Saatlerdir koltukta oturup dışarıyı izliyordum ve Araf'ın dedikleri aklımdan çıkmıyordu. Ne yapacaktım? Onlara söylemeli miydim?
"Sen bilirsin. Birisi can vermesi gerekiyor. Ve bu birisi eğer Aden olmazsa, ya sen ya da sevdiğin başka birisi olabilir."
Aklıma gelen şeyle aniden ayağa kalktım ve karşı koltukta oturan Barkın'ı umursamayarak kapıya yöneldim.
"Ne oldu?"
Beni kolumdan yakalayıp durdurduğunda tüm bedenimin titrediğini yeni fark ettim.
"Gitmem gerekiyor." Dediğimde kaşlarını çattı.
"Nereye?"
Kolumu elinden kurtarıp karşısına geçtim. "Benim kardeşimi görmem lazım."
"Ne?" Dedi şaşkınlıkla. "O nereden çıktı şimdi."
Sinirle elimi saçlarının arasından geçirdiğimde kaşlarını kaldırdı. Neden böyle gergin olduğumu anlamaya çalışıyor gibiydi.
"Şu an onu görmek için uygun bir zaman değil." Dedi ifadesiz bir sesle. "Eğer onun yanına gidersen onu da tehlikeye atmış olursun." Haklıydı ama Araf ona zarar verebilir miydi?
"Uygun bir zamanda seni götürebilirim ama şimdi gerçekten olmaz. Aden boşuna sinirlenir."
Aden'in sabahtan beri çıkmadığı odanın kapısına nefretle baktıktan sonra koltuğa yöneldim. Ne yapacaktım şimdi? Ben burada otururken Araf'ın bir sonraki adımının ne olduğunu düşünmek bile istemiyordum.
Masanın üzerinde duran telefon çalmaya başladığında Barkın eline alıp bana döndü.
"Hemen geliyorum. Sakın biryere ayrılma."
Başımı hafif salladığımda kapıya yöneldi ve çıktı. Ayağa kalkıp mutfağa yöneleceğim sırada bütün evde yankılanan ses titrememe sebep oldu. Birşeyin kırılma sesiydi ve Aden'in odasından gelmişti. Bakmalı mıydım?
Odaya doğru birkaç adım attığımda durdum. Belki düşündüğüm kadar kötü birşey olmamıştı ve kendi çaresine bakardı?
Düşündüklerimi tarttım ama merakım daha da ağır basıyordu. Önemli birşey de olabilirdi. Ama niye umurumdaydı ki? Kapıya yaklaşıp açtığımda karşılaştığım manzara içimdeki tedirginliği çoğalttı. Tüm oda cam kırıklarıyla doluydu ve gözümün tek odaklandığı Aden'in kolundan aşağı süzülen kırmızı sıvıdaydı. Boş bakan gözlerini bana çevirdiğinde odayı saran içki kokusu burnuma ulaşmıştı. Cam kırıklarına basmamaya özen gösterip yanına ulaştığımda bileğinden tutup eline baktım. Elinde çok derin olmayan bir kesik vardı.
Derin bir nefes alıp ilk yardım çantasının olduğu yere doğru ilerledim. Dolapı açtığım sırada kapı açıldı ve içeri biri girdi. Arkamı döndüğümde Tunç Aden'in olduğu odaya göz attı.
"Aden bey yardım gerekiyor mu?"
"Kendinde değil gibi. Barkın yok mu?" Diye sorduğumda başını iki yana salladı.
"Gitti. Birini çağırmam gerekiyor mu?"
"Yok ben hallederim." Dedim ilk yardım çantasıyla odaya ilerleyerek.
"Peki. İşiniz bittikten sonra etrafı toplaması için İlsu gelir."
Başımı salladığımda kapıdan çıktı. Çantayı yatağa bırakıp Aden'in eline uzandığımda geri çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMUT
Teen FictionUmudunu yıllar önce yitirmiş bir hırsız, Umut için öldüren acımasız bir katil, Bir örgüt, Sırlar, Ve örtbas edilen cinayetler. B u h i k a y e d e U M U T e n b ü y ü k k ö t ü l ü k _____________ 14.07.2015 #9 in örgüt - 28/08/2018