Beginrots'taki ilk günümü odama yerleşerek geçirdim. Yurda şimdiden içim ısınmıştı. Burası sanki başka bir Dünya'ya ait bir yerdi. Daha önce hiçbir eğitim bölgesinde böyle güzel yurt odaları ya da kişisel eşyalar görmemiştim. Bana odamın anahtarını veren yurt müdiresi altıncı kata çıkıp sola dönmemi söyledi. Odanı birisiyle paylaşacaksın dediğinde küçük bir şok geçirmiştim çünkü tek kalacağımızı sanıyordum. Ancak odama -daha doğrusu evime- girdiğimde geçirdiğim şokun yersiz olduğunu anladım. Burası bir yurt odası değil iki kişilik küçük bir yaşam alanıydı. Girer girmez karşımda duran küçük mutfak tezgahı ve dolapları görünce içim açıldı. Yemek yapmayı severdim. Minik bir buzdolabımız ve kahve makinemiz vardı. Kahve makinesini görünce gözlerimi ayırdım. Gerçekten,kahve makinesi mi!!! Bu şeye sahip olmak için eğitim hayatımı bitirip en az üç yıl köle gibi çalışmam gerekir diye düşünüyordum ancak şimdi benimdi. Kapının girişinde hemen sağ tarafta iki kişilik ufak bir yemek masası ve karşılıklı iki sandalye vardı. Her şey ahşap, sütlü kahve ve koyu kahve tonlarında güzel bir uyumla dekore edilmişti. Giderek daha da mutlu oluyordum. Kapının sol tarafında lavabo ve duş, onların yanındaysa tuvalet vardı. Küçük yuvamıza girdiğimizde tam karşımıza güzel bir boy aynası çıkıyordu ve bu boy aynasının iki yanında birbirine bakan iki kapı vardı. Anahtarda yazan numaraya göre soldaki oda benimdi, 609.
Odama girmeden önce sağ kapıdaki kıza selam vermek istedim. Bu isteğimle yeni hayatım beni daha sevecen birisi mi yapıyor diye içimden küçük bir şok daha geçirdim. "Merhaba, ben Lua. Sanırım burada birlikte yaşayacağız." diyerek ona doğru çekingen bir adım attım.
"Merhaba, ben Tesa. Gelmene çok sevindim. Şey, ben 4. bölgeden geliyorum ve eski eğitim bölgem yeni dönemi için tadilata girdiğinden bizleri yeni yerlerimize erken yerleştirdiler. Yaklaşık on gündür burada yalnızım." dedi hüzünle yeni ev arkadaşım. Ya burada çok sıkılmış olmalıydı ya da aklında onu huzursuz eden bir şeyler vardı diye düşündüm.
Bir anda heyecanlanarak "Sen gelmeden bir güzel temizlik yaptım." diye sıçradı. "Burada temizlik malzemelerini düzenli olarak veriyorlar. Çok güzel bir yurt değil mi? Dolapta da atıştırmalık bir şeyler var. Lütfen kendini huzursuz hissetme artık burası bizim evimiz ve her şeyimiz ortak." dedi bana sıcacık gülümsemesiyle.
Bu kızı gerçekten sevmiştim. Yeni tanıştığı birisine böyle içtenlikle konuşabiliyor ve kendi dünyasını açabiliyor olması bana güç verdi ve ona kocaman gülümsedim. "Teşekkür ederim Tesa. Burada birlikte çok güzel zaman geçireceğimize eminim." dedim ve odama yerleşmeye koyuldum. Odamın kapısını açar açmaz altıncı katta oluşumuzun çok güzel bir tesadüf olduğuna karar verdim. Çünkü harika bir manzara vardı. Gökyüzü sanki odamdaydı ve yüksek ağaçlardan oluşan kocaman ormanı görüyordum. Karşıda ise bizim yurdumuzla tıpatıp aynı bir yurt daha vardı ancak manzarayı fazla kapatmayacak kadar da uzaktaydı. Kocaman pencerelerin tam karşısında duran yatağımdan gün doğumunu da batımını da izleyebilecektim. Bir insan hayattan daha fazla ne isteyebilirdi?
Pencerenin hemen sonunda çalışma masası ve onun yanında küçük bir kitaplık vardı. Kitaplığın altındaki iki dolabı ayakkabılarım için kullanabilirim diye düşündüm.Kitaplığın yanında bir yatak daha vardı. Sanırım bu misafirlerimiz içindi ancak ben misafirim olacağını hiç sanmıyordum. Yatağın çaprazında bana yetecek büyüklükte bir gardırop gördüğümde odamın gayet yeterli ve güzel bir yer olduğuna karar verip hemen yerleşmeye koyuldum.
Yerleşmem sanırım saatler sürdü ancak ben hiç farkına varmadım. Çok eğlenmiştim! Her yere buranın artık bana ait olduğunu ispatlayacak kitaplar, mumlar, kokular ve küçük notlar eklemiştim. Giysilerimi ve ayakkabılarımı yerleştirdikten sonra nevresimimi de açtım ve ayakkabılarımı çıkarıp kendimi artık bembeyaz olan yeni yatağıma attım. Yatakların üstünde de raflar vardı. Şimdilik yeterince kitabım olmadığından buraları da kişisel eşyalarım için kullanmıştım.Böylece odam tamamlanmıştı. Eksikleri kaydettiğim not kağıdını cebime koyup Tesa'ya alışverişe gitmem gerektiğini söyledim. İsterse benimle gelebilirdi ancak o daha yeni alışverişe çıktığını söylemişti.
