14. BÖLÜM: "KELEBEK"

1.3K 128 13
                                    

Enis bu oyunun sadece bir parçasıydı. Bu oyunun bitmesi için de eksik olan parça onda gizlenmişti.

Benim şuan ki yaşadığım duygu çaresizce beklemekti. Yaşadıklarımı artık tarif edebilmeye başlamıştım. Yatağa uzanıyorum. Sanki bacağım ve kollarımın üzerinde tonlarca ağırlık var ve ben bekliyorum. Çünkü kendimin bu ağırlıkları kaldırması mümkün değil. Çaresizim ve bekliyorum. Enis bunu kaldırabilecek tek insan. Hani bir masalda prensesin, kurbağayı öptükten sonra prense dönüştüğü anlatılır. Bizim masalımızda da Enis'in diyeceği kelimeler ile yüküm azalacak ve Burak için son görevimi yapıp bu dünyadan ayrılma vaktim gelmiş olacak. Masalımızda böyle bitecek.

Kendimle konuşurken elimden telefonu bırakmadığımı farkettim hala bir umutla mesaj bekliyordum. Gelmiyordu. Zaten Enis diyeceğini demişti. Son yazdığına bilerek cevap atmamıştım. Öfkelenmemem gerektiğini söylemeye hakkının olmadığını düşünüyordum.

Yemek düzenim oldukça bozulmuştu. Ailem ile birlikte yemiyordum. Annemle hiç samimi değildik. Sofraya davet eden hep babam oluyordu. Elimdeki telefonu yatağın üzerine hafifçe atıp ayağa kalktım. Saat geç olmuştu. Annem ile babam uyumuş olmalıydılar. Sessizce kapıyı açarak mutfağa geçmeyi denedim. Kapıyı açıp mutfağa gitmek üzereyken annemi ayakta buldum. Kafamı aşağı eğerek yanından geçtim. Mutfaga benimle birlikte o da girdi.

Soğuk bir ses tonuyla "Dolapta sarma var, yiyebilirsin." dedi.
Kısık bir sesle konuşabildim. "Tamam, teşekkür ederim anne."

Yavaş hareketlerle annemin mutfaktan çıkmasını bekleyerek dolapa doğru yöneldim.
Dolaptan sarmayı çıkardım. Annemle karşılaşınca heyecandan boğazım kuruduğunu anladım. İçecek olarakta dolapın alt rafından kolaya uzandım. Kolayı bardağa döktükten sonra tabağıda tepsiye koyarak tepsi ile birlikte odama doğru yöneldim. Annem bu sefer oturma odasındaydı. Boncuklarla uğraşıyordu. Kafasını kaldırdı. Elimdekilere ve bana baktı. Ona gülümsemek istedim. Çok özlemiştim. Yanlış anlayacağını düşünerek çekindim. Bir suçlunun yapması gerektiği gibi gözlerimi annemden ayırarak hemen odama geçtim. Bilgisayar masasına oturarak sarmayı yiyordum. Bir yandan kolayı içerken telefonumdan gelen ışık gözüme çarptı. Sanırım bir mesaj vardı. Sandalyemi sırtım ve ayağım yardımı ile geriye doğru iterek ayağa kalktım. Eğirerek elimi yatağımın üzerinde duran telefona uzattım. Mesaj atan kişinin ismini görünce yüzümde epeyce bir şaşkınlık oluştu. Enis'ten mesaj !

Enis mesajda, "Sabah Tophane Saat Kulesinin orada senin için bir kağıt olacak. Saat 06:00 olduğunda gelip almanı istiyorum. Kağıt oralarda senin için saklanmış olacak." demiş.

Okurken gözlerime inanamasam da çok heyecanlandım. Sanırım bana acımış olmalı ve bu çilemi sonlandıracak.
Enis'i akıllı sanardım fakat ben saat 06:00 dan önce varıp orada onu beklersem onu yakalayabilirim. Aptal çocuk. 1 saat öncesinden gidip onu o an yakalamak benim için büyük zevk olacak.

Masanın üzerindeki tepsiyi mutfağa götürüp hızlıca odama geldim. Uyku hapı bu gece yutmayacaktım. Erken kalkmayı başarmalıydım. Telefonumdan alarmı kurup saat 4:50 de uyanacaktım. Şimdi tek yapmam gereken uyumak. Son gecem, buradaki son uyumam, sabretmeliyim.

* * *
Alarmın sesi ile yataktan fırlamam bir oldu. Alarmı durdurup, gözlerimin daha iyi görmesi için gözümü ovaladıktan sonra uyku sersemi şekilde ayağa kalkıp ışığı bir iki denememle açabildim. Sessiz bir şekilde dolapı açarak altımdakı pijama yerine pantolon giydim. Yanıma telefonumu alarak ışığı kapatıp sessizce kapıyı kapadım. Telefon yardımı ile önümü aydınlatıp parmak uçlarım ile dış kapıya yöneldim. Ayakkabılarımı alıp kapıyı sessizce açtım. Dışarıya çıkınca biraz daha rahatladım. Ayakkabılarımı giydikten sonra evimize pek uzak olmayan Tophane Parkına doğru yürüdüm. Bu saatte etrafta pek kimse yoktu. Caddelerden geçen arabalar dışında. Bir ara takip edildiğimi hissettim. Korktum. Fakat etrafıma baktığımda boşa endişe yaptığımı gördüm. Ne kadar korksam da yürüyüş iyi gelmişti. Uykum ise git gide açılıyordu. Yaklaşık 15 dakikalık yürüyüş sonrası mekana varmıştım. İlk yerlere bakıp bir kağıt olup olmadığını kontrol ettim. Daha sonra saklayabileceği yerlere baktım. Ortalıkta bir kağıt yoktu rahatladım. Henüz gelmemişti ve ben onu görecektim. Yinede aramamdan vazgeçmiyordum. Etrafta dolanırken arkamdan gelen "Ufaklık, ne arıyorsun burada ?" sesi ile irkildim. Arkama dönüp çığlık atacakken "Sakin ol. Beni unuttun mu ? " diye ekledi. Çığlık için açılmış olan ağzım aptalca güldü.
Şaka gibi geldi. Mahalleye yeni taşınan bu bela beni her yerde bulup rahatsız ediyordu.

Ya Sen de Gidersen ?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin