Boğazda Bir Yemek

47.2K 893 20
                                    

"Böyle gevezelik etmemin tek sebebi, her şeye rağmen senin yanında kendimi iyi hissetmem."

                                                          Franz Kafka - Milena'ya Mektuplar

Bakışları ve kıyafetleri gibi simsiyah son model Porsche'nin rahat deri koltuğuna kurulmuş, camdan dışarı izlerken, Sarp son sürat makas atarak arabaların arasında gidiyordu. Direksiyonda başka biri olsaydı bu kontrolsüz hızdan rahatsız olurdum ama Sarp'ın her hareketi öyle kendinden emindi ki, her şeyi büyük bir doğallıkla yapabiliyordu.

"Arabam otoparkta kaldı, dönüşte almam lazım" derken içimdeki huzursuzluğu duymamazlıktan gelmeye çalışıyordum.

"Ben hallettim. Şirketten biri evine bırakacak."

"Evime?' diye sordum imalı bir tonda, evimin yerinin biliniyor olmasından rahatsız olmuştum.

İçimden geçeni anlamış gibi cevap verdi "şirket kaydından ofise ulaştılar, adresi oradan aldılar. Telefona çıkan arkadaş vermemek için direnmiş ama konuyu açıklayınca en büyük müşterinizi kıramamışlar demek ki" diyerek kendinden emin, inci gibi dişlerini göstererek güldü.

"İşte geldik" dedikten sonra araba sert bir frenle durdu. Sonradan böyle sert hareketlere alışacağımı, hatta onların kölesi olacağımı henüz bilmeden çantamı tutan ellerimi yumruk yaparak öfkeli bir bakış fırlattım.

Sarp'ın daveti üzerine yemek için boğazda bir restorana gelmiştik. Vakit öğleni bir hayli geçiyordu ve ben gerçekten çok açtım. Vale anahtarı alırken "hoş geldiniz Sarp bey" diye selamladı, bana da kaçamak ve kibar bir selam verdi. Anlaşılan Sarp her yerde tanınıyordu. İçeri girince deniz kenarında bir masaya geçtik. Sarp elinde menülerle gelen garsonu görünce, menüleri istemediğini belirten bir hareketle garsonu durdurdu ve benim konuşmama fırsat vermeden siparişlerimizi verdi. Ben ne olduğunu anlamadan bir emrivaki daha gelmişti.

"Ne yiyeceğime siz mi karar vereceksiniz?" diyerek somurttum. O ise halinden son derece memnun görünüyordu.

"Evet Dora bugünlük böyle olacak. Güven bana lütfen biraz rahatla artık" dedi arkasına yaslanırken. Demek ki sabahtan beri süregelen gerginliğim ne kadar saklamaya çalışsam da dışarıdan belli oluyordu.

Yemeklerimiz gelene kadar bir şişe şarabı neredeyse bitirmek üzereydik. Tüm huysuzluğuma rağmen kabul etmem gerekirdi ki bu garip günün üzerine boğaz havasında kırmızı şarap eşliğinde biraz soluklanmak çok iyi gelmişti. Tabi bunda Sarp'ın baş döndürücü varlığının etkisi büyüktü. Biliyordum ki o ne kadar emrivaki de yapsa eğer içten içe burada olmayı istemeseydim, olmazdım. Bütün gün etrafa yayarak gezdiği o güçlü maskülen enerji beni gerse de, şu an bu güzel bahar akşamında onunla burada olmaktan büyük keyif alıyordum.

Yemekler lezizdi ama canım hala hiçbir şey istemiyordu. Sarp'ın sürekli üzerimde olan delici bakışları ve her konuşmasının altında yatan imalı sözleri de durumuma hiç yardımcı olmuyordu. Şarabın etkisiyle muhabbet derinleşmişti. Sarp çok sevdiği bir oyunun içindeymiş gibi davranıyordu, üzerimdeki etkisinin farkındaydı. Pelteleşen beynim artık Sarp'tan gelen karışık sinyalleri anlayamıyordu. Karşımda iştahla yemeğini yiyen Sarp keyifle üniversite maceralarından bahsediyordu. Seri bir hareketle kravatını çekip çıkarttı ve aynı elini boğaz rüzgarının dağıttığı saçlarının arasından geçirdikten sonra gömleğinin üst düğmesini açtı. Her hareketini ilgiyle izliyordum ve izlendiğini fark edince bana kısacık bir bakış attı. Kravatı masaya bırakmadan önce iki eline dolayıp hafifçe gerdi. Bu hareketiyle kasıklarıma bir yumruk yemiş gibi oldum. Vücudumdaki hareketlenme son derece sinir bozucuydu.

