12. BÖLÜM

62 6 0
                                    

Uzun ve zorlu karvan yolculuğunun sonucunda Denizli'ye geldiklerinde adeta hepsi kendini dışarı fırlattı. Gül, Bela'yla onun için alışverişe gitti. Atlas ve Okyanus gezilecek yerleri araştırmaya gitti. Kalanlara ise Buse görev dağılımı yapıp ihtiyaç olan şeyleri almaya gönderdi. Aslında ihtiyaç olan şeyler çok azdı ama yapacak bir şey olmadığından Buse, karavanların başında bekleyeceklerini biliyordu. O'da bu durum için kendini feda etti ve kendisiyle birlikte Elçin'i  karavan başında beklemeye zorladı. Dilara'yı para bulması için, Eleni ve Birgül'ü de çarşaf tarzı şeyler almaları için göndemişti. Başkalarının çarşaflarında uyumak titiz olanları için zor oluyordu.
Dilara ona en zor işi verdiklerini söyleyerek söylene söylene gitti.
'Para bul'muş... Nerden bulacağım parayı ? Götümden mi çıkartacağım ?
Öylece nereye gittiğini bilmeden düşüncelerine sarılmış yürüyordu. Sonra görüş alanına, bildiğimiz ben zenginim diye bağıran bir adam girdi. Aslında adam denemeyecek kadar küçük, çocuk denemeyecek kadar büyüktü.
Dilara'nın kafasının üstünde ampuller yanıp söndü. Aslında kendisi için fazla büyüktü. En az yirmi üç gibi görünüyordu çocuk. Yinede denemeye karar verdi. "Para en çok nerelerde olur ? Marketler, zenginler ve bankalarda. Hadi kızım, göster kendini." Kendi kendini yapacağı şeyr hazırladıktan sonra adamı dikkatlice süzdü. Çalabileceği bir şeyler var mı diye göz attı. O sırada adam cebine uzanıp küçük, değerli bir cep saati çıkarttı. Saatin kaç olduğunu öğrendikten sonra geri cebine koydu. Ama bu sefer giymiş olduğu gömleğin cebine koydu. Takım elbise giymiş fakat sonradan bunalıp kıravat ve ceketi çıkartmış gibi görünüyordu. Üzerinde ne kravat ne ceket olmadığı için buralarda bir arabası olduğunu düşündü Dilara.
Derin bir nefes aldı ve salına salına genç adama doğru yürüdü. Adam bu sırada kafasını kaldırmış göğe bakarak bir şeyler düşünüyor olduğu için Dilara'nın geldiğini fark etmemişti.
Dilara kur yapacak cümleler ararken gözleri saçlarına takıldı. Kumral, düzenli saçları vardı. Muhtemelen takım elbise giymesini gerektiren nedenle aynı şeyden dolayı saçlarını düzene sokmuştu.
"Selam."
Genç adam Dilara'yı görmemiş olmasına ramen, onun sesinden hiç korkmuş gibi görünmüyordu. Kafasını yavaşca indirdi. Tek kaşını kaldırdı. Böyle yapınca Dilara biraz telaşlandı.
"Aa, şey. Saçlarınız! Yani saçlarınızın rengi çok hoşmuş. Boya mı, gerçek rengi mi diye sormak istemiştim." diye saçmaladı. Maksat konu açıp, bir şekilde konuşmanın devamını getirmekti. Ondan sorasını hallederdi zaten.
Genç adam sırıttı. "Gerçek."
Onu övdüğü için mi sırıtmıştı, pişkinliğinden dolayı mı, Dilara emin olamadı.
"Ah öyle mi ? Bende o renk yaptırmak istiyordumda nasıl tutturacağımı merak etmiştim. Neyse o zaman teşekkür ederim."
Bir kaç saniye bakıştıktan sonra Dilara gitmek yerine tekrar konuştu. "Bu arada, adınız nedir ?"
Cilveli bir şekilde konuşmuştu bu sefer.
"Giray." Dilara konuşmak için ağzını açtı ama genç adamın telefon ondan önce davranıp çaldı. Genç adam göz kırpıp, bir dakika işareti yaparak telefonu uzaklaştı. Telefonu Dilara'nın yanında açmamıştı. Dilara onun arkasından sıkkın bir şekilde etrafa bakmaya başladı.
Çok sürmeden genç adam geri geldi. "Sanırım konuşmak istediğin şeyler var. Burada beklemeyelim. Gel seni bir kafeye götüreyim."
Dilara onunla gitmemesi gerektiğini biliyordu. Genç adama yaklaştı. Ellerini göğüsüne koydu. "Burda kalsak. Böylece dikilsek olmaz mı ? Sorada konuşabiliriz."
Genç adam Dilara'nın bileklerini tuttu ve indirdi. Kaşları çatılmıştı.
"Hadi sevgilim gelsene ! Ne yapıyorsun o adamla ?"
Arkadan bir ses bağırdı. Dilara başta üzerine alınmadı ama çocuk yanlarına gelince ona seslenmiş olduğunu anladı.
Giray sinirlenmiş gibi görünüyordu. Çocuğu yakalarından tuttu. Ama çocu kurtulmayı başardı. Geri çekilip aniden, büyük bir hızla Giray'ın üzerine atladı. Sonra yapanileceği en hızlı şekilde kalkıp Dilara'nın elinden tutarak koşmaya başladı.
Küçük bir şok geçiren Dilara bunun etkisiyle çığlık attı. "Hey, susar mısın ? Seni kurtarıyorum şu an !"
"Ne kurtarması ?"
"Sus ve koş, anlatırım !"
Dilara dediğini yaptı. Bu sırada arkadan bir şey onu tişörtünden yakakadı. Dilara çığlık atıp kaçmaya çalıştı ama tişörtünü tutan kişi onu kendine çekmişti bile. Onun çekimiyle elini tutan çocukta yere yapıştı. Kafasını çevirip baktığında yakalayan kişinin Giray olduğunu gördü. Nasıl bu kadar hızlı davranabilmişti ne Dilara'nın nede çocuğun fikri yoktu. Dilara debelenmeyi kesip çovuğun yerden kalkmasını izledi. Sonra onu tutan ele baktı. Giray onu tutan elini tişörtünden çekip koluna koydu. Bunu fırsat bilip elini ısırdı. Bir anlık afallamayla elini çektiği için Dilara resmen yerinden fırlayarak çocuğun elini tuttu ve tekrar koştular. Nefesleri tükenene kadar koştular. En sonunda durduklarında çocuk olan biteni hızlıca anlattı. Telefonda konuşurken o adamı duymuş, tek başına olan bi kız bulduğunu ve bu gece ona eğlence çıktığını söylemiş.
"Ben gayet güzel baş ediyordum ! Niye işime burnumu sokuyorsun ki ?"
"Almam gereken bir şey vardı ! Kızlar ağzıma sıçacaklar şimdi !"
Teşekkür etmek yerine bağırdığı için çocuk ona sinirlenmişti. Ama Dilara arkasını dönüp gidecekken, tüm siniri uçtu ve yerini telaşla korkuya bıraktı. Gitmesini istemiyordu. Kolundan tuttu. Boşta olan elini cebine atıp Dilara'nın almak istediği cep saatini çıkarttı. Dilara önce gözlerini büyüterek ona baktı. Sonra çığlık atıp sarıldı. Ne yaptığını farkına vardığında ise "Iy." diyerek ondan uzaklaştı. Tekrar arkasını dönerek kızların yanına gitti. Ama çocuk konuşmasada peşini bırakmadı.

Karavan HırsızlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin