İlk

50.4K 701 7
                                    


"Dans etmek, yatay bir isteğin dikey anlatımıdır."

                                           Zülfü Livaneli

Sarp ellerini masaya koyup kulağıma doğru eğildi. Ortam gerçekten fazla gürültülüydü ama yine de bu kadar yakınlaşmasına gerek var mıydı?

"Ne hoş bir tesadüf değil mi?"

Kulağımı yakıp geçen nefesini ve burnumdan geçerek beynimi, oradan da kalbimi dolduran enfes kokusunu yok saymaya çalışarak ve yükselen nabzımın farkına varmamasını umut ederek aynı küstahlıkla cevapladım.

"Gerçekten tesadüf olduğunu mu varsaymalıyım?"

Cevabım hoşuna gitmişçesine yamuk bir gülümseme geçti dudaklarından, kesinlikle kendine meydan okunmasını seviyordu. Bundan o an emin olmuştum. Şanslıydı ki ben de kolay lokma olamayacak kadar uzun yıllardır bu oyunun içindeydim.

"Peki tesadüf değilse nedir, buraya senin için mi geldim?"

"Bilmiyorum, bunun cevabını sen vereceksin. Ama bak ne diyorum, dün geceyi düşünürsek neden olmasın? Belki de beni yatırıp uyutmak yetmemiştir, iyi olduğumdan gerçekten emin olmak istemişsindir. Gördüğün gibi arkadaşlarımlayım ve iyiyim" dedim bir solukta. Son derece rahatsız edici bir pozisyondaydık. Onun varlığından zaten elim ayağım birbirine dolanırken şimdi üstüme doğru eğilmesi beni adeta masaya hapsetmişti.

Onu bu kadar isterken neden böyle soğuk davrandığıma dair bir açıklama yapamıyordum. Onu özellikle kendimden uzaklaştırmaya çalışıyordum. Sanki yıllardır yaşadığım her üzüntünün, her kalp kırıklığının, her başarısız ilişkimin acısını bu küstah adamdan çıkarmak istiyordum. Onun da kendinden emin ukala tavırları ve insanlara üstten bakan özgüveninin cazibesine kapılsam da diğer yandan böyle kolayca meydan okuyor olmasına sinirleniyordum.

Kızlar susmuş, ellerinde içkileriyle bir tiyatro oyunu oynar gibi bizi izliyorlardı. Konuştuklarımızın duyulmadığından emindim, acaba vücut dilimizden restleşmemiz anlaşılıyor muydu? Sarp kızların varlığını hatırlayınca doğrulup başıyla yarım yamalak bir selam verdi, sonra üçünün de yanına giderek kısaca bir şeyler konuştular. Ne konuştuklarını duyamasam da Sarp çapkın bir gülümsemeyle ellerini öperken üçünün de ağzı kulaklarındaydı.

Bu adam kesinlikle ne yaptığını çok iyi biliyordu. Emindim ki bu hareketiyle arkadaşlarımın kalbini çoktan kazanmıştı. Dünya umurunda değildi. O burada eğleniyordu. Kurallarını kendisinin koyduğu, istediği gibi değiştirdiği ve diğer oyuncuların sorgusuz sualsiz içine çekildiği bir oyun oynuyordu.

Saat gece yarısını çoktan geçmişti. Sarp bizimle vedalaşıp arkadaş olduklarını tahmin ettiğimi grubun yanına dönmüştü. Kızlar meraklı bakışlarla hala onu izliyorlardı. Üstelik masalarının bir hayli uzakta olması onları durduracak gibi değildi. Yeliz'in kolunu çimdikledim, "yeter kızım ya bakıp durmayın şuna."

"Ne var ya neden bakmayacakmışız? Gidip konuşsana ne duruyorsun burada anlamadım."

Dişlerimi sıkıp ellerimle saçlarımı düzelttim. "Gidip ne konuşacağım ya, deli misiniz siz?" derken sinirlenmeye başlamıştım.

Selen "rahat bırakın kızı" deyince neyse ki konu daha fazla uzamadan kapandı. Ne var ki ben de alttan alta onu izlemekten kendimi alamıyordum. Masalarında bir hareketlenme olunca kafamı hızlıca telefona gömdüm. Kalbim küt küt atıyordu. Burcu dişlerinin arasından "buraya geliyor" dedi.

Gözlerindeki Karanlık - KİTABIMIZ ÇIKTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin