Kırık Kalpler

3K 226 19
                                    

Oturduğu koltukta sızan kadının boynu tutulmuştu. Mutfaktan gelen keyifli ıslıklardan sonra gözlerini aralamıştı. İnanamıyordu buna. Melih ile çalışırken uyuyup kalmıştı. Ama kimsesiz çocuklar için hazırladıkları proje her şeye değerdi. Melih, Betül'ün uzatmalı sevgilisiydi. Kendisi de onunla Betül aracılığıyla tanışmış, sonra da bugün ki pozisyonuna getirilmişti. Başta çok tereddüt etmişti. Ama hayır üzerine bir vakıf olduğunu öğrendikten sonra gönüllü dahil olmuştu kadrolarına. Severek yapıyordu işini Canan. Ayakları üzerinde durmak, kızının isteklerini hiç kimseye muhtaç olmadan gerçekleştirmek, boşandıktan sonra yitirdiği öz güvenini geri kazandırmıştı. 4 sene sonunda ayakları yere daha sağlam basar olmuştu. Alışmıştı bir başınalığa. Gerçi Betül ve Melih ona yetiyordu. Başkasına ne gerek vardı ? Bu düşünceyle aklı, kızının söylediklerine kayıp durmasaydı iyiydi. Babasının evinde yaşayan Maria adında bir kadından bahsetmişti. İlk öğrendiğinde üstelememişti bunu. Ama zaman geçtikçe kurcalamıştı. Buraya geri dönmemesinin sebebinin ne olduğunu bildiğinden beridir, sol yanı acıyordu. Aptalın tekiydi. O hayatına hiçbir şey olmamış gibi devam ederken kendisi bir başınaydı. Kızı için böyle şeylerden uzak duruyordu. Ondan daha değerli bir şeyi yoktu çünkü. Üstelik onun izlerini tıpa tıp taşırken başına ikinci bir Hakan vakası alma niyetinde değildi. Onun düşüncelere daldığını gören Melih, kahve kupasını uzatıp yanına kuruldu ve suçluluk duygusuyla arkadaşına baktı.

'' Ya Canan, ben sen uyanmadan önce yapmamam gereken bir şey yaptım sanırım.''

Kadının kalkan tek kaşına mahcupça baktı.

'' Telefonun çaldı. Ben de acil bir şeydir diye açtım. Arayan kocanmış. Yani eski kocan...''

Gözleri büyüyen kadın, neler olduğunu az çok kestirse de sessiz kalmış, adamın devam etmesini beklemişti. Melih de tek bir detay atlamadan arlarında geçen diyaloğu aktarmıştı.

''Özür dilerim. Ama sanırım yanlış anladı dediklerimi. Başka şeyler kurdu kafasında. Çıkışından öyle anladım.''

'' Salak şey! Ayrıca anlasa ne olacak ? Bitti gitti. 8 sene oldu! ''

'' İsterse zilyon sene geçsin arkadaşım. Bu adam sana aşık, ben sana diyeyim.''

'' Saçmalama Melih! Ne aşkı Allah aşkına ? Uzaktan da olsa gene öküzlüğünü konuşturmuş.''

''Kıskandı be kızım. Muhtemelen şimdi yana yakıla seni arıyordur. Hatta beni de.. Umarım kocan katil olmayı göze alacak kadar manyak değildir.''

'' Şuna kocan deyip durma. Biz boşandık!'' deyip dudaklarını sertçe birbirine bastırdı.

'' Ayrıca manyak olsa ne olur ? Ateş olsa cürmüm kadar yer yakar anca!''

Melih, arkadaşına alay eden bakışlarından birini fırlatıp güldü. Bile isteye damarına basıp onunla uğraştı. Şayet kapı çalmasaydı onunla eğlenmeyi sabaha kadar sürdürebilirdi. Ama kapının ardındaki kişi her kimse oldukça sabırsızdı. Geldim demesine rağmen ziline basmaya devam ediyordu. Delikten bakmadan açmasının bedelini de acı ödemişti. '' Buyurun ? '' demesiyle adamdan kafayı yeyip yere yığılması ancak saniyelerini almıştı. Ardından üzerine abandığını hatırlıyordu. Canan ise çığlıkla kendilerini ayırmaya çabalıyordu. Öfkesini alamayan adamı durduran sözler en nihayet- kendisi ölmeden- Canan'ın dudaklarından dökülmüştü.

'' Melih Betül'ün sevgilisi! Bırak onu manyak adam!''

Adamın elleri havada durakladı önce, sonra kendisine baktı. Eski karısının dediğini teyitlemesini ister gibiydi. Başını salladı Melih çaresizce. Ama ağzı yüzü dağıldığından acılı inlemeleri dışında bir bok çıkmıyordu dudaklarından. Hakan üzerinden doğrulunca tüm oklarını eski eşine, hala aşık olduğu kadına çevirdi ve saniyeler boyunca özlemle ona baktı. Ancak kulağında çınlayan o sözler tüm bu büyülü anın bozulmasına sebep oldu. Adam hiç dinmeyen öfkeyle Canan'a yaklaştı. Kavradığı kolunu sıkarken de yer yerinden oynayacak şekilde kükredi.

'' Ulan, o zaman bu adam ne bokuma proje çalışıyorduk diyor bana ? ''

Canan, seneler sonra adamı karşısında görmenin şokunu, üzerinden dakikalar geçmesine rağmen atamamıştı. Onu bu kadar özlemiş olmasıysa can sıkan bir başka detaydı. Saniyeler önce Melih'in söylediklerinin gerçekliğine şahit olmak, kalbine yeniden hayat veriyor ama hiç soğumuyordu. İçi onca seneye rağmen buz gibiydi!

'' Aptal! Sorma gereği duysaydın ne ile ilgili olduğunu öğrenirdin. Ama aklın fikrin oynaşmada olunca tabii herkesi kendine benzetiyorsun! ''

'' Sabahın köründe karımı arıyorum ve başka bir herif açıyor, ne düşünmeliydim! ''

'' Ne karısı be ? Boşandık biz! Uyan da balığa gidelim!''

'' O kadar laftan bu ayrıntıya mı takıldın Canan, pes!''

'' Sen de o kadar ayrıntıdan projeye takılmadın mı Hakan ?''

Ne cevap verebilirdi ki, haklıydı yine işte!

Onca sene sonra böyle karşılaşmak tam da onlara yakışır olmuştu. O sırada gelen inleme sesiyle Canan toparlandı ve hızla arkadaşının yanına çömeldi, ondan özür dilerken Hakan'ı azarladı. Gerekli pansumanı yaparken Hakan'ın hakkından gelme görevi Betül'e kalmıştı. Ama adam hâlâ burnunun dikine gidip haklı olduğunu iddia ediyordu.

'' Canan, şu herifi Allah aşkına şu alandan uzaklaştır. Yoksa üzerine atlayıp kalıcı hasarlar bırakmak zorunda kalacağım. Ve bunu yapmayı istemiyorum. Sırf prenses için!''

Prenses dediği Kardelen'di. Canan ona hak verdiğinden gözleriyle onayladı. Pansuman işlemini kesip Hakan'ın yanına yöneldi ve koluna asılıp evin dışına çekiştirdi. Kapıyı kapatmasının ardından ona dönüp bağırdı.

'' Yine geldin ve hayatımı mahvettin. Söylesene, bunu nasıl başarıyorsun ? ''

'' Ya sen...sen nasıl başarıyorsun ? ''

'' Neyi ? '' derken sesi öfkeliydi.

'' Kendini hâlâ bu kadar kıskandırabilmeyi! ''

'' Ne saçmalıyorsun sen ya ? ''

'' İtiraf ediyorum, oyununuzu yedim, ama uzatmasan. Batıyorsun çünkü!''

'' Hakan!''

'' Beni özlediğini söylesen de koşa koşa gelirdim, a salak kadın!''

'' Haa ? ''

'' Şimdi yaptığımdan sonra bana kızacaksın belki ama ben asla pişman olmayacağım.''

'' Ne diyorsun sen be adam ? '' dediğinde onun tarafından kuvvetle çekildi ve dudaklarına mahkum edildi. Canan, omzuna, boynuna vurup itelemeye çalışınca Hakan vücudunu daha da kendisine bastırdı ve tutkuyla dudaklarına çullanmaya devam etti. Saniyeler sonra aldığı izinle ağzından içine sızdı ve diliyle onun tadını kendininkine buladı. Saçlarını yolan parmakları bile umursamadı. Seneler sonra hayat belirtisi veren kalbinin akışına kapıldı sadece. Nefes nefese ayrıldıklarında Hakan'ın yüzüne afacan bir gülümseme hakim oldu. Canan, elini bağrından çekerken intikam duygusuyla ona baktı. Belki bu yapacağından sonra çok pişman olacaktı ama onu kıvrandırmak istiyordu. Aynı yerden vurup aynı cehennem ateşiyle yakmak istiyordu.

Canan da tıpkı onun gibi gülümsedi ve dudaklarını işaret etti.

'' Fena değildi.''

Hakan bu kez sesli güldü.

'' Bence mükemmeldi!''

Onun kibirli ifadesine kahkaha atarken başını iki yana doğru salladı ve omuz silkti.

'' Teonunkinin yanında oldukça vasattı. ''

Hakan aniden gülümsemesini kesip doğruldu.

'' Teo da kim ? ''

'' Yabancı değil canım, bir süre önce ayrıldığım erkek arkadaşım.''

Hakan'ın gözleri alev alev yanarken Canan gülümsemeye devam etti. Ardında bıraktığı adamı aldırmadan merdivenlere yürüdü. Buğulu gözlerinden süzülenleri boşta kalan eliyle silerken sağ elinin parmak uçları, az önce öpülen dudaklarına kaydı. Tadı aynıydı. En önemlisi, özlemleri de aynıydı. Aradan geçen 8 sene sonunda kırık kalbi öpüldüğü yerde ritm tutmuştu. Ötesi yoktu!

Acıtmışım Canını Sevdikçe (Aşka Dönüş Seri-1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin