6. Yemin

298 16 1
                                        

Bana saldıran adamlardan birini aldığım zaman spor salonuna götürmüştüm. Patronun ikna kabiliyetiyle adamı konuşturduk ve Bruce denen bir adamın onu gönderdiğini söyledi, yerini öğrendik ve oraya doğru gitmeye başladık. Ben ve patron dahil 45 kişiyle mekanlarına doğru gidiyorduk, mekana vardığımız zaman büyük bir yer olduğu gözümden kaçmadı ayrıca kalabalıklardı da. Kapıya yaklaştık ve patronlarıyla görüşmek istediğimizi söyledik. Bizi biraz beklettikten sonra içeriden gelen telsiz anonsuyla içeri aldılar ben, patron ve 10 adam diğerleri kapıda bekleyecekti. Binaya girdik ve yavaş yavaş yukarı çıktık, kapıda adam silahları isteyince patronun attığı kafa hafızama kazınmıştı tabi. Yukarı çıktık ve kapıyı açtılar ve patronla ben içeri girdik. Adam beni görünce çok şaşırdı.

''Sen...'' dedi bruce.

''Evet... O... Öldürmeye çalıştığın adam'' dedi patron.

''Bak dostum... Bir yanlışlık var'' dedi bruce.

''Bana öyle gelmedi'' dedim.

''Onu öldürmeye adamları sen gönderdin... Adamın öyle söyledi'' dedi patron.

''Bakın... Bana emredildi bende yaptım'' dedi bruce.

Bizim patron silahı çekip adama doğrulttu.

''Kim emretti'' dedi patron.

''Sakin ol'' dedi bruce.

''Söyle'' dedim.

''Kevin diye bir adam asıl patron o'' dedi bruce.

''Nerede bu adam'' dedim.

Adam adresi verdi bizde oradan çıkıp gittik tam kapıdan çıkacaktık ki anonstan ses geldi hepsini öldürün. Birden adamlar silah çekip ateş etmeye başladı, bizim dışarıdaki adamlarda karşılık verdi. Mekanda sıkı bir çatışma yaşanıyordu ben ve patronda silahları çekip siper almıştık bile. Çatışma son sürat devam ediyordu uzaktan polis sirenleri geliyordu. Patrona buradan uzaklaşmamız gerektiğini söyledim ve birlikte oradan kaçarken patron vuruldu sırtından 2 el ateşle yere yığıldı onu tutup çekmek istedim ama yoğun ateş altında bunu yapmam imkansızdı ona uzandıkça kurşunlar engel oluyordu. Polis arabaları ufukta görünmeye başlamıştı ve patron birden bana dönüp kısık bir sesle.

''Git buradan steve... Kurtar kendini... Ardına bile bakmadan kaç'' dedi patron.

''Bunu yapamam patron'' dedim.

''Yapmazsan ya polislerin işkencesiyle ya da bu şerefsizlerin kurşunlarıyla öleceksin'' dedi.

''Seni bırakamam patron'' dedim.

''Ben zaten öldüm... Kaybol buradan yoksa seni asla affetmem... Ve sakın bu işin peşine düşme... Sakın !'' dedi patron.

Ayaklarım varmıyordu ama gitmek zorundaydım duraksaya duraksaya biraz ilerledim ve sonunda patronun git işaretiyle oradan koşarak uzaklaştım.

İyice uzaklaştıktan sonra bir ara sokağa oturup soluklandım. Böyle birşeye nasıl izin verebilirdim ki. Onlar benim için hayatını tehlikeye atmışken nasıl böyle sakin kalırdım anlamıyordum. Patron öldü mü, kaldı mı ? Herşeyden habersizdim.

1 Gün Sonra...

Sokakta sweatshirtle gizli bir şekilde yürürken bir sokak televizyonuna rastladım haber kanalı açıktı.

''Dün yapılan baskın sonucunda 20 den fazla kişinin gözaltına alındığı söyleniyor. Olay yeri resmen savaş alanı...'' diyordu haber spikeri.

Birden ekranda ceset torbasına koyulan birini gördüm bizim patrona çok benziyordu.

