(Medyadaki Will)Nix'ten
Kendimi öldürememiştim bile.
Tamam, kriz geçiriyordum ama bir yanım da bilinçliydi.
Ölmek istiyordum.
Ama onu bile becerememiştim...
Karanlığın içinde kaybolurken, yine o kadın belirdi.
"Kaçmak istiyorsan git, hadi çabuk ol!"
Eliyle bir kapıyı gösteriyordu. Ama bu kapı efsanevi 'büyülü' kapılardan falan değil.Bildiğin, tokmaklı bir kapıydı bu.
Sıradan bir kapı göreceğime hiç bu kadar sevineceğimi tahmin edemezdim.
O gerçekti. Gerçek Victoria'ydı. Buna elle tutulabilir bir kanıt yoktu ama içimden bir ses, daha doğrusu içimden tonlarca ses bana onun gerçek olduğunu söylüyordu.
Yoksa,beni çıkışa götürmez, ölümün kucaklarına bırakırdı değil mi?
Ve bana kızım derdi.Ama ya yalansa?
"Sana nasıl inanabilirim?"
" Çocuğuyla tek başına ormanda kalmış bir kadın varmış. Sadece Tanrıya tapar, ona ve onun söylediklerine inanırmış.
En büyük günahı elindeki bebekmiş oysaki.
Bebeği yere bırakmış. Elindeki bıçağı alıp bebeğin kalbine tam saplayacakken, bebek gülümsemiş. "
"N-ne?Geçmiş
"İyi geceler kızım, yat uyu."diye seslendi çocuğun annesi.
Çocuk, gözlüğünü masasına bırakıp, gözünü sıkıca yumdu.
Annesi tam çıkacakken,aklına gelen şeyle kapı kapanmadan bağırdı :
"Anne masal anlatsana!"Annesi geri dönüp çocuğun pamuk gibi, omuzlarına gelen küt saçlarını okşadı ve söze girdi :
"Yalnızlık kadar ıssız bir gecede , çocuğuyla tek başına ormanda kalmış bir kadın varmış. Sadece Tanrıya tapar, ona ve onun söylediklerine inanırmış.
En büyük günahı elindeki bebekmiş oysaki.
Bebeği yere bırakmış. Elindeki bıçağı alıp bebeğin kalbine tam saplayacakken, bebek gülümsemiş"
Annesi duraksadı.
Hikayenin ne kadarını anlatacağını tartıyora benziyordu"Devam etsene!"
"Bebeğe bakmış. Onun gülen gözlerine bakmış.
Sessizce kulağına eğilip :
'Büyüyünce benim öcümü alacaksın'diye fısıldamış ve orayı terk etmiş."Çocuk, annesinin bu sözleriyle ürperdi.
"Nasıl anneymiş bu!"diyebildi en sonunda.
"Ama yakın zamanda bebeği bir aile bulup evlatlık edinmiş. Bebek , onları gerçek ailesi sanmış ve mutluca yaşamışlar.
Birdaha hiç gerçek annesiyle karşılaşmamış, ve mutlu son!"Günümüz Nix'ten
"Aslında o masal o şekilde bitmiyor, Nix.
Çocuk büyüyor, annesini buluyor ve annesini öldürüyor. Etini pişirip yiyor. Gözlerini kavuruyor.
Kanını içiyor."Midem bulanmıştı.
Kusmak istiyordum.Ama ona inanabilirdim, başka çarem yoktu!
Hızlıca kapıya yöneldim.
"Ama hiç pişman olmuyor.Güle güle Nix!"
Tokmağı çevirdim, kapıyı açtım.
Neredeydim?
Geçmişin içindeydim!
"Seni çok önceden öldürmeliydim kızım!"
"Etini pişirip yemeliydim!"
"Gözlerini kavurmalıydım!"
"Kanını içmeliydim."
Kadın bıçağı tam saplayacağı zaman gözlerimi sıkıca yumdum.
Bunlar yaşanmış mıydı?
Gözlerimi yavaşça araladım.
Hala bakamıyordum.
Ama yaşanmış ve bitmişti.
İzlemem lazımdı. Birşeyler öğrenebilirdim belki
"Soğuk kanlı ol, soğuk kanlı ol..."
Kadın bıçağı kaldırdı.
Ve bebeğın göğsüne SAPLADI!
Bebek yavaşça gözlerini kapattı.
Ve açtı.
Hiçbir şey olmamış mıydı?
Kadın sırasıyla sapladı, sapladı,sapladı
"Ölsene geleceğin iblisi, öll!"
Sapladı , sapladı.
Ama bebek ölmedi.
°°°°°°°°°°°°°°°°°°
Gözlerimi açtığımda Tom yanımdaydı ve ağlıyordu.
Ne! Uyanmış mıydım!?Tom'dan
"Ağlama!"diye bir fısıltı duydum.
"Nix"diye bağırdım pişmanlık ve özlemle .
"İyi misin?"
"Annem!"
Gözyaşlarını tutamadı.
"O iyi!"
Tabi ki de yalandı.
"Onu görmeliyim."
"O da yatıyor. Dinlenmesi lazım. Kalkamaz ayağa şuanlık. Ama çok iyi, senin kadar iyi."
"Ben giderim!"
Kalkmaya yeltendi ama ben engel olmadan yatağa düştü bedeni.
Elini öptüm tekrar tekrar.
"O iyi"diye fısıldadım."Masal anlatır mısın?"
Ne alakaydı?
"Niçin?"
"Üzüldüğümde annem bana masal anlatırdı""Tamam."
"Bir kız varmış. Öyle güzelmiş, öyle güzelmiş ki, etrafına gül kokuları yayılırmış güzelliğinden
Ama o kendisini küçümser, çirkin görürmüs.
Kibirli değilmiş.
Ve o kız Tom adında yakışıklımı yakışıklı bir prensle tanışmış""Yakışıklımı yakışıklı prens sen mi oluyorsun !" küçümser gibi bana baktı
"Beğenemedin mi?"
Kafasını iki yana salladı gülerek.
"O zaman sana kaçırıldığında görüpte tutulduğun adamı sunalım. Olur mu küçük hanım"
"Tom!"
Gülümsedim.
Tam onu öpecekken içeriye Will girdi ve işin içine, yine,yine etti.Hızlıca geri çekilirken Nix şaşkın gözlerle Will'e bakıyordu 'bu kim?' dercesine.
"Selam Nix, ben Will"
Eğildi ve elini öptü."Tom?"dedi Nix soran gözlerle.
"Hıı, bu Will, bizim gibilerden.
Gücü de öleri diriltmek, yada yaralıları iyileştirmek.
E tabi bu sende ve bendede olduğu gibi hep işe yaramıyor.""Ama sizde işe yaradı madam, sizin hayatınızı ben kurtardım.
Bana hayat borçlusunuz."dedi ve göz kırptı Nix'e .
Eli hala elindeydi.
"Nix'e yavşamayı kes Will!"
Sinirle soludum.
Benim sevgilime erkek kardeşi bile dokunamazdı"Aa, ayıp ediyorsun dostum! Ben sadece şükranlarımı sunuyorum. Dimi Nix!"
Tekrar göz kırptı.
Piçce sırıtışı mideme kram girmesine yetmişti.
"WİLL!"
"Sakin ol Tom!"dedi nazikçe Nix"Will, defol!"
"Tamam, gidiyorum"dedi teslim olur gibi ellerini kaldırarak.
Kapı kapanıp Will gittiğinde içeriyi ölüm sessizliği doldurdu.
Sessizliği bozan benim fısıltım oldu :
"Her şey eski haline dönecek"
Sadece kendimi avutuyordum.
Artık hiçbir şeyin eski haline dönmeyeceğini ikimiz de biliyorduk."Her şey eski haline dönecek"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN ŞARKISI
Teen Fiction"Bir roman var. Okuyorum, okuyorum. Ama bitmiyor. Kitap bitiyor, sayfalar tükeniyor. Zaman doluyor. Ama kitabın sonu yok." "Bir puzzle var. Parçalarını yavaş yavaş ekliyorum. Tane tane yerlerine diziyorum. Bir parça eksik. Dönüyorum,bakıyorum O par...