Boynumda tarifsiz bir acı hissettiğimde gözlerimi açmak istedim ama hissettiğim acıyla birlikte bedenim kendini karanlığa teslim etti.
Artık içine girdiğim Karanlıkta boğuluyordum. Kaçışım yoktu. Tek kaçma ihtimalimi elimin tersiyle itmiştim. Kendi hatamdı ve cezasını çekmek zorundaydım. Bunca senedir insanların haklarını yemiştim ve şimdi allah cezamı vermişti işte. Ve bu daha başlangıçtı.
Her karanlık çöktüğünde ruhumdaki güvenlik hissi ortadan kayboluyordu ve yerini çaresizlik alıyordu.
Ve Aden karanlığın kendisiydi. O ruhsuz bir bedendi ve başka insanların ruhunu alıyordu. Benimkinide alacaktı.
O bütün bu ruhların arasında kendi ruhunu arıyordu. Ama çaresiz bir aramaydı bu. Çünkü başka ruhları bedenlerinden ayırırken kendi ruhuna ulaşamazdı.
O daima ruhsuzdu ve öyle kalacaktı. Çünkü onun ruhu ölmüştü.
O karanlıktı ve ben karanlıktan korkuyordum. Ama aydınlığa ulaşmak için karanlığa katlanmamız gerekmiyor muydu?
<><><><><>
Kendime geldiğimde gözlerimi zorlukla açmaya çalıştım ama bedenime çöken yorgunluk bunu engelledi. Gözlerimi zorlukla araladığımda hala karanlıktı.
Her karanlığın ardından aydınlık gelmezmiydi?
Bu karanlık bedenime bir panik dalgasının yayılmasına sebep olmuştu. Hareket etmeye çalıştığımda ellerimin ve ayaklarımın bağlı olduğunu fark ettim.
Bir süre sonra gözlerim alıştı ve etrafımı seçmeye başladım. Daha önce olmadığım biryerdeydim. Burası bana geçmişimden bir yeri çağrıştırıyordu.
Bu keskin koku da neydi? Rutubet kokusuyla karışmış kan kokusunu aldığımda bedenimi saran o duygu çok tanıdıktı. Buraya nasıl gelmiştim? Burası neresiydi?
Boğazımda hissettiğim düğümle gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı. Duvarların üzerime geldiğini hissettiğimde gözlerimi yumdum ve aklıma gelenleri düşünmemeye çalıştım. Kalbim boğazımda atıyor gibiydi. Bir kaç gün önce beni hastaneye götürmek isteyen adam şimdi neden bana işkence ediyordu?
Gözlerimi açmamaya gayret ederek derin nefes almaya çalıştım. Odadaki koku bedenimle bütünleşmişti sanki. Midem kasıldığında kusma isteği duydum. Ne kadar zamandır buradaydım?
Ağlamam sessiz iç çekişmelerine dönüşürken titreyen bacaklarımı karnıma çekip başımı bağlı olan ellerime dayadım. Titreme bütün bedenime yayılırken başka birşey düşünmeye çalıştım.
Mesela şuan karanlık kan kokan bir odada olmadığımı. Öten kuşların sesini, masmavi gökyüzünü, parlayan güneşi. Burası hayalini kurduğum yerdi. Yıllardır kafamda huzur bulduğum yer; hayalimdeki cennet.
Çok korktuğumuz zamanlar Ceylinle gözlerimizi kapatıp hayalimizdeki huzurlu dünyayı birbirimize anlatırdık. Hiçbir zaman ulaşamayacağımız huzurlu dünyayı.
Ama bu sefer hiçbir işe yaramadı. Çünkü gerçekler her zaman daha güçlüydü.
"Aden!" Diye bağırdım var gücümle ama sesim beklediğimden daha kısık çıktı, "Allahın cezası çıkar beni buradan."
Sesli hıçkırıklarım bütün odayı doldurdu. Son günlerdir bedenim tüm sınırları zorluyordu. Artık yorulmuştu. Bu karanlığın içinde boğulacak gibi hissediyordum. Geçirdiğim kriz tekrarlanabilirdi.
"Çıkar beni lütfen!"
Sesim gitgide daha da kısılıyordu. Artık bu ortama dayanma gücüm kalmamıştı.
Bir ses duyduğumda gözlerimi hafif araladım. Açık olan kapıdan içeriye sızan ışık cehennemin ardındaki cennet gibiydi. O Melek gibi sesi duyduğumda gözlerimle etrafa baktım ama tek gördüğüm kapıdan içeri sızan ışıktı.
"Umut?"
"Anne?" Diye fısıldadım, "Kurtar beni buradan."
Büyük bir gölge belirdiğinde ışık kayboldu. Odaya tekrar karanlık çökmesiyle bedenimdeki titreme arttı. Zihnimin bana oynadığı bir oyundu sadece!
Kapının kapanma sesini duyduğumda göz kapaklarım daha fazla dayanamayarak kapandı. Odada yankılanan tek sesler benim sesli nefes alış verişlerim ve ayak sesleriydi.
Sanki zihnim yarı kapalı gibi bütün sesler uğultulu geliyordu. Yorgun düşen bedenimi kan kokan duvara yasladım.
"Umarım burada geçirdiğin bir gün sayesinde dersini almışsındır!"
Bu alaycıl ses bildiğim seri katile aitti. Cevap vermek istedim. Yüzüne karşı bağırıp cağırmak istedim ama konuşacak gücüm yoktu.
Odanın basıklığı sayesinde nefes almam zorlaştı. Elim yavaşça boğazıma gittiğinde boğazımdaki düğümü gidermek için öksürmeye başladım. Odada kalan oksijen azaldığında boğulacak gibi oldum.
"Birdaha kaçma girişimine bulunduğunda iki kez düşün istersen küçük aptal."
"Aden yeter artık!"
Tanımadığım sesi işittiğimde gözlerimi açmak istedim ama göz kapaklarım buna izin vermedi.
Çiğerlerim oksijen için çırpınırken az önceki sesi daha da yakınımdan duydum.
"Sakin ol."
Kimin olduğu umrumda değildi! Tek istediğim daha geç olmadan bu lanet yerden çıkmaktı!
Boğazımdaki düğüm kendini tekrar gösterdiğinde öksürüklerimin arasında çaresizce fısıldadım.
"Çıkar beni buradan."
Çok geçmeden büyük yapılı kollar bedenime sarıldı. Direnmeden kendimi tanımadığım ama o an için güven veren kollara bıraktım.
"Arşan çabuk doktor çağır!"
Bu telaşlı sesi dibimde duyduğum an tanıdım. Barkın'dı.
Sesler daha da çok uğultulara dönüşürken ruhum kendini yorgunluğuma teslim etti ve tekrar karanlığa düştüm.
_____________________
Bayram telaşı arasında ancak bukadar yazabildim 🙈 Yarın okula başlayacak olanlara kolay gelsin 😷
İnstagram; aksamguenesi
Snapchat: aksamguenesi
Tumblr: umutenbuyukkotuluk
Twitter: @hayatbircikmazs
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMUT
Teen FictionUmudunu yıllar önce yitirmiş bir hırsız, Umut için öldüren acımasız bir katil, Bir örgüt, Sırlar, Ve örtbas edilen cinayetler. B u h i k a y e d e U M U T e n b ü y ü k k ö t ü l ü k _____________ 14.07.2015 #9 in örgüt - 28/08/2018