''Ölen kişilerden birininde ünlü dövüş kulübü yöneticilerinden Marc Caroll olduğu öğrenildi'' dedi haber spikeri.

Yıkılmıştım, bizim patron ölmüştü. Kafam çok karışmıştı onca insan benim için öldü ama hepsi o kevin denen adamın başının altından çıkmıştı. Patronun intikamını almalıydım ama patron ölmeden önce bana bu işin peşine düşme demişti. Kararsızlık içinde yüzerken patronun bu son isteğini yerine getirip bu işten uzak duracaktım. Raphaelle birlikte başka bir şehire gider yeni bir hayat kurar ve bu dövüş işlerini de sonsuza kadar bırakacaktım. Yavaşça raphaelin kaldığı hastaneye doğru yürüyordum ve içimden tekrarlıyordum 'Artık dövüş bitti... Yeni bir hayat'' kendi kendime yemin ettim bir daha bu dövüş işlerine girmeyecem diye. Çünkü benim için onca insan ölmüşken benim tekrar ringe çıkmam tam bir saçmalıktı.

Birden yanımda siyah bir araba durdu camı açıldı ve içeride gözlüklü bir adam vardı.

''Bay Kevin seni çağırıyor'' dedi adam.

''Kevin diye birini tanımıyorum'' dedim.

''Hemen arabaya bin yoksa...'' dedi adam.

''Yoksa ne... Öldürür müsünüz ? Hiç sanmıyorum... Belki önce ki beceriksizlerden sonra size güvenmiştir ama boşa'' dedim.

''Tanımadığını sanıyordum'' dedi adam.

Ses çıkarmayıp arabaya bindim ve yola çıktık.

...

Yaklaşık 2 saat sonra dağ başında bir malikaneye geldik içeri girdiğimde enteresan bir manzarayla karşılaştım. Ağır ve kasvetli bir ortam beklerken, striptizci kızlar kumar oynayan zenginler amansızca içki içen insanlar görünce parti havası olduğuna karar kıldım. Merdivenlerden yukarı çıktık ve bir odaya girdik.

''Hoşgeldin steve'' dedi kevin.

''Kevin sen misin ?'' dedim.

''Evet benim'' dedi.

''Seni aşağılık pislik ne istiyorsun benden'' dedim.

''Senden değil patronundan birşey istemiştim vermeyince seni öldürmek zorunda kaldım'' dedi.

''Ne istemiştin ?'' dedim.

''Seni... Senin bir kaç dövüşteki yeteneklerini gördüm ve patronundan yüklü bir miktar karşılığında seni bana vermesini ve bende özel eğitim alarak, turnuvalarda beni temsil etmeni istiyordum... Ama patronun bu teklifi reddetti... Bende karşılık olarak seni öldürmeyi seçtim'' dedi.

''Ama öldüremedin'' dedim.

''Evet... Ama emin ol isteseydim öldürürdüm'' dedi.

''O zaman öldür ne duruyorsun'' dedim.

''Hayır... Bu sefer öldürmek yok... Soru var... Tek bir soru... Benimle misin, değil misin ?'' dedi.

''Tabiki hayır'' dedim.

''Emin misin ?'' dedi.

''Kesinlikle'' dedim.

''İyi... Evine kadar bırakın'' dedi.

''Evin yolunu biliyorum'' dedim.

''Bilmeniz... Gideceksiniz demek değildir'' dedi.

Adamlarla tekrar şehir merkezine döndüm. Zoruma giden oraya kadar gidip hiçbir şey yapamamaktı. Adamlar yanımdan uzaklaştığı zaman raphaelin kaldığı hastaneye gittim. Raphael yoğun bakımdan çıkarılmıştı. Yanına gidip biraz konuştum ve olan biten herşeyi anlattım. Şaşırdı ve bir süre konuşamadı ama biraz sonra düzeldi. Sonra ona yeni planımı anlattım. O gelir mi bilemedim ama ben artık dövüşmemeye yemin etmiştim ve bir daha asla dövüşmeyecektim...

Sokak ÇocuğuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin