《 Kitapların âsude inzivasına sığınmaktır çaresizlik. Yıldızlara tutunmaktır dünyevileri terk ederek. Yeni bir doğuma hazırlanan hazan mevsimidir.
Çaresizlik bir sıçrama tahtasıdır. Köşeye sıkıştığımızda başka çaremiz kalmadığında bir anda çözümler üretmeye başlarız.
İşte, biz insanlarda da çaresizlik çoğu defa bunun gibidir. Çaresiz kalmak, çaresizlik değildir. Çare, çoğu defa yanıbaşımızdadır; ancak onu görmeyiz. Sahip olduğumuz gücün farkına vardığımızda, çaresizlik diye bir şeyin olmadığını da anlayabiliriz.
Hayatta her şeyi öğreniyor insan. Zamanla kalıplaşıyor öğrendikleri. Bazen doğru bazen yanlış birçok şeyi kazıyor hafızasına. Ve bu bilgiler yer ediyor zihinlerde. Hayat o kalıplar dahilinde ilerliyor.
Günümüzde dünyanın bir çok yerinde öğrenilmiş ve öğretilmiş çaresizliğin izlerini yaşıyoruz. Bazen büyüklerimiz, bazen din adamları bazen devlet adamları bazense kendi içimizden bu duyguları ortaya çıkarıyoruz.
Aslında bizi bu duygulara bağlayan sadece hislerimiz. Dinimiz de bunu emretmiyor mu. Sen dene elinden geleni yap gerisini Allah' a bırak. Ama vazgeçme. Asla vazgeçme.
Belki vazgeçtiğimiz gün şartların lehimize döndüğü gündür. Belki zorlamayı bıraktığımız gün o kapının açıldığı gündür. Asla pes etme.》
Asla pes etme...
Okuduğum makale beni etkilemişti. Bu tarz yazılar okumayı her zaman sevmişimdir.Doğrusuyla yanlışıyla bana bir şeyler kazandırdığına inanıyordum.
Okuduğum bir yazıyla hüzünlenebilir, aynı zamanda mutlulukda saçabilirdim.Çaresiz hissettiğim çoğu anlarda sığınırdım aslında bu yönteme.Kendimi yazılarla, makalelerle iyi hissetmemi sağlardım.
Çünkü bugün kendimi iyi hissetmeye gerçekten ama gerçekten ihtiyacım vardı.O mağazada annemin bakışları aklıma geldikçe nefesim kesiliyordu.
Mirzanın söylediklerini duymamıştı ama yinede Mirzanın adı her geçtiğinde yüz ifadesi sertleşiyordu. İçinin rahat etmediğini anlamamak için kör olmak gerekti doğrusu.Anne olmak böyle bir şey demekki.
Bazen güzel bir bakış, bazen sert bir deyiş.Annemin bize, bizimde anneme bakışlarımızdan her şeyi anlayabilirdik. Ne demek istediğini, ne yapmamız gerektiğini, sadece bakışlarıyla bile anlaşabilirdik.
Evet o mağazada annemin bana bakışlarından bile bir çok şey anlayabilirdiniz.Ben ne yapacağımı bilmeyerek hemen geri kabine atmıştım kendimi.
Ancak böyle annemin ve Mirzanın bakışlarından kurtulabilirdim.Hızla üzerimi değiştirip kabinden çıktığımda herşey normal gözüküyordu.
Evet herşey normal gözüküyordu; çünkü Mirza kişisi ortalarda yoktu. Tahminimce gitmiş olmalıydı.
Arya elbiseyi almadığım için alışveriş boyunca söylesende Mirza olmadığı için keyfim yerindeydi.O etrafımda olunca ne söyleyeceğimi, nasıl yüreyeceğimi bile unutuyordum sanki.
"Heyyy Hira deminden belli sesleniyorum aklın nerde senin?"
Düşüncelerimden sıyrılıp bana seslenen Melisaya döndüm.Biraz kızmıştı galiba.
"Dalmışım Melisa" dedim düz bir sesle.
Okuldaydık ve tenefüs bitmek üzereydi.Son derse gireceğimi hatırlayınca yüzümdeki tebessümü saklayamadım.
"Ya kızım Allah aşkına yarın abinin düğünü var ve sen bugün okula geliyorsun" Melisa kaşlarını kaldırarak kurmuştu cümlesini.
"Ne yapayım Melisa!! Evde olsam ne değişecek.Zaten teyzemler falan kalabalık ortam, hiç çekemem şimdi" dedim kendime bile yorgun gelen sesimle.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAZAN MEVSİMİ
Novela JuvenilNe kadar tuhaf değil mi?" Bu sefer yaşadıklarımı düşünerek kurmuştum cümlemi. Belkide bu şekilde başlayabilirdim teşekkür etmeye. "Tuhaf olan ne?" Mirza'nın dikkatini çekmiş olacak ki, konuşmama kayıtsız kalmadı. Başımı Mirza'ya çevirip gözlerine ba...