Yoğun Bir Gün

48.4K 848 14
                                    


"Gidip uyku çalışalım, belki bir rüya kazanırız."

                             Hüseyin Atlansoy – Gizli Ölmek

Akşam erken bir saatte uyuduğum için sabah kalktığımda hava hala tam aydınlanmamıştı. Uykumu tam alamamıştım, başımda hafif bir ağrı vardı ve susamıştım. Yeniden uykuya dalmaya çalışarak bir süre yatakta döndüm. İşe yaramayacağını anlayınca isteksiz doğruldum. Sarp sanki hala odadaydı, odunsu kokusu havada asılı, uyanmamı bekliyordu. Yarı aydınlık odada elimi komodine uzatarak telefonumu aradım ama her zamanki yerinde yoktu. Çantamın içinde olmalıydı. En son restorandan çıkarken Sarp'ın elinde görmüştüm, sonrasını hatırlamıyordum.

Miskin adımlarla mutfağa geçerek kendime kocaman bir bardak soğuk su doldurdum. Çantamı alıp kendimi köşe koltuğa attım. Telefonumu bulduğumda ekrandaki bildirimlerle göz göze geldim. Normalde elimden düşmeyen telefona en son saat kaçta baktığımı hatırlamaya çalıştım, sanırım toplantıya girmeden önceydi. Arkadaşlarım çıldırmış gibi beni aramıştı. Şimdiye kapıya dayanmamış olmalarına şaşırarak mesajlara ve çağrılara baktım.

Cevapsız çağrıların çoğu Burak'tandı. Annesi ameliyattan çıkmış olmalıydı. Elbette toplantının nasıl geçtiğini merak ediyordu. Whatsapp'taki grupta ise kızlar hafta sonu planını yapmışlardı. Eğer iyi olduğumu bildiren bir şey yazmazsam başıma gelecekleri tahmin ettiğim için önce kızlara yazdım. Burak'ı ise nasılsa bugün hastaneye gittiğimde görecektim. Hem uyuyorsa bu saatte uyandırmak istemezdim. Bu gece hastanede kalacaktı.

Mailleri de kontrol ettikten telefonu bıraktım. Sarp'tan bir not, varlığına dair bir işaret bulmayı umarak gözlerimle salonu taradım ancak her şey yerli yerinde bıraktığım gibi duruyordu. Eğer saçlarımın ıslaklığı ve odada belli belirsiz gezen o erkeksi koku olmasa dün akşamın tamamen hayal gücümün eseri olduğunu düşünecektim. Tekli koltuğun üzerinde duran kitaba baktım. Demek ki delirmiyordum. Hayal gibi gelse de birkaç saat önce buradaydı. Kitabı elime alarak sayfaları araladım. Kasığımda toplanan ateşle yutkundum. Sadece varlığını düşünmenin bile bedenimde yarattığı etki çok gerçekti.

Günlerden Cuma olmasına şükrederek altıma yırtık bir skinny kot, üstüne "V yaka" beyaz bir tişört, ayağıma da New Balance'larımı geçirip aceleyle evden çıktım. Kapalı otoparka inerken arabamı en son Barutçu Holding'te bıraktığımı hatırladım. Dün olanlar beynimde dönüp duruyordu. Nasıl yeni yetme bir kız gibi bu kadar aptalca davranabilmiştim? Dün, aklımda kare kare canlandıkça utançtan deliriyordum. Rezil olmuştum.

Neredeyse yok denebilecek sefil cinsel hayatımın bana kurduğu tuzağa inanamıyordum. Daha önce hiç bu tarz bir şey yaşamamıştım. Kendimi zorladığım zamanlarda dahi bu kadar gözümün döndüğünü hatırlamıyordum. Bu adam bana her ne yaptıysa hiç hoşuma gitmemişti. Zaten bir beklentim yoktu. O bizim müşterimizdi, hem de en önemlisi. Bu kadar amatörce davranarak çoktan pek çok kuralımı bozmuştum. Yalnızca bir an önce sözleşmenin imzalanıp elime geçmesini istiyordum. Sonra normal hayatıma devam edecektim. Nasılsa Burak işin başına gelecek ve bir daha Sarp Barutçu'yla görüşmeme gerek kalmayacaktı. Lansmana ise daha vardı, o zamana kadar çoktan bu düşüncelerden kurtulmuş olacaktım.

Otoparka indiğimde arabam pırıl pırıl bir şekilde beni bekliyordu. Eve kim bıraktıysa yolda bir oto yıkamaya uğradığı belliydi. Ne kibar bir düşünceydi. Arka lastiğin üstüne bakınca anahtarı buldum. Çantamı yan koltuğa atıp şoför koltuğuna kurulunca kendimi yeniden güçlü hissediyordum.

Gözlerindeki Karanlık - KİTABIMIZ ÇIKTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin