Sabahki göstermelik çatışmada olanları tekrar tekrar düşünüp detayları hatırlamaya çalışıyordum. Michal'in kontrol ettiği felaketi tiz, çıldırtıcı biz ses izlemişti. Neler hissettiğimi hatırlamaya çalışıyordum ve aklıma gelen en baskın duygu haksızlığa uğramışlık duygusuydu. Sinirliydim, gururluydum, içim acıyordu. Ölmeyi ya da zarar görmeyi hak etmediğimizi düşünüyordum. Yere çökmüş başını ellerinin arasına almış korkuyla küçücük olmuş insanlar gördükçe yeryüzünden silinmek istemiştim. Bunu bize yapanın da bizim gibi başka insanlar olması beni çileden çıkarmıştı. Hazmedemediğimi hatırlıyordum, yutkunamadığımı...
Craig'in gözlerinde de aynı duyguları görmüştüm. Gözleri hem sinirle hem de olan biten haksızlığa tahammül edemeyen çaresiz bakışlarla dolmuştu. Kayra ve Eaton hışımla yeniden saldırmak için atağa geçerken o durmuş ve duygularıyla bir kaç saniye boğuşmuştu. Sonra, saldırıya geçip taşları el hareketiyle dokunmadan havaya kaldırırken ne yaptığının bilincinde gibi görünmüyordu. Sanki ağlamak istiyordu ama ağlamak yerine taşları hareket ettiriyordu .Çatışmanın arasına girmeden önce üzerimde tüm olumsuz duyguların birikmişliği vardı. Bu hayata olan nefretim,tahammülsüzlüğüm artık dayanılmaz boyuta gelmişti. Daha fazla savaş, baskı, acı istemiyordum. Hiç bir insanın ruhunun incinmesine tahammülüm yoktu. Ve o yer altı partisine gelirken umutla gülümseyen yüzlerin incitilmesine de daha fazla katlanamayacaktım. Son aşamadaydım. Umutla uzaktan kalkıp buraya,kuzeye gelmiştim ve karşılaştığım manzara geldiğim yerdekinden çok daha kötüydü. Tüm bu haksızlıkları, hayatın tüm bu çirkin yüzlerini kaldırabileceğim son aşamadaydım. Ve o anda ben de birden Craig gibi tepkimi yeteneğimle ortaya koymuştum.
Hatırlayabildiklerim bu kadardı. O anlara tekrar gitmek bile boğazımda yanmaya, yutkunamamaya sebep oluyordu. Ne zaman haksızlığa uğradığımı hissetsem böyle olurdu ve içimden inanılmaz çığlık atma isteği gelirdi.
Sorumu sormadan önce boş bulduğumbir anda, çadırları kuruyorken Craig'le olanı biteni konuşmafırsatı bulmuştum. Craig, kendisinin de sinirlendiğindeetrafındaki her şeyi parçalama ve fırlatma isteğiyle doluptaştığını söylemişti. Belki onun taşları saldırı amaçlı kontrol edebilme yeteneği buradan gelmişti.
Etrafımda geçen soru- cevap olayını dinlerken bir yandan da işte tam olarak bunları düşünüyordum.Nihayet sorma sırası bana geldiğinde ağzımdan çıkmıştı iştemerak ettiğim şey.
"Şey, ben merak ediyordum da acaba neden sadece Craig, ben ve Riz'in yetenekleri ortaya çıktı. Diğerleri ne olacak?"
Amir tam beni cevaplamak için ağzını açmışken dışardan birisi araya girdi.
"Çünkü Lua, sizler diğerlerinden daha çok korkuyordunuz."
Bu kendini beğenmiş sesin sahibinin kim olduğunu ölçüp tartmadan önce tek aklımdan geçen 'kim bu hadsiz de benim bir korkak olduğumu ima ediyor' oldu. Hışımla arkama döndüğümde bunun tiz sesin sahibi küt saçlı sarışın kız olduğunu gördüm. Yanında Krius da vardı ve kızın sert cevabından biraz rahatsız olmuş gibi ortamı yatıştırmaya hazır bir tavır içindeydi. Ya da belki sinirden gözlerimden ateş çıktığını fark ettiği için birden yatıştırma moduna geçmişti hangisi olduğuna karar veremedim.
"Mindi tam olarak öyle söylemek istemedi Lua. Onun demek istediği başka biş...."
"Sen bize korkak mı demekistiyorsun! Yeri göğü başımıza yıktınız, hepimiz ölebilirdik ve sen bana buna rağmen KORKAK MI DİYORSUN!" bağırmaya başlamıştım. Kontrolü kaybetmemeliydim. Daha bu sabah olanları çok net hatırlıyordum, çok zor ger kazandığım enerjimi sinirle bu kendini beğenmiş yüzünden harcamamalıydım. Tesa kolumu sıkıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORKUSUZ
FantasyBaşarılı bir komplonun ardından Dünya düzeni tamamen değişmiştir. Artık ülkeler yoktur. Dünya rakamlarla bölgelere ayrılmıştır ve her yer tekelden yönetilmektedir. İçinde bulunduğu hayatta kendini kapana kısılmış ve çaresiz hisseden Lua, tamamen iç...