(Medyadaki Will)
Uyandığımda üzerimde onun kokusunu ardım. Evet! Hala kokusu üzerimdeydi. Açlıkla elbisemdeki kokuyu ,yani onun kokusunu içime çektim. Bu benim dudaklarımı yavaşça yukarı kıvırırken, bugünkü giyeceklerimi hazırladım. İçime sinmedi, kombinimi değiştirdim. Yine sinmedi, yine değiştirdim.Çünkü bugün güzel olmam gerekiyordu. Bugün, Tom ve ben gibi yetenekli kişilerle tanışacaktım!..
Çok heyecanlıydım. Belki de çocukluğumdan beri hayal ettiğim bir dosta kavuşabilecettim. Ama dost görünümlülere değil, gerçek bir dosta...
Ama öyle o kadar süslü de olmamalıydım. Güzel, ama günlük.
Hazırlanmam sadece 15dakikamı almıştı.
Üzerimde sadece en sevdiğim renkler , siyah ve mavi vardı.
°°°°°°°°°°°°°°°°°
"Alo, hazır mısın ?"
"Hazırım, Tom"
"Neyin var?"
Korkuyordum belki de. Göreceğim kişilerin hayallerimdeki gibi olmamasından korkuyordum.Ama bunu söyleyemezdim.
"İyiyim, hadi gel al beni de tanışalım şunlarla."
Sesimin neşeli çıkmasına özen gösterdim ama Tom birşey olduğuğunu anlamıştı. Bir iki saniye sessizlik oldu. Ne olduğunu anlatmayacağımı anlayınca derin bir iç çekti.
"Tamam,o halde. Geliyorum bitanem. Ne düşünüyorsan boşver, takma. Beni düşün"
Ve telefonu kapattı. Yalancı bir sinirden sonra dudaklarım yavaşça yukarı kıvrıldı. Ve sonra o cümleyi kafamda evirip çevirmeye başladım.
'Beni düşün'
'Beni düşün'"Onu düşün."
°°°°°°°°°°°°°°°°
Bir 15 dakika sonra zil çaldı. Ellerimle ritim tutmaktan çürüttüğüm masadan yardım alarak kalktım ve kapıya yöneldim.
Kapıyı açtığımda gördüğüm manzara karşısında nutkum tutuldu."Anne!"
°°°°°°°°°°°°°°
"Anne! İyi misin ?"
Karşımda annem boylu boyunca yatıyordu.
"Anne sen doğum günlerime bile gelmezdin anne!"
Ağlamaya başladım. Yere çöktüm.
"Anne aç gözlerini!"
"Anne beni birinci kez bıraktın. İkinci kez bırakma. Sen beni 15 yaşımda terk ettin. Şimdi de terketme!"
İçeri aldım hızlıca. Ambulansı aradıktan sonra koltuğa yatırdım annemi. Kanlar içindeki koyu pembe bluzu koyu kırmızıya bürünmüştü.
"Anne , biliyor musun. Senden nefret ediyorum. "
Hala ağlıyordum.
" Beni ikinci kez bıraktın. "
Zil çaldı. Kriz geçirmeye başladım. Ve bağırmaya da.
"Beni ikinci kez bıraktıın!"
Saçlarımı dağıttım. Parfümlerin hepsini kırdım.
"Nix! Aç kapıyı Nix!"diye kapıyı tekmeleyen Tom'a aldırış etmedim.
"Beni hep bıraktın. Ben hep yalnızdım anne!"
Çığlıklarıma yere attığım bardaklar eşlik etti.
"Ben hep yalnızdım!"
Bir bardağı aldım ve aynaya fırlattım. Aynanın kırılma sesiyle kapıdaki yumruklar daha da arttı.
Yere çömeldim. Saçlarım bir gözümü kapatırken aynanın bir kırık parçasını elime aldım ve ayağa kalkıp annemin kulağına fısıldadım :
"Sıra bende! "
Delirmişçe gülümsedim.
