczanede dikiş attırmak değildi bu. Acı, insanın birlikte ölmesi gereken şeydi. Kollarda, başta en ufak güç bırakmayan, yastıkta kafayı bir yandan öbür yana çevirme cesaretini bile yok eden şeydi bu acı. Ne kadar anlatsam da kimsenin bu acıyı anlamayacağını biliyordum. Kimsem de yoktu zaten. Aslına bakarsak insanlara birşey anlatmaya çalışmak buharlı bir cama yazı yazmaya benziyor. Özenle yazıyorsun, apaçık belli oluyor anlattıkların ama sonra silinip gidiyor. Bu yüzden acıyı kalbe gömmek en iyisi. Bunca olaylar arasında birden kendimi bir çukurun içinde bulmamak için direniyordum. Hayat, bana mutlulukların küçük olan dilimini sunuyordu hep. Ama annemin bir sözü aklımdan hiçbir zaman çıkmamıştı ve çıkmayacaktı. '' Mutlu olmak herşeye sahip olmak değil, sahip olduğun kadarını herşey yapabilmektir''.

Amcamı gömdükten sonra eve gidip oturdum. Düşündüm... Düşündüm... Düşündüm... Çok düşündüm ama bir sonuca varamadım. Böyle bir dünyada yalnız olduğum her aklıma geldiğinde kalbim hızla atmaya başlıyordu. Kim olursa olsun, bir insanın yaşamakla ölmek arasındaki köprüde çabalaması korkunç birşeydi. Üstelik tek başına.

Saat gece 03:10'u gösteriyordu. Gece hepimizi korkularımızla ve acılarımızla daha da yakınlaştırır. Bende gece karanlığına dalıp kara kara düşünmeye devam ediyordum. Gitmeliydim belkide buralardan ne yapacaktım ki başka buralarda. Californiadan ayrılırken, hayatta en güvendiğim insana karşı duyduğum kırgınlık, adeta bütün insanlara dağılmıştı, çünkü o benim için insanlığın timsaliydi. Artık gitmek mi yitmektir kalmak mı bilmiyorum. Yerini yadırgayan eşyalar gibiydim ben hep. Ve inançlı, gitmenin bir boku değiştirmediğine.

Yavaş yavaş sonbahara giriyorduk. Hayatımda eski düzenime dönecektim. Ringler benim hayatım olmuştu çünkü. Eski bir tanıdığım burada bir dövüş kulübü açmıştı yerine az çok hatırlıyordum ve oraya doğru yola koyuldum. Biraz gezdikten sonra orayı buldum. Girişte masa başında oturan bir çinli gördüm.

''Merhaba'' dedim.

''Merhaba'' dedi.

''Buranın sahibi hala wilson mı ?'' dedim.

''Wilson diye birini tanımıyorum, bu salonun sahibi cold boyd... Yardımcı olabilir miyim ?'' dedi.

''Burada üyelik nasıl ?'' dedim.

''Aylık 45 dolar özel dolaplı 7 de açar 11 de kapatırız... Katılmak istiyor musun ?'' dedi.

''Evet'' dedim.

''Karta adını ve iletişim bilgilerini yaz'' dedi.

''Teşekkürler'' dedim.

Kartı alıp bilgilerimi yazdım ve üzerimde kalan bir kaç nakit parayı verdim. O sırada dikkatimi duvarda ki afiş çekti. Şöyle yazıyordu ''En iyilerin arenası sparta''.

İşlemleri tamamlayıp kum torbasıyla çalışırken dikkatimi ring çekti orada beyaz tenli enteresan bir saça sahip biriyle başka biri dövüşüyordu, yanda da biri taktik veriyordu.

''Çok güzel, çok güzel... Kollarını kullan, kollarını kullan... Hadi ama canlan biraz sparta da böyle 1 maç kazanamazsın kuduz...'' diyordu köşedeki adam.

''Cold boyd bu mu ?'' dedim yanımda duran çocuğa.

''Hayır, cold boyd köşede taktik veren... Sahadaki ise kuduz ryhme tam bir terminatör, sparta da dövüşecek'' dedi.

''Sparta olayı nedir ?'' dedim.

''En iyi dövüşçüler katılacağı bir arena karma dövüş sanatlarının merkezi... Süper bir arena'' dedi.

''Anladım, sağol'' dedim.

O esnada kuduz ringdekini yere serdi. Cold boyd içeri girip ''200 doları kaybettin dostum'' dedi. Gerçi adamın konuşacak hali kalmamıştı bile. Kuduzda küçümser bir şekilde ''Hu, Huu... Bu kızları nereden buluyorsun sen ha'' dedi.

Ringe doğru yürüdüm.

''Onunla ben dövüşürüm'' dedim.

''Bana bak... Çuvalına geri dön ve başka adamın yaralanmasını istemem'' dedi cold boyd.

Israr etmeden geri dönüyordum ki kuduzun seslendiğini duydum.

''Hey rocky... Ne oldu yüreğin bugün evde mi kaldı ?'' dedi.

Arkamı döndüm ve ringe doğru gittim.

''Tek demek istediğim şu ki... Eğer yardım istiyorsan senin için çocuğu dövebilirim'' dedim.

Cold boyd bir bana bir de kuduza baktı.

''Daha önce dövüştün mü ?'' dedi.

''Evet'' dedim.

''Hey... Feragatnameyi imzaladı mı ?'' dedi çinli çocuğa.

''Evet... Halledildi'' dedi çinli.

''Dayak yersen sorumlu sensin'' dedi.

''Evet... Elbette... Sorun değil'' dedim.

''Adın ne ?'' dedi.

''Steve'' dedim.

''İyi hadi gel'' dedi.

Hazırlanıp başladık...

Cold boydun ''Başla'' komutuyla üstüne yürüyüp karnına bir tekmeyle ittirdim. Herkes şaşırdı o sırada kuduz bir şey daha söyledi ''Kahraman mı olmak istiyorsun ? Gel hadi'' dediği gibi üstüme saldırdı kaçma hareketleriyle savunduktan sonra bir ben bir o karşılıklı vurmaya başladık, yumruğunun altından geçip karnına bir yumruk attım ve sendeledi. Cold boyd da kenarda taktik vermeye devam ediyordu herkes şaşırmıştı ''Bu çok iyi... Harika dövüşüyor... Fazla dayanamaz...Kuduzu indirebilir'' diyen kişilerin seslerini duyabiliyordum biraz daha karşılıklı darbelerden sonra eğilip ense köküne bir tekmeyle öne doğru dizlerinin üstüne çöktü kuduza arkasına geçip kafasına seri yumruklar atıyordum sonra sırtını ellerimi kavrayıp kaldırıp ringe tekrar vurdum yavaş yavaş kalkıyordu köşeye sıkıştırıp seri yumruklarla sersemlettim ve gardının düşmediğini görünce kafasına uçan diz darbesiyle gardını düşürmesine sebep oldum ve kafasını eğip karnına da iki diz atınca tam anlamıyla işini bitirmeme az kalmıştı sonra tek bir yumrukla ring iplerine tepkisiz düşüşünü seyrettim. Herkes fazla şaşkındı kafasını bile tutanlar vardı cold boyd da öyleydi yanına yaklaştım ''Bana 200 dolar borçlusun'' dedikten sonra ringden çıkıp gittim...


Sokak ÇocuğuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin