Krius yeniden sevinçle haykırdı "Reddedenler, işte şimdi gerçekten aramıza hoşgeldiniz!"
Güvendeydik, her şeyin mutlaka bir açıklaması vardı. Onlara hala güveniyordum ve ne olup bittiğini anlayacaktım. Bu işte birlikteydik.
Ancak nefes alış verişimden mi yoksa göğsümde hissettiğim dayanılmaz ağırlıktan mı olduğunu anlayamadığım bir şekilde bitkindim. Sevinç çığlıkları da şaşkınlık nidaları da boğuklaşmaya başlamıştı. Gözlerim kararıyordu. Aklımda onlarca soruyla nefes almaya ve bir nefes daha almaya çalışıyordum. Önce, az önce inanılmaz bir hırsla havaya kaldırdığım ellerimi hissetmemeye başladım. Tüm o olaylar olup biterken ellerimi havaya kaldırdığım sırada çok güçlü bir manyetik alanın içindeymişim ve enerjiyi dışarıya doğru itiyormuşum gibi hissediyordum. Özellikle avuç içlerimin çok fazla yandığını ve göğsümde bir ağrı hissettiğimi hatırlıyordum. Şimdi hepsi bir rüya gibiydi ve sanki bin yıl geride kalmıştı. Tek yapabildiğim nefes almaya çalışmaktı. Zaman son derece yavaşlamıştı. Çok fazla şey hissediyordum. Terliyordum ve nefes alırken bir sonraki nefesi almak için harcayacağım gücü kendimde bulamayacağımı hissetmeye başlıyordum. Hissizlik, omuzlarımdan bedenime yayılmaya başlıyordu. Sendelemeye başladığımı hissettiğim anda zaman ve mekan kavramını da kaybettiğimi anladım. Artık kendimi bırakabilirdim. Belki saniyenin onda birinde gerçekleşen bu sendeleme ve kendimi bırakma halinde zihnim farklı bir zaman dilimindeymiş gibi onlarca, hatta yüzlerce soru ve düşünce barındırmaya devam ediyordu. Her şey aynı anda oluyor ve bitiyormuş gibi hissettim. Etrafımda bulunan ve şu anda bana olanlardan haberdar olmayan insanlardan geçen onlarca duyguyu ve düşünceyi hissedebiliyormuş gibiydim. Dudaklarını okuyabiliyordum, her şey daha da çok yavaşladı, düşüncelerim dışında. Sanki onları ilk kez görüyormuşçasına yüzlerine bakıyordum, gerçekten de yeni yeni şeyler görmeye başlamıştım. En yakınımda duranlardan biri olan şu felaketçi sarışın çocuk. Gülümsemesi ne kadar içten görünüyordu. Dudaklarının kenarında oluşan çizgilerin hepsini tek tek görebiliyordum. Az önce tiz sesin kaynağı olduğundan emin olduğum minyon tipli kız, gözleri ne kadar da büyüktü. Sanki bir saniye gözlerinin içine baksam tüm ruhunu görebilecekmişim gibi hissettim. Ve sağ çaprazımda bana doğru endişeli bakışlarla yavaş yavaş gelmeye başlayan Kayra, şakağındaki ter damlalarını görebiliyordum ve dişlerini sıkmaktan çenesinin aldığı şekli...
Her şeyi görüyor ve hissediyordum ama nefes almaktan ve kendimi bırakmaktan başka hiçbir şey yapamıyordum. Her şey aynı anda olup bitiyordu. Oluyor ve bitiyor, nefes al ve ver, nefes al ve...
Kendime gelmeye başladığımda beton bir zeminde yüz üstü yattığımı anladım. Betonun soğukluğu bana iyi geliyordu. Betonda yattığım için bu kadar mutlu olacağımı hiç düşünmemiştim ama bu buz gibi çarpıcı etkiye ihtiyacım varmış gibiydi. Sanki vücuduma yeniden enerji doluyordu ve bu çok tatlı, huzurlu bir histi. Yavaş yavaş yetilerimi tekrar kazanmaya başladığımı hissettim. Şimdi artık etrafımda konuşan onlarca insanı da duyabiliyordum. Çok net alabildiğim ilk koku Tesa'nın o güzel parfümüydü. Başımı kaldıramadığımdan nerede olduğunu bilemiyordum ancak en azından arkadaşlarımın çok yakınımda bir yerlerde olduklarını anlamıştım. Güvendeydim.
Yavaş yavaş ayıldığımı hisseden birisi son derece şefkatli bir ses tonuyla "Sakin ol Lua."dedi. Bu Kayra'ydı.
İki omzumun arasında biraz daha aşağılarda birinin ellerini hissediyordum. Yavaşça vücudumu tarıyor gibiydi ve sürekli yer değiştirirken geçtiği yerlere ılık bır his bırakıyordu. Tüm vücudum gevşemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORKUSUZ
FantasyBaşarılı bir komplonun ardından Dünya düzeni tamamen değişmiştir. Artık ülkeler yoktur. Dünya rakamlarla bölgelere ayrılmıştır ve her yer tekelden yönetilmektedir. İçinde bulunduğu hayatta kendini kapana kısılmış ve çaresiz hisseden Lua, tamamen iç...