"Bu sefer ben seni bırakacağım!"Yavaşça elime uzattım cam parçasını. Yavaş yavaş, teker teker , damla damla kanlar dökülürken annemin koluna , ben, daha derine inmeye başladım. Teker teker damlayan , kıpkırmızı kan sesi hoşuma gitti. Daha derine indim.
Ve o anda bahçe kapısı açıldı.
Gördükleriyle şok olan bir Tom karşımdaydı işte!
Daha derine indim. Gözlerim son hız açılmış, deli gülümsemem daha da artmıştı.
Hızlıca bana koştu.
Ama geç kalmıştı.
Gözlerim bulanıklaşırken ambulansın sireni, Tom'un bağırışı, bir bedenin yere serilme seslerini duydum gayipten.
Ve karanlığa ilk adım...Tom'dan
"Hadi, yap şu lanet şeyi Will!"
"Sakin ol Tom! Çok ses var. Kapa şu lanet çeneni!"
"Off!"
Saçımı kaşıdım.
Şu kahrolasıca Will'e gününü gösterirdim ama şuan ne yeri ne zamanıydı."Hem, bana muhtaçsın, kelimelerinde dikkat etmeni öneririm"ve göz kırptı.
İçimden tüm küfürleri savururken dışımdan sadece
"Çene çalmayı kes ve yap şunu." demekle yetindim.Aslında çok korkuyordum. Öyle korkuyordum ki dokunduğum her yer alev alevdi.
Sadece duygularımı saklamayı öğrenmiştim o kadar.
Aslinda şu an ağlıyordum. Ağlamaktan yüzüm kan çanağına dönmüştü hatta. Aslında çok üzgündüm.Annem gözlerimin önünde ölürken de ağlamamıştım.
Ama içimden her yeri yıkmıştım o gün
Kalbimin her zerresi parçalara ayrılmıştı.Ama dedim ya , duygularımı saklamayı biliyordum sadece.
Nix'e anlamadığım, İspanyolca şeyler mırıldandı.
Ve gözlerinin üstünden öptü. Sonra yanaklarından. Sonra...Suratına geçirdiğim yumrukla bir eliyle gözünü kapattı.
Sırıtarak şunları söyledi :
"Sana ne! Siz hani sevgili falan değildiniz! O zaman ister yanağını öperim, ister duda-"
Lafını, bu sefer sağlam olan gözüne attığım yumruk durdurdu.
"O lafı tamamlarsan, seni gebertirim!"
Be lafımın bitmesinin bir saniye sonrası birkaç doktor içeri girdi. Bizi ayırırken, Will'i, bir doktor bir hemşire kollarının altına girerek odadan çıkardı. Odada yalnız kaldığımda Nix'in başucuna oturdum ve elini tuttum"Nix! Uyan bitanem. Hadi, geçti..."
Saçlarını okşarken , bir yandan da pişmanlıkla ona bakıyordum.Bu kızı bu hale ben getirmiştim!
Will'in yaptığı şey sonuç vermeyebilir ve Nix ölebilirdi.
NİX ÖLEBİLİRDİ !
Onu bu hale ben getirmiştim.
Sevdiğim kızın katliamına ben ortak olmuştum.
Daha beş gün geçmesine rağmen yerle bir olmuştum.
Yanağına bir öpücük kondurdum.
Geçmişi geride bırakabilmek istiyorum. Ona yaptıklarımı unutabilmek istiyorum.
Ona doğruları söyleyebilmek istiyorum...
Gözümden düşen bir damla yaş, Nix in bileğine düştü.
Ve belki, ilk kez kendime hakim olamadım,duygularımı saklayamadım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN ŞARKISI
Teen Fiction"Bir roman var. Okuyorum, okuyorum. Ama bitmiyor. Kitap bitiyor, sayfalar tükeniyor. Zaman doluyor. Ama kitabın sonu yok." "Bir puzzle var. Parçalarını yavaş yavaş ekliyorum. Tane tane yerlerine diziyorum. Bir parça eksik. Dönüyorum,bakıyorum O par...