"Hava genelde serin oluyor, gökyüzünün böyle durduğuna bakma ve üstüne kalın bir şeyler al." diye uyardı beni. Şimdilik çok fazla kalın giysim olmadığından kat kat bir şeyler giyip odadan çıktım. Bazı odaların kapıları açıktı ve bazıları da ortak mutfakta yiyecek bir şeyler hazırlıyorlardı. İlk günün telaşı her yeri sarmıştı sanki.
Zemin kata indim ve anahtarımı bırakmak için yurt görevlisinin camekanına doğru baktığımda sırada başka birisinin olduğunu olduğunu gördüm. Kafamı hafif yana eğip olan biteni anlamaya çalışan surat ifademle biraz geride bekledim. Siyah tişörtü, kot pantolonu ve kocaman kar botlarıyla duran genç bir erkek yurt görevlisiyle giriş çıkış saatlerini tartışıyordu. Çocukta dikkatimi çeken bir şeyler vardı ancak ne olduğunu anlayamadım. Ben de anlamak için konuşmalarını daha iyi dinlemeye çalıştım. Bu giriş çıkış saatlerini esnetme gibi bir şansımız olabileceğini daha önce hiç düşünmemiştim.
"Size söylediğim gibi Bayan Relinda kurallar üzerinde tekrar konuşmamız gerekiyor. Lütfen zorluk çıkarmayın ve mutlu bir yıl geçirmemiz için bize yardımcı olun." diyerek ona tatlı tatlı gülümsedi kar botlu çocuk.
"Tamam, bu kadar ısrar yeter! Her sene aynı şeyleri tartışıyoruz ve her sene kurallar biraz daha esniyor. Bu iş başımızı büyük belaya sokacak haberin olsun. Ben sorumluluk kabul etmiyorum." derken pes etmiş bir ifadesi vardı kadının.
Sevinç - heyecan karışımı, zafer kazanmış bir gülümsemeyle kafasını bana doğru çeviren genç beni geç fark ettiği için hemen bana doğru yürümeye başladı ve "Çok özür dilerim seni fark etmedik. Bekletmek istemezdim. Hoşgeldin Lua, ben Krius." dedi. Bense aynı anda kafamdan ihtimalleri geçirmeye çalışırken bir yandan da elimi uzattım ve ona "Merhaba" diyebildim. Gözlerim adımı nereden bildiğini sorarcasına bakarken bir cevap bekliyordum. "Ben buranın köklü öğrencilerindenim ve gelen öğrencilerle ilgilenme konusunda yöneticiye ara ara yardım ediyordum. Adını bu sayede biliyorum. Aslında pek çoğunuzu tanıyor sayılırım. ""A-ha şimdi anladım. Eh öyleyse nereden geldiğimi de biliyorsun. Tanışma faslını geçtiğimize sevindim. Ufak bir alışveriş yapmam lazım, bana yardımcı olabilir misin?"
"Tabi sen anahtarını güzel Bayan Relinda'ya bırak ben de sana ufak bir rehberlik yapayım." diyerek bana küçük bir şovla Bayan Relinda'yı takdim etti. Bayan Relinda ilgi görmenin verdiği hevesle kalın gözlüklerinin ardından cilveli bakışlar atarak kikirdedi ve anahtarlarımı aldı. Az önceki karşı çıkan tavırları hemen yatışmıştı.Kısa boylu, tombul, sarışın ve orta yaşlarda şirin bir kadındı Relinda. Yüzümü iyice ezberlemesi için çıkmadan önce ona bakarak bir kez daha gülümsedim. Her giriş çıkışta kendimi tanıtma faslını yaşamak zorunda kalmayalım istiyordum.
Kapıya henüz ulaşmadan sağda duran boy aynasından kat kat giyindiğim kıyafetlerimi düzeltmek için kendime baktığımda yanımda elleri cebinde, gözleriyle etrafı kolaçan eden Krius'un suratına bir kez daha baktım. Siyah, dağınık saçları, beyaz teni ve zeki bakışlarını daha da etkileyici kılan koyu kahve gözleriyle sıradan sayılabilecek bir çocuktu. Ancak yüz hatlarının hafif keskinliği, duruşu ve yaydığı enerji ona ilginç bir hava katıyordu. Hikayesi olduğu her halinden belliydi. Birden bu konuyla çok fazla ilgilenmeme kararı aldım. Belki burada herkesin ilginç hikayeleri vardı, henüz bunu bilmiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORKUSUZ
FantasyBaşarılı bir komplonun ardından Dünya düzeni tamamen değişmiştir. Artık ülkeler yoktur. Dünya rakamlarla bölgelere ayrılmıştır ve her yer tekelden yönetilmektedir. İçinde bulunduğu hayatta kendini kapana kısılmış ve çaresiz hisseden Lua, tamamen iç...