Krius'la birlikte yurttan çıkmak için kapıyı açtığımız anda sert bir rüzgar ikimizi de geriye doğru itti. Yüzüme çarpan soğuk hava bir anda tüm mimiklerimi dondurdu. Kalakalmış bir surat ifadesiyle Krius'a dönüp "Soğuk olacağını bekliyordum ama bu kadarını tahmin etmemiştim." dedim.
Surat ifademe gülmekten kendini alıkoyamayan Krius "Burası geldiğin yere hiç benzemiyor Lua, bundan emin olabilirsin." dedi.
İncecik giyinmişti ama rüzgar, sert hava, soğuk umurunda bile değildi sanki. Kafamı yana doğru eğip pes etmiş bir ifadeyle "Hakkımda bu kadar çok şeyi nereden biliyorsun, bu kadarını öğrenmen yasak değil mi?" diye sordum.
"Lua, burada bulunacağın zaman içinde yasaklar ve özgürlükler senin için yer değiştirecek. Bundan emin olabilirsin. Hakkında pek çok şeyi biliyorum çünkü buraya gelme sebeplerinden biri de benim."
Sinirli bir kahkaha atmıştım. "Yok artık, bu biraz fazla kendinden emin bir cevap oldu çünkü ben buraya tamamen özgür irademle geldim."
"Dediğim gibi Lua. Bambaşka bir Dünya'ya adım atıyorsun. Şu an kendini tedirgin hissetmeni anlayabiliyorum ancak zamanla her şeyin olması gerektiği gibi olduğunu sen de göreceksin. Sen çok zeki bir kızsın ve içgüdülerinle de bizi etkiledin."
İki elimi yana açarak ağzım açık kalakalmış ona öylece bakıyordum. Neden bahsediyordu! Anlattıklarından hiçbir şey anlamıyordum. Bu yaşıma kadar yaşadığım tüm ilginçliklerin ötesinde ilginç bir 10 dakika yaşatmıştı bana. Hiçbir cevap vermedim ve bir süre öylece yürüdük. Düşünüyordum, düşünmeye ihtiyacım vardı. Sonbaharın habercisi olan sarı, çürümüş yapraklarla dolu bir patikadan geçiyorduk. Kısacık bir an buranın sonbaharı böyleyse kışı nasıl olacak diye geçirdim içimden. Yanımda yürüyen hiç tanımadığım ama hakkımda pek çok şey bilen bir adam bana imkansız bilmecelerle dolu bir şeylerden bahsederken ben sadece kışı düşünüyordum. Sanırım bu benim panik yapmamak için geliştirdiğim koruma mekanizmamdı.
"İlk günlerde bazı kargaşalarla karşılaşabilirsin, senden sakin ve sağduyulu olmanı istiyorum.Şunu aklından hiç çıkarma, bizler iyi insanlarız ve her şeyin iyi olmasını istiyoruz."
Aklımdan milyonlarca soru geçiyordu: Siz kimsiniz, iyi insan ne demek, kargaşa da nereden çıktı şimdi? Hala hiçbir şey anlamayarak suratına baktım ancak hiçbir şey sormadım. Sevgi ve güven dolu bakışlarıyla beni etkilemeyi başarmıştı. Başımla onu onayladım. Neler olduğunu anlayana kadar ona güvenmem gerektiğine karar verdim. Neticede çok fazla seçeneğim de yoktu.
Son olarak ormanın içinden geçtiğimizde büyük bir açıklığa geldiğimizi fark ettim.Konuşurken yolları tam olarak öğrenmemiştim. Buraları ezberleyene kadar bir kaç kez kaybolmam gerekiyordu. Bu benim için iyi olacaktı, yalnız başıma yürümeyi çok severdim.
"Burası benim odamdan görünen orman sanırım." diye bir tahminde bulundum.
"Evet" dedi, "Benim odamdan görünmüyor çünkü ben tam karşıdaki yurttayım. Yani benim camımdan görünen tek manzara sizin yurt binanız ve biraz gökyüzü. Şansımı biraz zorlarsam ormandan da azıcık nasiplenebiliyorum."
"Ne zamandır burada yaşıyorsun?"
"Ben geçtiğimiz eğitim dönemimi de burada tamamladım. Öyle olması gerekiyordu."
"Tamam, bunları daha fazla sormayacağım çünkü kafam bu gizemli cümlelerle gittikçe karışmaya başladı. Şu anda neredeyiz bana biraz bahseder misin?"
"Şu anda ana girişe doğru gidiyoruz. Eğitim bölgesi ana girişten girince kütüphaneyle başlıyor. Fakat biz girişe değil çıkışa gideceğiz çünkü sen alışveriş yapmak istiyorsun."
"Evet" dedim, "Havanın bu kadar soğuk olacağını tahmin etmemiştim ve yanımda çok fazla korunaklı giysim yok. O yüzden benim alışveriş işim biraz daha geniş kapsamlı olacak sanırım."
"Öyleyse seni trene bindireyim.Hemen Eğitim bölgesinin girişinden geçiyor bak orada." diyerek eliyle bana küçük istasyonu gösterdi. Şehrin küçük olmasının bir güzel artısı da sanırım ulaşımın çok kolay olacak olmasıydı.
"Gitmen gereken yer çok yakın. İki durak sonra ineceksin. Oraya bayılacağına eminim." diyerek yine o gizemli gülümsemesini yerleştirdi yüzüne.
"Seninle gelmek isterdim ama diğer yeni gelenlerle de ilgilenmek istiyorum" dediğinde içimin hafiften burkulduğunu hissettim. Demek ki bu ilgi bana özel değildi. Ne bekliyordun Lua, dünyanın senin etrafında dönmesini mi!
"Ah, peki o zaman sana kolay gelsin. Ben yolumu bir şekilde bulurum" diye ona kendimi zorlayarak gülümsedim. Ve aniden hiç beklemediğim, hiç alışık olmadığım bir şekilde vedalaştık. Sarılarak!
Ailem dışında kimseye sarılmayalı o kadar uzun zaman olmuştu ki. Başkasının kokusunu bu kadar yakından hissetmeyeli, teninin sıcaklığını... Geldiğim yerde insanlar bunu birbirinin kişisel alanına girmek olarak algılarlardı ve gereksiz samimiyet yöneticiler ve teftişçiler tarafından hoş görülmezdi. Biz sadece çekinirdik. O kısacık sarılma anında yılların verdiği bastırılmışlık yüzünden neredeyse ağlayacak gibi oldum. Kokusu o kadar güzeldi ki. Tamam Lua kendine gel. Belli ki burada bir şeyler gerçekten farklı, etkilenecek bir şey yok.Yeryüzüne düşmüş bir uzaylı gibisin en azından bunu belli etme!
"Hoşçakal." dedim bunca düşüncenin ve karmaşık duygunun ses tonuma yansımasına izin vermeyerek.
Ancak o sanki bunca düşüncenin her birini biliyormuş gibi anlayışlı bir ifadeyle "Kendine dikkat et" dedi ve geldiğimiz yöne doğru geri döndü.
Bir şekilde tren istasyonuna geldim ancak attığım adımlardan bile habersiz durumdaydım. Olumsuz hiçbir şey yoktu ancak kafam çok karışmıştı. Bu yaşıma kadar bunca zamandır yaşadığım o katı, gri hayatın benden götürdüklerini görmeye başlamaktan hep çok korkmuştum. Herkesin bizim gibi kötü bir durumda olduğunu, tüm Dünya'nın baskı ve zulüm altında yaşadığını kabullenmiştim. Ancak burada farklı bir hayat vardı. Bir şeyler daha sıcak, daha farklı hissettiriyordu. Sanki bedenim benliğimle ilk kez kavuşmuş gibi renkleri bile daha canlı görebiliyordu ama bu görü bir illüzyon gibi kısacık bir an gelip geri gidiyordu. Yaklaşan oldukça yavaş ve sarı treni gördüğümde kıkırdadım. Sarı mı! Hiç bir yerel trenin böylesine canlı bir renkle parladığını görmemiştim, hele böylesine yavaş gittiğini hiç... Kendimi sarı trenin içine attım ve akışa teslim olmaya karar verdim.
Hiç bilmediğim bir hayatın hiç bilmediğim bir yerinde sarı bir trenin içinde ne almam gerektiğini bile bilmediğim bir alışverişe gidiyordum. Hiç bilmediğim bir adamın kokusundan etkilenmiştim. Hiç bilmediğim bir patikadan ve ormandan geçmiş ve dönüş yolunu çoktan unutmuştum. Yine de bu bilinmezlikler arasında kendimi ilk defa bu kadar dinç hissediyordum. Belki kendimin bile bilmediğim erleri vardı tanıyacak. Hayat, sanırım bana artık farklı bir yüzünü gösteriyordu. Sanırım bugün artık o gündü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORKUSUZ
FantasyBaşarılı bir komplonun ardından Dünya düzeni tamamen değişmiştir. Artık ülkeler yoktur. Dünya rakamlarla bölgelere ayrılmıştır ve her yer tekelden yönetilmektedir. İçinde bulunduğu hayatta kendini kapana kısılmış ve çaresiz hisseden Lua, tamamen iç...