"Biraz yavaşla" dedi sert bir şekilde, ben kendime yeni bir kadeh şarap doldururken. Sonra ifadesi yumuşadı, "yani tabağın duruyor ama kaçıncı kadehin sayamadım."

Keyifle gülümsedim, "bugün büyük bir anlaşma yaptım. Kutlama yapmak hakkım" dedim kadehimi kadehine dokundurarak.

"Üstelik bugünkü planlarım arasında tüm bunlar yoktu. Toplantıdan çıkıp ofiste modern köleliğime devam edecektim." ...

"Kölelik" kelimesini bilinçaltım özellikle seçip söyletmişti. Son bir saattir vücut dilim değişmiş, konular iş dışına çoktan kaymıştı. Ben köleliğimden bahsederken Sarp'ın gözlerinden bir karaltının geçtiğine yemin edebilirdim.

"Peki siz neler yapıyorsunuz, yani iş dışında?" diye sordum sohbeti normalleştirmeye çalışarak ama onun buna pek niyeti yoktu.

"İş dışında pek fazla bir şey yok. Spor yapıyorum, hobilerimle ilgileniyorum ve eğleniyorum."

Nasıl eğlendiğini, eğlenmek için ne yaptığını sormadım. Hobilerinin ne olduğunu da. Bakışları, tüm hal ve tavırları zaten fazlasıyla açıktı. Onu başka bir kadınla, yada kadınlarla düşünmek içimi acıttı. Ne sanıyordum ki yalnız olduğunu, aşık olacağı kadını beklediğini ve bu sürede yalnızca işiyle ilgilendiğini mi? Şu an bunları düşünüyor olmam, en az burada olmam kadar saçmaydı ama beynimi susturamıyordum.

"Müsaadenizle" diyerek tuvalete gitmek için ayağa kalktığımda ne kadar içtiğim gerçeği yüzüme çarptı. Aç karnına içtiğim onca şarap bu saatte sarhoş olmama yetmişti. Dengemi sağlamaya çalışsam da sandalyeye takılıp sendeledim ve son anda masaya zor tutundum.

"Ah Dora" diyerek sandalyesinden fırladı ve koluyla belime sarılarak dik durmam için destek verdi. Bu kadar yakınımda olması ve o güçlü kolun vücuduma teması kesinlikle çok tehlikeliydi. Tek koluyla beni tamamen sarıp kendine bastırdı ve elimden sertçe tutarak adeta çekercesine tuvaletlerin önüne kadar getirdi. "Tek başına idare edebilecek misin" diye sorarken endişeli görünüyordu. "Evet teşekkür ederim, uzun süredir bu işi yapıyorum" dedim. O kafayla komik ve etkileyici olduğumu sanıyordum ama tam bir aptal gibi göründüğümden emindim.

İçeri girdiğimde makyajımı dağıtmamaya ve saçımı ıslatmamaya dikkat ederek soğuk suyla yüzümü yıkadım. Klozete gidip işaret parmağımı gırtlağıma sokup kendimi kusturmaya çalıştım ama tek çıkan şey garip öğürtülerimdi. Dışarıdan duyulmaması için dua ederek ve olabildiğince toparlanarak dışarı çıktığımda Sarp elinde çantam ve telefonumla beni bekliyordu. 

"Biraz daha iyi misin" sorusuna kafamı sallayarak cevap verdim. Çünkü konuşursam ya kusacaktım yada saçmalayacaktım. Biraz önce yaptığı gibi elimden tutup "gidiyoruz" dedi ve beni nazikçe Porsche'nin ön koltuğuna yerleştirdi. Beni dinlemediği belliydi, yine de son bir çabayla "ama siz..." diyerek itiraz etmeye çalıştım. Cümlemi yarıda keserek açık kapıdan bana doğru eğildi. 

"Sarp. Bana Sarp de lütfen" dedikten sonra hızla kapıyı kapatarak kendi tarafına geçti.

İtiraz edecek yada nereye gidiyoruz diyecek enerjim yoktu. Tek isteğim sabah dağınık bırakıp çıktığım yatağıma geri dönüp deliksiz bir uyku çekmek ve bugünü unutmaktı. Böyle adamların yeryüzünde olmaması hepimiz için daha hayırlıydı.


Gözlerindeki Karanlık - KİTABIMIZ ÇIKTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin